Türkiye’nin sadece iki şehrinde temiz hava solunabiliyor

Temiz Hava Hakkı Platformu “Kara Rapor 2021: Hava Kirliliği ve Sağlık Etkileri” çalışmasını yayınladı

7 Ekim 2021

Temiz Hava Hakkı Platformu Türkiye’deki hava kirliliğinin ulaştığı boyutları ele aldığı çalışmasının dördüncü sayısını yayınladı.[1]

2020 yılına dair güncel verileri içeren “Kara Rapor 2021: Hava Kirliliği ve Sağlık Etkileri” çalışmasına göre hava kirliliği ölçümlerindeki eksikliklerde ilerleme sağlansa da ulaşılan nokta yeterli olmaktan çok uzak.

Platformun derlediği verilere göre Türkiye’nin hava kirliliği en yüksek şehri Muş ve şehrin sakinleri yılın 306 günü kirli hava soluyor ve Ağrı ile Iğdır kirlilikten ikinci ve üçüncü sırada geliyorlar.

Ankara, Denizli, Düzce, Edilen, İstanbul, Kayseri, Malatya ve Sinop’taki 15 istasyonda da 2020 yılı boyunca ‘yüksek hava kirliliği’ gözlemlenirken,

Türkiye’de yalnızca Bitlis ve Hakkari’de Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün önerdiği kılavuz değerlerin altında temiz hava solundu. Üstelik, bu kılavuz değerler DSÖ tarafından hava kirliliğinin güvenli limiti olmadığı için Eylül ayında %75 oranında aşağıya çekildi.

Açıklamada değerlendirmesi yer alan THHP Koordinatörü Buket Atlı, geçen yıl yeterli derecede ölçüm yapılabilen 175 istasyonun yüzde 97,7’sinde yıllık PM10 ortalamasının Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün kılavuz sınır değerlerinin üzerinde olduğuna dikkat çekerken sözlerini şu şekilde sürdürdü;

“Ayrıca, 9 ilde hava kirliliği ile ilgili yeterli partikül madde (PM10) verisi yok ve 45 şehirde hava kirliliği ulusal sınır değerlerini bile aştı. 2020 yılında Türkiye’deki 42 şehirde kanserojen olan ince partikül (PM2.5) seviyesi yeterli düzeyde ölçülmedi. PM2.5 hava kirliliği kaynaklı hastalık yükü ve ölümleri anlayabilmemiz için en temel gösterge, ancak ülke genelinde ölçümü yapılmıyor ve hala mevzuatta PM2.5 için limit değer bulunmuyor. Diğer yandan 2020 yılında ölüm verileri açıklanmadığı için hava kirliliğinden kaynaklı ölüm sayısını hesaplayamadık. Türkiye, 2030 yılına kadar hava kirliliği kaynaklı erken ölümleri yüzde 55 azaltacağını taahhüt etti. Artık büyük bir halk sağlık sorunu olan hava kirliliği ile mücadele için ulusal düzeyde bir hava kirliliği ile mücadele stratejisinin açıklanması gerekiyor.”

Temiz Hava Hakkı Platformu bileşenlerinden Halk Sağlığı Uzmanları Derneği temsilcisi Dr. Öğretim Üyesi Melike Yavuz da şu değerlendirmeyi paylaştı;

“Araştırmacılar hava kirliliğinin yüksek olduğu bölgelerde COVID-19 vaka ve ölüm sayılarının daha yüksek olduğunu gözledi. Bu gözlemlerin daha ileri araştırmalarla desteklenmesine ihtiyaç var. Kirli havanın COVID-19 virüsünün vücuda girişini kolaylaştırdığını mekanizmaları ile gösteren bilimsel kanıtlar mevcuttur. Ayrıca hava kirliliği sebep olduğu kronik hastalıklar nedeniyle COVID-19 hastalığının şiddetini arttırıyor. Araştırmalar özellikle ince partikül (PM2.5) ve daha çok trafikten kaynaklanan azot dioksite (NO2) kısa veya uzun süreli maruz kalmanın, yüksek COVID-19 enfeksiyon ve ölüm oranlarına önemli ölçüde katkıda bulunduğunu gösteriyor. Hem iklim krizi hem de COVID-19 salgını ile mücadele için özellikle ulaşım, enerji ve ısınmada kullanılan taş kömürü, linyit, fuel-oil gibi kirleticilerin azaltılarak, hava kirliliğini azaltacak önlemlerin acilen alınması şart.”

Ankara Siteler’e hava kirliliği DSÖ yıllık kılavuz değerlerinin dört katını aşarken, İstanbul’un Mecidiyeköy, Sultangazi, Esenyurt ve Alibeyköy ilçelerinde de bu değer üç katından fazla.

Raporda 2016 yılından beri ölçüm verileri kamuoyu ile paylaşılmayan İzmir’in Aliağa ilçesinde de DSÖ yıllık kılavuz değerlerinin 2 katından fazla bir kirlilik yaşandığı ortaya konuldu. Aliağa’da bulunan en önemli kirletici kaynaklar; kömürlü termik santral, hurda metal işleyen demir-çelik fabrikaları ve haddehaneler, yapımı bittiği için yakında üretime geçecek olan yeni rafineri de kirletici kaynaklara eklenecek olan petrokimya tesisleri.

 


[1] Kara Rapor 2021: Hava Kirliliği ve Sağlık Etkileri