Türkiye iklim değişikliğinde rekorlarını kırdı

Önder Algedik
20 Nisan 2012

İklim değişikliği konusunda “kirleten” ülkelerin sorumluluk alması gerektiğini söylemeye devam ederken, son resmi sera gazı envanterine göre asıl Türkiye “kirletme” konusunda rekorlar kırıyor.

Türkiye 16 Nisan günü Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Sekreteryası’na 2010 yılı verilerinin olduğu Ortak Rapor Formatı (CRF) ve Ulusal Envanter Raporu (NIR) teslim etti.* Her yıl verilen ve Türkiye’nin bütün sera gazlarını ve sektörlere göre detaylarını içeren bu son rapor ile 1990 yılından 2010 yılına kadar neler yapıldığını görmek mümkün hale geldi. Bu durumda 2050’ye kadar küresel salımların 1990 yılına göre onda bir düşmesi gerektiğini bilim dünyası söylerken Türkiye hedefden geri dönülmez şekilde uzaklaşıyor.

Türkiye uzun yıllar kişi başına düşen salımların dünya ortalamasının altında olduğunu dile getiriyordu. Yine, bilim dünyası uzun vadede kişi başına düşen salımların 2 ton’un altına inmesinin hedeflenmesi gerektiğini ortaya koyarken, Türkiye 2010 yılında kendi değerini yukarı taşıdı ve 5.45 ton kişi başına düşen salıma ulaştı. Zaten dünya ortamasının üstünde iken bu artış ile de hedefin tersi yönünde adımlar atıldığını söyleyebiliriz.

İklim değişikliğini durdurmak konusunda Türkiye’nin yanlış yönde ilerlemesi, kısa vadede başka sonuçlar da doğuracak. Böylesi bir salım artışının devamı durumunda 2020’ye kadar OECD ya da AB ülkelerinin kişi başı salımlarını geçerek en sorumlu ülkeler liginde oynaması mümkün hale gelecek. Aslında bugün için Türkiye’nin toplam salımları ve kişi başı salımları ile Dünya’nın “kirleticiler” birinci liginde oynadığını, 50 yıl önce hiçbir sorumluluğu yokken, artık bir süredir sorumlular arasında yeraldığını görüyoruz.

Etiyopya kadar salım eklendi!

Toplam sera gazı salım artışı bir yana, Türkiye 2010 yılında bir önceki yıla göre atmosfere 32.3 milyon ton daha fazla karbondiksit saldı. Bu miktar, 1990 yılından bu yana bir yıl içinde eklenen en fazla salım olarak Türkiye’nin bir başka rekoru oldu.

Türkiye’nin bir yılda yaptığı bu artış neredeyse 80 milyon nüfuslu Etiyopya’nın bir yılda saldığı sera gazına eşit. Yani Türkiye salımlarına bir Etiyopya daha ekledi! Kişi başı salımları yarım ton olan ve , milli geliri Türkiye’nin onda biri olan Etiyopya, onlarca alanda iklim dostu projelerini hayata geçiriyor. Bu projelerden yola çıkarak, en basitinden, güneş enerjisi konusunda Türkiye’yi 2015’de geçebileceğini söyleyebiliriz.

Artışın kaynakları!

Türkiye’de ne oldu da bu düzeyde salım artışı oldu? Ekonominin büyümesi gerekçe olarak karşımıza çıkacaktır. Ancak, pek çok ülkenin ekonomik büyümeye rağmen salımlarının artmaması, hatta azalması ekonomik büyümenin asıl açıklama olmayacağını gösteriyor. Sektörler bazında detaya girdiğimizde ve ortalamayı yükselten sektörlere baktığımızda sorunun gerçek nedenleri ortaya çıkıyor.

Fosil yakıttan elektrik üretimi 2010 yılında tam 10.5 milyon ton daha fazla salım artışı yapmış. Bu artış bize iki şeyi çok net ortaya koyuyor. Birincisi, Türkiye artık daha fazla kömüre ve doğalgaza öncelik vermesi ile fosil yakıt kullanımı her geçen gün artıyor. İkincisi ise enerji verimliliği gerilediğini ve iklim dostu yenilenebilir enerjilerin ise ilerlemediğini gösteriyor. Şu an lisans almış projelere ve Türkiye’nin stratejik hedeflerine bakarsak, durumun her yıl daha kötü olacağını söyleyebiliriz.

Diğer bir sektör ise demir-çelik sektörü. Demir çelik sektörü tek başına artış miktarının üçte birini denk gelen 11. 4 milyon ton daha fazla karbondiksiti atmosfere saldı. Bu artış bütün sektörün bir yılda neredeyse salımlarının 2’ye katlanması demek!

Benzer bir şekilde, çimento sektörüde ciddi bir artış sağlayarak, anahtar sektörlerde bir basamak daha yukarı çıkarak üçüncü en fazla salım kaynağı oldu. 2009 yılında üçüncü sırada olan ulaşımda kullanılan dizel kaynaklı karbondiksit miktarını geçti!

Artışın nedeni ekonomik büyümeden çok, Türkiye’nin fosil yakıt merkezli politikaları. Bu politikalar ne iklimi ne de doğayı dikkate alıyor.

Konut sektörü artış sağlamadı!

