Türkiye iklim ve çevre için daha sert ve kapsamlı hukuki altyapı önerdi
Ziya Altunyaldız Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’ne bir rapor sundu
APKM’de tavsiye kararı olarak kabul edilen rapor iklim değişikliğine sebep olan gerçek ve tüzel kişilere yaptırım uygulanarak cezalandırılması ve iklim değişikliğinin yol açtığı zararların tazmin edilmesini öneriyor.
Altunyaldız raporunda Avrupa Konseyi’nin 1998 tarihli Çevrenin Ceza Hukuku Yoluyla Korunmasına İlişkin Sözleşme ile 1993 tarihli Tehlikeli Faaliyetlerden Dolayı Çevreye Verilen Zarar için Hukuki Sorumlulukları düzenleyen Lugano Sözleşme başlıklı düzenlemelerinin tüm üyeler tarafından imzalanmadığı için atıl durumda olduğuna dikkat çekerken, iklim değişikliğinin getirdiği zorlukların ışığında üye ülkelerin gecikmeden dikkatlerini bu iki anlaşmaya vermeleri gerektiğini savundu.
Ceza hukuku ve medeni hukuk da dahil olmak üzere diğer hukuk alanlarının “iklim davalarında” giderek daha önemli bir rol oynadığına da dikkat çeken Ziya Altunyaldız, Hollanda’da gerçekleşen Urgenda Davası’nı örnek göstererek devletlerin iklim değişikliğini önleme ve sera gazı emisyonlarını çok daha fazla azaltma görevinin bulunduğunun yerel mahkemeler tarafından kabul edilebileceğinin ve bu tür davaların başarılı olabileceğinin açıkça gösterdiğinin altını çizdi.
Altunyaldız bu nedenle raporunda Avrupa Konseyi üyesi 47 devlete yönelik bazı önerilerini şu şekilde sıraladı;
-
İklim değişikliğinin neden olduğu çevresel ve diğer zararlara yanıt vermek için ilgili yasal araçların mevcut olmasını sağlamak; bu bağlamda, Devletlerin gerçek ve/veya tüzel kişilerin eylemleri veya ihmalleri sonucu oluşan iklim değişikliği nedeni ile yol açtıkları zararların hem önlenmesi hem de tazmini için yargısal (medeni, cezai ve idari) yollara erişim sağlaması esastır;
-
İklim davalarında verilen ulusal mahkemelerin kararlarını uygulamak;
-
Çevrenin korunması ve insan haklarının korunması için çalışan STK’ların, iklim değişikliği üzerinde etkisi olabilecek davranışlar nedeniyle devletlere ve özel kuruluşlara karşı dava açma hakkına sahip olmasını sağlamak;
-
Çevresel insan hakları savunucuları için elverişli bir ortam sağlamak ve onlara karşı herhangi bir yıldırma veya misilleme eyleminden kaçınmak;
-
Şirketlerin ihtiyatlı olma görevlerini belirleyerek, çevreyi etkileyen faaliyetlerini vb. iklim değişikliğini detaylandırmalarını isteyerek kurumsal sorumluluğu güçlendirmek;
-
Kurumsal toplum sağlamak satın alma sözleşmelerinde ve kamu fonlarının tahsisinde çevreye verilen zararın önlenmesi ve giderilmesine ilişkin tüm sorumluluk dikkate almak;
-
İklim davalarına ilgi duyan herhangi bir kişinin çevresel konular ve iklim değişikliğiyle ilgili riskler hakkında uygun bilgilere etkili bir şekilde erişmesini sağlamak;
-
Hakimler ve hukukçular için çevre hukukunun özellikleri ve iklim değişikliğinin boyutları hakkında eğitim ve çalıştaylar sağlamak.
Bununla birlikte Altunyaldız’a göre üye ülkeler iklim değişikliği üzerinde etkisi olabilecek veya diğer ciddi çevresel zararlara neden olabilecek eylem ve ihmaller için ortak bir suç politikası izleyebilmeli, ceza mevzuatlarına ekleyecekleri yaptırımlarla bu tür suçlara uygun ciddiyette ceza verilmesi gibi yaklaşımlar geliştirmeli.
[1] Addressing issues of criminal and civil liability in the context of climate change