“Türkiye yeni YEKA modeli sayesinde rüzgarda daha fazla dış yatırım çekebilecek”
WindEurope Başkanı Giles Dickson Avrupa’nın rüzgâr ekipmanları üretimi için Türkiye’ye ihtiyacı olduğunu söyledi
Avrupa’nın en büyük rüzgâr birliği WindEurope’un Başkanı Giles Dickson TÜREK 2024’te yaptığı konuşmada, Avrupa Birliği’nin enerji dönüşümü hedeflerinde yerli ekipman üretiminin öne çıktığını söylerken Türkiye’nin büyüyen bu pazardaki mevcut önemine vurgu yaptı.
Giles Dickson konuşmasının başında Türkiye’nin yakın zaman önce 2035 yılı için yenilenebilir enerjide belirlediği hedeflerin muhteşem olduğunu ifade ederken, özellikle yeni YEKA modelinin rüzgâr yatırımları açısından önemine dikkat çekti.
Konuşmasında rüzgâr enerjisi yatırımları için öngörülebilir bir yol haritasının oluşturulmasının tüm ülkelerde kilit role sahip olduğunu dile getiren Dickson, birçok hükümetin de bunu anlamaya başladığını savundu.
Türkiye’nin de açıkladığı yeni YEKA modeli ile öngörülebilir bir yol haritası sunarak bu ilkeyi içselleştirdiğini gösterdiğini söyleyen Giles Dickson Türkiye’nin bu sayede diğer ülkelerden daha iyi bir şekilde yeni rüzgâr enerjisi yatırımı çekebileceğini de sözlerine ekledi.
Bununla birlikte Dickson konuşmasında 2035’e kadar her yıl 2.000 MW YEKA kapasite tahsisi yapılacağı açıklamasında, rüzgâr ve güneş ayrımı yapılmadığına dikkat çekerken, devam eden yıllar için hangi yılda ne kadarlık bir rüzgâr YEKA kapasitesi tahsis edileceğini açıklamasının öngörülebilirlik açısından paha biçilmez fayda sağlayacağını savundu.
Avrupa’nın Türkiye’ye ihtiyacı var
Dickson konuşmasının çok önemli bir bölümünü de Avrupa’nın rüzgâr enerjisi tedarik zincirinde Türkiye’nin mevcut ve gelecekteki rolüne ilişkin değerlendirmelere ayırdı.
Bu konudaki değerlendirmelerinde, TÜREB verilerinin Türkiye’de rüzgâr enerjisi tedarik zincirinde 150 ana tesis, 350’ye yakın da altı yüklenici bulunduğunu gösterdiğine dikkat çekerek başlayan Dickson, Avrupa ülkelerinde de rüzgâr türbini ekipmanları fabrikaları olmasına karşın bu alanda halen çok büyük açlık olduğunu ve bu nedenle Türkiye’nin tedarik zincirini Avrupa’ya eklenmesi ile birlikte, genişlemesinin de sağlanması gerektiğini savunarak şunları kaydetti;
Size ihtiyacımız var, sizi istiyoruz ve Avrupa’nın geriye kalanında gerçekten çok büyük ve hızlıca büyüyen bir ekipman pazarınız var.
Yeşil Mutabakat Temiz Sanayi Mutabakatına Dönüşüyor
Giles Dickson konuşmasında Avrupa Parlamentosu’nda Haziran ayında yapılan seçimlerin ardından 1 Aralık’ta göreve başlayacak yeni parlamento ile birlikte Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı’na ve birliğin enerji dönüşümü hedeflerine yönelik kuşkuların oluştuğunu dile getiren Dickson, bu konuda endişe edilecek bir durumun olmadığını savundu.
Rusya’dan doğal gaz arzını yarı yarıya azaltan ve LNG dahil bunu tamamen sonlandırmak isteyen AB ülkelerinin enerji dönüşümüne daha güçlü sahip çıktığını dile getiren Dickson, birliğin bu alandaki taahhüdünü ikiye katlamak ve bu yeni hedefte rüzgâr enerjisinin payını artırmaya hazırlandığı bilgisini verdi.
AB Yeşil Mutabakatının bir Temiz Sanayi Mutabakatına dönüşmekte olduğuna da dikkat çeken Dickson, birliğin gelecek beş yıl içindeki stratejisinin amiral gemisinin de bu olacağını ifade etti.
Çimento, alüminyum, çelik gibi enerji yoğun sanayilerinin karbon ayak izlerinin azaltılması için yenilenebilir enerji kaynaklı elektrik ihtiyacının talebinin çok fazla artacağına vurgu yapan Dickson, aynı zamanda AB’nin bu dönüşümün ikinci tarafı olarak yenilenebilir enerji kaynaklı üretimi gerçekleştirecek ekipman tarafından da yabancı ülkelere bağımlılığını azaltmayı hedeflediğinin altını çizdi.
Dickson AB’nin daha önce yanlış yönlendirdiği politikasını düzelterek, elektrolizerler ile rüzgâr ve diğer yenilenebilir enerji kaynaklı elektrik üretiminde kullanılacak ekipmanların birlik ülkelerinde üretilmesine yönelik bir politika benimsediğinin de altını çizdi.
WindEurope Başkanı Giles Dickson modern bir rüzgâr türbininin 300’e yakın sensör içerdiğini ve bu sensörlerde çok yüksek miktarda veri olduğuna da dikkat çekerken, birliğin toplanan bu verilere erişimi ve bu kontrolünü çok güçlü bir şekilde savunacağı söylerken AB’nin siber güvenlik mevzuatının bu verilerin Çin’e ihraç edilmesini, Çin’e gönderilmesinin önüne engel getirdiğine de vurgu yaptı.