UNDP Türkiye Şahika Ercümen’i Sudaki Yaşam Savunucusu ilan etti

Atama töreni 8 Haziran Dünya Okyanus Günü’nde gerçekleşti

9 Haziran 2020

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) Türkiye temsilciliği 8 Haziran Dünya Okyanus Günü’nde, Dünya Serbest Dalış Rekortmeni Şahika Ercümen’i ‘Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın 14’üncüsü olan ‘Sudaki Yaşam’ maddesinin savunucusu olarak ilan etti.

Çevrimiçi olarak ve UNDP Türkiye İyi Niyet Elçisi Mert Fırat’ın sunuculuğu ile gerçekleşen atama töreni ve basın toplantısında konuşan UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi Claudio Tomasi şunları söyledi;

“Bugün, Dünya Okyanus Günü’nde, serbest dalış alanında 10 dünya rekorunun sahibi olan Şahika Ercümen’i Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın Türkiye’deki Sudaki Yaşam Savunucusu ilan etmekten gurur duyuyorum. Şahika Ercümen’in UNDP Türkiye’nin Sudaki Yaşam Savunucusu olarak seçilmesinin sebebi sadece, dünyanın en zor sporlarından biri olan serbest dalıştaki başarıları ve spor kariyeri değil. Şahika Ercümen, sudaki yaşamın güzelliğine dikkat çekmeye olan adanmışlığının yanı sıra bugüne dek birçok vesileyle plastik kirliliği ve biyoçeşitlilik kaybı tehdidi ve deniz ekosistemindeki istilacı yabancı türler konusunda bizleri uyardı.

Sağlıklı okyanus ve denizler, var olmamız için şart. Ancak, bu değerli kaynaklara çok büyük zararlar verdik. Gezegenimizi ve onun yaşam kaynağı suları iklim değişikliği ve kirlilikten kurtarmak hala mümkün. Bu hayati kaynağı korumamız, tüm insanlık ve iklim değişikliğinin etkilerine karşı koymak için gerekli. Şahika Ercümen ve UNDP Türkiye’nin birlikte, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın ve özellikle de 14’üncü Amaç olan ‘Sudaki Yaşam’ın tanıtımına büyük katkıda bulunacağına inanıyorum. Sudaki yaşamın, gezegenimiz ve insanlığın sağlığında oynadığı önemli rol hakkında farkındalık uyandırmak için birlikte çalışmayı heyecanla bekliyorum.”

Şahika Ercümen ise konuşmasında şunları kaydetti;

“Benim hayatımda, Amerikalı pedagog ve aktivist Helen Keller’in da dediği gibi her şey su ile başladı. Yıllarca evden çıkamayan bir çocukken su sporlarına başladıktan sonra mucizevi bir şekilde hayatım değişti. Böylece her dalışımda hem insanın limitlerinin olmadığını ve zihnimizde koyduğumuz o limitlerin aşılabileceğini, hem de yer çekimsiz gizemli dünyada keşfedecek çok şey olduğunun farkına varmaya başladım.

Dünyamızın büyük kısmını oluşturan deniz ve okyanusların %95’i, buralarda yaşayan canlıların %86’sı hala keşfedilemedi. Maalesef son yıllarda yaptığım dalışlarda canlı türlerinden çok plastikler ile karşılaşıyorum.

Çoğunuzun su yüzeyinde gördüğü atıklar denizsel atıkların sadece %15’ini oluştururken, deniz çöplerinin %70’i deniz tabanında bulunmakta.

Biz insanların attığı çöpler yüzünden sindirim sistemi bloke olmuş acı çekerek ölen bir balinayı izlemek, boynuna plastik bir poşet veya misina dolanmış bir deniz kaplumbağasını kurtarmaya çalışmak ya da yaşam alanında beslenmeye çalışan bir yunusun yakalanıp yunus parklarına satılması veya ağlara dolanması pek çoğunuzun benim gibi şahit olmasanız da gazetelerden okuduğunuz ve üzüldüğünüzü bildiğim durumlar.

Fakat onlar hala acı çekmeye ve yok olmaya devam ediyor. Toplantımız başladığından beri yaklaşık 17-18 tane çöp kamyonu kadar atık denizlere ulaştı bile. Biz bu kötü gidişata dur diyebilecek son nesiliz.

Şüphesiz beni en çok etkileyen ve zorlayan dalış Antarktika’da yaptığım dalıştı. Beyaz kıtanın bana hatırlattığı en önemli gerçekse doğa karşısında ne kadar çaresiz olduğumuzdu. Orada doğa şartları ne gerektiriyorsa ona uymak zorundasınız başka hiç bir şansınız yok.

Fırtına çıkınca günlerce bırakın karaya çıkmayı, geminin güvertesine bile çıkamadık. Aynı koronavirüs nedeniyle evlerimizde geçirdiğimiz süreç gibiydi.

İklim krizi de ekonomik ve sosyal çevresel boyutlarda kurduğumuz tüm sistemi etkiliyor ve hemen bugün harekete geçmezsek hayatınız tahminimizden de öte kısıtlanacak. Dünyaya son 50 yılda hatta son 150 yılda çok büyük zararlar verdik.

İklim değişikliğine neden olan sera gazı emisyonlarının artması okyanusların ısınması ve asitlenmesi, denizlerimizdeki balık popülasyonuna azalması, aşırı ve yasa dışı avlanma nedeniyle bazı türlerin tükenme noktasına gelmesi, milyonlarca canlı türünün yok olması, istilacı türler ve tabi plastikler benim ilk aklıma gelen konular.

Ekolojinin bütünsellik ilkesiyle baktığımızda bunlar tüm gezegenin ortak sorunu. Dünyanın öbür ucunda denize atılan bir plastik atık Türkiye sularında karaya vurabiliyor.

Küresel amaçlarımıza yerel ve küresel çözümleri üretiminin önemli olduğuna inanıyorum. Yaşamın çoğunu doğadan denizde geçiren bir sporcu olarak bu gördüklerimi tepkisiz kalmam mümkün değildi.

Suya karşı olan tutkum ve minnettarlığımda beni doğal bir sorumlulukla sudaki yaşamı koruma için gönüllü projelere itti.

Sıfır atık projesi başta olmak üzere ülkemizin birbirinden güzel korunması gereken deniz ve göllerinde yaptığım rekor ve keşif dalışlarında da amacım sudaki yaşım tanıtmak ve korumak için ilham vermekti.

Bu çabalarımın Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın hedefleri ile örtüşmesi ve sudaki yaşamı savunma görevini bana vermesi benim için büyük bir onur.

UNDP Türkiye’nin kamu, özel sektör, akademi ve STK’larla hali hazırda yürüttüğü çalışmaları kitlelere duyurmak ve beraberce yeni projelerle yerel ve küresel boyutta sudaki yaşamı korumak için elimden gelen her şeyi yapacağıma ben de son nefesime kadar söz veriyorum.”