Yeni yönetmelik dengeleri değiştirebilir mi?

Mürşat Özkaya
6 Aralık 2010

Neredeyse 2 senedir beklediğimiz; yatırımcılarla devleti, iktidarla muhalefeti, o Bakan’la bu Bakan’ı karşı karşıya getiren meşhur YEK kanunu hala bir yerlerde bekleye dursun, 2001 yılındaki “Elektrik Piyasası Kanunu”nda geçen, daha sonra da 2008 yılında belli değişiklikler yapılarak son durumuna getirilen bir maddeye ait yönetmelik, gene uzun bir bekleme periyodundan sonra nihayet 3 Aralık Cuma günü Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi.

Beklemeye alışmış bir toplum ve onun küçük bir zümresi olan enerji piyasası oyuncuları olarak bu yönetmeliğin, hareketsiz kalmış sektöre biraz hareket getireceği aşikardır. Tabi önemli olan, bir kanun veya yönetmelikle yasal altyapısı oluşturulmuş gibi görülen bir sektörün, özel yatırımcılar tarafından bu noktadan sonra ne derece rağbet göreceğidir, ne derece yatırım çekeceğidir.

Aslında bu yönetmelik, dağıtık üretimin teşvik edilmesi yönünde atılmış, gecikmiş ama yerinde bir karar gibi dursa da, neden sadece belli bir güce kadar lisans alınmıyor veya neden 500 kW veya neden 200 kW iken 500 kW oldu gibi sorulara karşı teknik cevapları hala alamamış durumdayız. Her ne kadar yerinde üretimin avantajı, kullanılan kaynağa ve gücüne göre değişirse de, hem ülkenin her bölgesindeki irili ufaklı kaynağın (çoğunlukla yenilenebilir) kullanılması hem de çevreye ve rekabete olan faydası açısından bu yönetmelik gereken bir şey diye düşünülebilir.

Hükümetin serbest tüketici limitini giderek azaltarak ve bu sayede rekabeti artırarak, herkesin kendine uygun enerjiye daha uygun fiyatlı olarak ulaşmasının önünü açması da bu duruma katkı sağlıyor. Hatta bu limitin giderek sıfırlanacağı da söyleniyor. Bu sayede, elektrik artık bir kamu hizmeti olarak değil de, tamamen bir mal konumuna getirilerek, kim nereden hangi koşullarla almak istiyorsa alsın deniliyor. Bu da, devletin sadece düzenleyici olarak faaliyet göstermesi açısından önemli bir yaklaşım.

Doğru bir amaçla kanuna koyulmuş olan bu madde için, 2001 yılından itibaren bir adım mesafe kaydedilemedi. Hatta, kanuna bir madde koyup, bu maddeye yönelik yönetmelik daha sonra belirlenir deyip seneler geçirmek nasıl işgüzarlıksa, tam 7 sene sonra sadece güç değişikliği yapılması da (2008) hem işgüzarlık hem de resmen sektörle dalga geçmek demekti. Bu ciddiyetsiz yaklaşım yüzünden, yatırımcılarda bu yönetmeliğe hep şüphe ile yaklaştı. Bu amaca yönelik kurulan pek çok firma aynı YEK Kanunu’nu bekleyen firmalar gibi zor anlar yaşadı.

İşte sektörde yaşanılan bu kafa karışıklıkları, maalesef özellikle ülkemizde temiz enerji kaynakları kullanılarak kurulan birtakım sistemler üzerinde de karışıklığa yok açtı. Güneş ve rüzgar başta olmak üzere, sağda solda kurulan küçük sistemlerin hemen hepsi 500 kW altında olduğu için doğal olarak lisans almadılar. Çoğunlukla şebekeye bağlı yerlerde kullanıldıkları ve çoğunun da ada modunda çalışmadıkları için de, kimi çevrelerce bu tür kullanımın pek te doğru ve yasal olmadığı yönünde itirazlar yükseldi. Kimi çevreler de bu gelen itirazlara karşı bu tür kullanımın yolunun, aslında 2001 yılındaki kanuna bu maddenin girmesiyle açıldığını söylediler. Her ne kadar olayın ne olduğuna dair açıklayıcı bir yönetmelik olmasa da sonuçta bir kanun vardı ve orada yazıyordu. Belki o yüzden, belki de kurulan sistemlerin temelde iyi (iyi proje anlamında söylemiyorum) uygulamalar olmasından dolayıdır ki pek bir problem yaşanmadı. Şimdi bu yönetmeliğin çıkmasıyla artık bu tür problemler yaşanmayacak gibi duruyor.

Aslında bu yönetmelik uzun zamandır beklediğimiz bir yönetmelik olduğu için, ortaya çıkan taslaklar üzerinde epey bir süredir tartışılıyordu. Teknik olarak üzerinde pek durmayı düşünmesem de bazı maddelere değinmek gerekiyor.

Yönetmelikte enteresan birtakım tabirler var. Örneğin, kendi ihtiyacını karşılamak için kurulan ve verimliliği belli bir değerin üzerinde olan kojenerasyon tesislerinden bahsediliyor. Burada bir sınır yok, yani birisi 500 MW lık bir kojenerasyon tesisi kuracağım derse bir problem yok anlaşılan. Sonuçta kendi ihtiyacını karşılayacak ama gene de şebekeyi belli oranda kullanacak.