İlginç bir şekilde, konutlarda fosil yakıt kullanımı ve dolayısıyla sera gazı artışı yaşanmadığı gibi azalma oldu. Bir önceki yıla göre %5.9’luk bir azaltım göstermesi enerji verimliliği ile alakalı değil. Çünkü, 2010 yılı Türkiye tarihinin ölçülmüş en sıcak yılı olarak yaşandı ve sonucunda yakıt kullanımı azaldı. Böylesi bir azaltımda doğalgaz ciddi bir rol oynadı. Doğalgaz fiyatlarının yüksekliğini nedeniyle kömür kullanımında azalmadan çok doğalgazdan kaçış yaşandı!

Karbon merkezli büyüme

2010 yılı envanter sonuçları, Türkiye’nin inşaat ve elektrik enerjisi üretimi merkezli büyümesinin iklim için tehlikeli olduğunu ortaya koyuyor. Önümüzdeki dönemde kömür santrali hedeflerine inşaat sektörü üstünden ekonomik büyüme motivasyonunu da eklediğimizde Türkiye’nin karbon merkezli bir büyüme hedefinde hızla ilerlediğini görüyoruz.

2009 yılında Kopenhag’da yapılan iklim zirvesi ardından 140 ülke azaltım taahütleri verirken Türkiye “kalkınması” nedeniyle vermemişti. Geçen yıl Almanya nükleer santrallerini kapattığı halde kömür kullanımını arttırmadan %3’lük bir ekonomik büyüme sergilerken, Türkiye tamamen fosil yakıt merkezli, yani karbon merkezli, kirli bir büyümeyi sürdürüyor. Bu yaklaşım, diğer yandan ekonominin sadece fosil yakıt kullanımına indirgendiğini, verimlilik, yenilenebilir enerji ve iklim değişikliğinin de yok sayıldığını gösteriyor.

Tehlikeli Nokta!

Türkiye’nin fosil yakıt kullanımı kaynaklı sera gazı salım miktarında azaltıma gitmeyip her geçen gün arttırma yönünde hareket etmesi, hem küresel düzeyde, hem de yerel düzeyde tehlikeyi beraberinde gitiriyor. Bu kış yaşanan aşırı kar yağışı ardından hızlı sıcaklık artışı Türkiye genelinde sel felaketlerine ve su baskınlarına neden oldu. Benzer şekilde 18 Nisan tarihinde ülke genelinde aşırı fırtına ile iklim anormallikleri konuşulur oldu. Hükümetlerarası İklim Değişikliği-IPCC’nin son hazırladığı “Aşırı Hava Koşulları Özel Raporu” zaten her 20 yılda bir yaşanan aşırı sıcaklıkların her yıl, her 20 yılda bir yaşanan aşırı yağışların her 5 yılda bir yaşanacağını ortaya koymuştu. Yaşadığımız bu felaketler ise artık iklim felaketlerinin hayatımızda olduğunu gösteriyor ve daha fazlasını yani iklimin devrilmesini istemiyorsak, fosil yakıtlardan hızla vazgeçilmesi gerekiyor.

NASA Godard Enstitüsü Başkanı James Hansen, iklim değişikliğini geri dönülmez noktadan önce durdurmak için küresel salım azaltım çalışmalarında geç kaldığımızı ve bu nedenle yıllık salımların %6 azaltılması gerektiğini ortaya koyuyor. Ama Türkiye azaltmak şöyle dursun sera gazı salımını sadece 2010’da %8.7 arttırıyor.

Fosil yakıt vergileri iklime!

Türkiye’nin bu sicili bizlerden toplanan fosil yakıt vergileri ile sağlanıyor. Yani kendi paramızla iklimi değiştiriyoruz. Son dönemde artan enerji fiyatları ve vergileri ile bu finansman kaynağı daha da fazla iklimi değiştirecek. Toplanan para ne iklim değişikliğini durdurmaya, ne de iklim felaketlerine karşı tedbirler almaya yatırılıyor. Bugün ülkeler vergiler ve modellerle iklim finansman modelleri kurarak süreci hızlandırmaya çalışıyor.

Türkiye fosil yakıt salımlarında rekor kırdı ve bu rekoru biz finanse ettik. Geleceğimiz için artık kirli karbon ekonomisini bırakılmasını sağlamak zorundayız!

* UN Framework Convention on Climate Change – National Inventory Submissions 2012

Karşılaştırmalı sayısal özet:

401.9 Milyon ton: Türkiye’nin 2010 yılı sera gazı salımı

% 115 : Türkiye’nin 1990 yılına göre sera gazı artışı

% 6 : İklim değişikliğini durdurmak içingerekli olan yıllık sera gazı azaltımı

% 8.7: Türkiye’nin 2010 yılında gerçekleştirdiği sera gazı salım artışı!

38 milyon ton: Etiyopya’nın yaklaşık bir yılda atmosfere saldığı sera gazı.

32.3 milyon ton: Türkiye’nin 2010’da arttırdığı sera gazı miktarı!

52.7 Milyon ton: Çimento ve demir-çelik sektörünün 2010 yılı toplam salımı!

% 91 : Demir çelik sektörünün 1 yılda arttırdığı sera gazı!

2 ton/kişi : küresel kişi başı sera gazı salım hedefi, yani olması gereken karbon bütçemiz!

5.45 Ton/kişi : Türkiye’nin ulaştığı kişi başı sera gazı salım miktarı

350 ppm: İklimin devrilmeyeceği güvenli karbındiksit miktarı sınırı, milyonda parçacık olarak

393 ppm : 2012 yılı başında atmosferde karbondiksit miktarı, milyonda parçacık olarak