Veysel Eroğlu; HES’lerin Yapılması Zorunlu

Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu yaptığı bir açıklamada Türkiye’de hidroelektrik santrallerinin yapılmasının zorunluluktan kaynaklandığını söyledi

9 Kasım 2010

Bakan Veysel Eroğlu yaptığı açıklamada dünyanın bir çok yerinde yıllar önce yapılan HES’lerin en temiz, en ucuz, en sağlıklı yenilenebilir enerji kaynağı olduğunu söyledi. ABD’nin 30-40 yıl önce kendi hidroelektrik enerji potansiyelinin yüzde 90’ını, Finlandiya’nın yüzde 100’ünü, Japonya’nın da yüzde 80’ini tamamladığını kaydeden Eroğlu, Türkiye’nin ise potansiyelinin yüzde 20 ile 25’ini tamamlayabildiğini dile getirdi. Diğer ülkeler, hidroelektrik potansiyelini en iyi şekilde kullanırken Türkiye’nin suyunun boşa aktığını ifade eden Eroğlu, şunları söyledi:

“Türkiye’nin hidroelektrik potansiyeli 130 milyar kilovat saat. Benim Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ) dönemimde bunun 26-27 milyar kilovat saati kullanılabiliyordu. Bu oran yüzde 20 ile yüzde 25. Diğer ülkeler yüzde 90’a ulaşmış. Bizde yüzde 25. Üstelik onların petrolü var. Pek çok ülkenin doğalgazı var. Onlar doğalgazdan elektrik üretmiyor. Suyu kullanıyor. Bizim ise suyumuz boşa akıyor. Yılda 12-15 milyar dolar dışardan petrol, doğalgaz ve ithal kömür alıyoruz. Bundan elektrik üretiyoruz. Cari açıkta, bundan dolayı 25 milyar dolar yurt dışına döviz olarak gidiyor.” dedi.

DSİ’nin büyük tesisler, büyük barajlar ve hidroelektrik santralleri yaptığını anımsatan Eroğlu, devletin geri kalan potansiyeli imkanlarıyla tamamlamasının 100 ile 150 yıl süreceğini söyledi. 2003 yılında Su Kullanım Hakkı Anlaşması Yönetmeliği adıyla bir yönetmelik çıkardıklarını anımsatan Eroğlu; “Dedik ki özel sektör de gelsin bu derelerde elektrik üretsin, yatırım yapsın. İstimlakları yapsın. Devlete de bunu bilabedel devretsin. Burada derelerin satılması söz konusu değil. Dolayısıyla bin 600 civarında küçük, büyük HES müracaatı yapıldı. Bu da 23 bin 500 megavat civarına denk geliyor. Bu müracaat edilenler tamamlandığı zaman yılda yaklaşık 75-80 milyarkilovat saatlik temiz yenilenebilir, ucuz yerli enerji elde edilecek. Bundan dolayı da yaklaşık 12 ile 15 milyar dolarlık döviz dışarı ödenmekten kurtulacak.” diye konuştu.

Temiz enerji elde edilen hidroelektrik santrallerine karşı çıkanlar olduğunu anımsatan Eroğlu, HES’lere karşı çıkanları anlayamadığını belirtti. HES’lerin yapıldığı derelerden can suyunun kesinlikle bırakılacağını vurgulayan Eroğlu, şöyle dedi: “Bir takım çevreciler veya karşı çıkanlar ‘dereden suyumuz akmayacak’ diyor. Öyle bir şey yok. Dereden bir can suyu kesinlikle bırakılacak. Bunu DSİ kontrol ediyor. Bırakmaması söz konusu değil. Bırakmazsa santrali kapatırız. ‘Bu tabiatı tahrip edecek’ diyorlar. Kesilen ağaçların 5 mislini diktiriyoruz. Kocaman bir vadiye baktığımızda iğne gözü kadar bir yer. Çünkü bunu yapmak için bir takım tersip bentleri yapıyoruz. Doğu Karadeniz’de bu bentler taşkınları önlüyor. Suyun enerjisini alıyoruz. Eğer baraj yapılırsa barajlardan dolayı suyu biriktiriyoruz. Bunu içme ve sulama suyunda kullanıyoruz. Barajlara da karşı çıkıyorlar. Türkiye yarı kurak iklim bölgesinde. Yağışlar sürekli olmuyor. Kışın ve ilkbaharda yağan yağışları biriktirip yazın veremezsek, hiç bir şehre su vermemiz mümkün değil. Ne İstanbul, ne Ankara, ne İzmir’e. Küresel iklim değişikliği ile mücadelede dünyada öne çıkan yenilenebilir enerji kaynağı hidroelektrik enerji kaynağıdır. Vatandaşlarımız endişe etmesin. Pastadan pay almak isteyen bir takım grupların tahriklerine kapılmasın. O dereleri kontrol etmek, vatandaşa zarar vermeyecek şekilde işletmek devletimizin görevidir.”

HES’lerin ekonomi, enerji arz güvenliği ve çeşitliliği açısından çok önemli olduğunu anlatan Eroğlu, “Emniyetli, güvenilir bir elektrik olmadıkça kalkınma olmaz, sağlık olmaz. Su veremezsiniz, fabrika işletemezsiniz. Türkiye’nin enerjide arz güvenliği yerli, yenilenebilir enerji kaynaklarını sonuna kadar kullanması gerekir. Eğer bu barajlar ve göletler olmasa hiç bir şehre su veremeyiz. Hiç bir tarlayı sulayamayız, sanayide işlemez. Türkiye’de barajların, göletlerin ve HES’lerin yapılması keyfi bir noktadan kaynaklanmıyor. Bir teknik zaruretten bir mecburiyetten kaynaklanıyor. Yılda 65 milyarmetreküplük suyu biriktirecek kapasitemiz var. İki yılda bir kuraklık olduğu zaman suyu şehre verebilmemiz için en az 110-120 milyar metreküplük bir depolama kapasitesine sahip olmamız lazım.” ifadesini kullandı. (CİHAN)