”Yalnızca kendi ihtiyacını karşılamak amacıyla, tesis toplam verimliliği 25/10/2008 tarihli ve 27035 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Enerji Kaynaklarının ve Enerjinin Kullanımında Verimliliğin Artırılmasına Dair Yönetmelikte belirlenen değerin üzerinde olan kojenerasyon tesisi kuran gerçek veya tüzel kişiler lisans alma ve şirket kurma yükümlülüğünden muaftır”

Bir diğer madde de sektör uyanıklari için! Hazır böyle bir yönetmelik var, hemen 10 tane 500 kW’lık türbin dikeyim de 5 MW tesis yapayım diyenler içinde aşağıdaki madde konularak, bunun önü alınmış. Aynı şekilde, fazla enerji için ticarette yapılamıyor, hatta başka bir dağıtım bölgesi de kullanılamıyor. Çünkü amaç kendi ihtiyacını karşılamak!

”Her bir bağlantı noktasında bir kişiye yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim tesisleri için en fazla 500 kW, mikro kojenerasyon tesisleri için en fazla 50 kW tahsis yapılabilir. Bu Yönetmelik kapsamındaki üretim tesislerinde üretilen elektrik enerjisi ticarete konu edilemez, üretim tesisinin bulunduğu dağıtım bölgesinin dışında tüketime sunulamaz. Lisanssız üretim yapan gerçek ve tüzel kişilerin kendi ihtiyaçlarını karşılamak için üretim yapmaları esastır. Lisanssız üreticiler ikili anlaşma ile elektrik enerjisi satışı yapamazlar”

Üretim tesisinde bulunması gereken personel için de aşağıdaki maddeler konulmuş. Bu madde soru işareti uyandırabilir. Örneğin, 15 kW‘lık bir rüzgar türbininin bütün işletme ömrü boyunca da 1 yetkili işletme sorumlusu mu olacak? İşletme süresi ve yetkili derken ne kastedilmektedir? Bunlar önemli sorular!

”AG seviyesinden yapılacak bağlantılar için, üretim tesisinin geçici kabulü yapılıncaya kadar, YG seviyesinden yapılacak bağlantılar için, üretim tesisinin projelendirilmesi aşamasından başlamak üzere işletme süresince görev yapacak ilgili teknik mevzuata göre yetkili işletme sorumlusu istihdam etmek zorunludur”

Gelelim en önemli maddeye! Daha önceki taslaklarda tartışılırken en önemli konu şebekeye verilecek fazla enerjinin ne olacağıydı. Acaba mahsuplaşma mı olacaktı yoksa bir bedel karşılığında şebeke tarafından satın mı alınacaktı? Doğrusu bu yönde yönetmelikte enteresan maddeler var. Aslında bir bulmaca gibi, her okuduğunda yeni bir şeyler anlaşılabilecek bir durum sözkonusu. Aşağıdaki maddelerden de anlaşılacağı gibi, gerçek kişilerin kurdukları sistemlerin şebekeye vereceği fazla enerji için bir ödeme yapılmıyor. Tüzel kişiler için de, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanıldığı yerlerde, beklediğimiz meşhur YEK Kanunu’na top atılmış durumda. O kanunda değişiklik sebebiyle hala yedek klübesinde olduğuna göre bu alanda bir bekleme yaşanacaktır.

”4 üncü maddenin ikinci fıkrası kapsamında kurulan kojenerasyon tesisleri ile aynı maddenin birinci fıkrası kapsamında gerçek kişilerce kurulan mikro kojenerasyon tesisleri ve yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim tesislerinin işletilmesi esnasında sisteme verilen fazla enerji için ödeme yapılmaz”

”4 üncü maddenin birinci fıkrası kapsamında tüzel kişiler tarafından yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı olarak kurulan üretim tesislerinde üretilerek sisteme verilen ihtiyaç fazlası elektrik enerjisi için 10/5/2005 tarihli ve 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun çerçevesinde belirlenen fiyat; mikro kojenerasyon tesislerinde üretilerek sisteme verilen ihtiyaç fazlası elektrik enerjisi için, yürürlükteki Türkiye Ortalama Elektrik Toptan Satış Fiyatı uygulanır”

Sonuç olarak, sektörde pek çok kişinin ve firmanın beklediği bir yönetmelik uzun bir bekleme periyodunun ardından hayata geçirildi. Şimdi bakalım, küçük ve orta güçlü sistemler ülkemizde ne derece yaygınlaşacak, hep birlikte göreceğiz. Her ne kadar bu tip küçük güçlü kurulumlar, hali hazırda pek çok bölgede kullanılıyor. Şimdi bunlar daha resmi olarak, yasal altyapıya kavuşmuş olarak kurulacaklar. Yalnız ben kişisel olarak, orta güçlü kurulumların şebeke altyapısına yapacağı etki açısından daha verimli bir şekilde kurulacağı kanaatindeyim. Özellikle gelişmiş ülkelerdeki gibi, her köşeden sisteme bağlanacak birkaç kW’lık kurulumların hala şebeke üzerinde ne tip bir etki yaratacağı çok ciddi incelenmesi gereken bir konu ki, bence bu yönetmeliğin gecikmesinin, fiyatla birlikte en önemli sebeplerinden biri de buydu. Zaten anlaşılan o ki, aslında devlette tüzel kişilerin kuracağı, nispeten yüksek güçlü sistemlerin desteklenmesine karar vermiş.

Şimdi hep beraber, önü yarım yamalak ta olsa açılmış olan bir sektörün, pratikte nasıl sürdürülebilir olacağını göreceğiz.