“Türkiye yarısının ekosistem özelliği yok olan sulak alanları için acil adımlar atmalı”
WWF-Türkiye Dünya Sulak Alanlar Günü için açıklama yayınladı
Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF-Türkiye) Sulak alan ekosistemleri hakkında farkındalık yaratmak amacıyla her yıl 2 Şubat’ta kutlanan Dünya Sulak Alanlar Günü nedeniyle bir açıklama yayınladı.
Açıklamada Dünyadaki tüm bitki ve hayvan türlerinin %40’ının ya sulak alanlarda yaşadığı ya da üremek için bu alanları kullandığı bilgisi verilirken, çeşitli sorunlar nedeniyle dünyadaki sulak alanların son 300 yılda %87’sinin, 1970’ten bu yana ise %35’inin yok olduğuna dikkat çekildi.
WWF’in Yaşayan Gezegen Raporu’na göre, 1970-2012 yılları arasında omurgalı canlı popülasyonlarında yaşanan en büyük azalmanın %81 ile sulak alan türlerinde meydana geldiği, kalan türlerin %25’lik bölümünün de yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu, küresel iklim değişikliğinin ve istilacı türlerin de bu süreci tetiklediği açıklamadaki diğer bilgiler arasında yer aldı.
Türkiye’nin de 1960’lı yıllarından beri sulak alanlarının yarısının ekosistem özelliğini kaybetmiş olduğuna vurgu yapılan açıklamada Türkiye’de acilen atılması gereken adımlar şu şekilde sıralandı;
– İnsan ve doğanın su ihtiyacını bütünsel bir yaklaşımla ele alacak Su Kanunu taslağının paydaşların katılımıyla tamamlanarak bir an önce hayata geçirilmesi.
– İstanbul’da yapımı tartışılan Kanal örneğinde olduğu gibi (Terkos, Küçükçekmece, Sazlıdere) daha fazla sulak alan ve su kaybına yol açacak girişimlerden vazgeçilmesi.
– Suya talebin yüksek olduğu ve su bütçesinin giderek daraldığı günümüzde yalnızca kamu idaresinin değil, başta tarım ve sanayi olmak üzere ekonomik sektörlerin de sorumluluk alarak temiz üretime geçişin hızlandırılması.
– Tüm sulak alanlarımızın yönetim planlarının, havza bütünlüğü içinde ve koruma-kullanma uyumu gözetilerek tamamlanması ve uygulamasına başlanması.
– Sulak alan ekosistemlerinde korunan alanların artırılması ve güçlendirilmesi.
Açıklamada WWF-Türkiye Doğa Koruma Direktörü Dr. Sedat Kalem‘in şu değerlendirmesi de paylaşıldı;
“Mevcut gidişatı tersine çevirerek sulak alanlardaki biyoçeşitlilik kaybını durdurmak ve bu alanların gelecek kuşaklara sağlıklı bir şekilde ulaşmasını sağlamak için, önümüzdeki 10 yılı çok iyi değerlendirmemiz gerekiyor. Gelin bugüne kadar yapamadıklarımızı gerçekleştirmek adına kamu idaresi, özel sektörü ve bireyleriyle hepimiz bir araya gelelim ve doğa ve insan için ‘yeni bir başlangıç’ yapalım. Sanayide hızla temiz üretime geçelim, sulak alanlarda akılcı yönetimi hayata geçirelim, bu değerli alanların en iyi şekilde korunmasından taviz vermeyelim, hatta kaybetmekte olduğumuz sulak alanları geri kazanmak için şimdiden restorasyon çalışmalarına başlayalım; çünkü doğa için iyi olan insan için de iyidir.”
WWF-Türkiye neler yapıyor?
Açıklamada WWF-Türkiye’nin Türkiye’deki sulak alanların korunması için yaptığı çalışmalara da yer verildi.
Açıklamaya göre WWF-Türkiye 2018 yılından bu yana Tatlısu Programı kapsamında “Büyük Menderes Havzası’nda Su Koruyuculuğu” sürecini yürütüyor.
Bu süreç kapsamında bölgedeki paydaşlarla işbirliği içinde aşağı havzada yer alan Bafa Gölü ve Menderes Deltası gibi önemli sulak alanların, biyolojik değerleriyle birlikte kirliliğe karşı daha iyi korunması amaçlanıyor.
Bunun için tekstil sektöründe temiz üretim sürecine geçiş için teknik ve mali destek mekanizmaları geliştiriliyor; pamuk üretiminde modern sulama sistemlerine geçiş ve kimyasal girdi azaltımı teşvik ediliyor.
Havza dışında ise, Türkiye’nin sulak alan mirası içinde yeterince bilinmeyen adalardaki küçük sulak alan ekosistemlerinin envanteri çıkartılarak korunmaları için öneriler geliştiriliyor.