”Türkiye çözümün parçası olduğunu göstermeli”
CAN-Europe yetkilileri ve Türkiyeli sivil toplum örgütleri bir araya geldi
Avrupa’nın ve dünyanın en büyük İklim Eylem Ağlarından olan CAN-Europe yetkilileri Türkiye’de iklim konusunda çalışan sivil toplum kuruluşu (STK) temsilcileri ve akademisyenler, TEMA Vakfı’nın ev sahipliğinde bir araya geldi.
TEMA Vakfı tarafından yapılan açıklamaya göre toplantıda Avrupa İklim Eylem Ağı Direktörü Wendel Trio şunları kaydetti;
“Paris Anlaşması’nın beraberinde getirdiği yeni iklim rejimi, tüm devletlerin ve devlet dışı aktörlerin sorumluluk almasını gerekli kılıyor. Birleşmiş Milletler (BM) 24. İklim Değişikliği Taraflar Konferansı (COP24) öncesi gündem, sorumluluk alacak bu aktörlerin iddialı ve somut adımlar atması için pek çok fırsat sağlıyor. Bu süreçte AB’nin mevcut iklim hedeflerini daha iddialı hale getirmesi gerekiyor. Bununla birlikte üyelik sürecindeki Türkiye ve Balkan ülkelerinin de ulusal iklim ve enerji politikalarını net ve iddialı bir biçimde ortaya koyması büyük önem teşkil ediyor.”
Avrupa İklim Eylem Ağı Türkiye Temsilcisi Elif Gündüzyeli ise şunları söyledi;
“Küresel sıcaklık artışlarının sanayi öncesi döneme göre 1 C derece kadar arttığı günümüzde, Türkiye’de ve Avrupa’da bu artışın etkilerini hepimiz yaşıyoruz. Paris Anlaşması doğrultusunda, sıcaklık artışlarını 1.5 C derecede sınırlayabilmek ve mevcut iklim değişikliği etkilerine uyum sağlayabilmek için iddialı iklim hedeflerini ortaya koymak, somut planlarla bu hedefleri gerçekleştirmek, devletlerin başlıca görevlerinden. İklim kırılganlığı yüksek olan Türkiye’nin de mevcut yüksek karbonlu kalkınma planlarından bir an önce vazgeçerek düşük karbonlu kalkınma politikalarını tasarlamaya başlaması, bunu uluslararası iklim müzakerelerinde gündeme getirerek çözümün parçası olduğunu göstermesi çok önemli.”
”Türkiye kömür odaklı enerji politikasını gözden geçirmeli”
Açıklamada TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç‘ın şu değerlendirmesi paylaşıldı;
“Türkiye’nin iklim değişikliğine uyum konusunda daha etkin olması için Paris Anlaşması’nı onaylaması önem taşıyor. Ülkelerin iklim değişikliği politikalarının dış politika, uluslararası ticaret gibi konuların temel belirleyicisi konumuna geldiğini görüyoruz. AB üyelik sürecinde olan Batı Balkan ülkeleri ve Türkiye kalkınma programlarında iklim değişikliğini göz ardı etmeleri halinde, hem iklimi korumanın yarattığı yan faydalardan mahrum kalma hem de uluslararası süreçlerde belirleyici rol oynama şansını yitirme riskini alacaklardır. Türkiye’nin kararlı bir şekilde sera gazı emisyonu azaltım hedeflerini ortaya koyması, iklim dostu politikaları savunarak çevresindeki ülkelere liderlik etmesi ve diğer ülkelere örnek teşkil eden bir azaltım katkı niyeti açıklaması, iklim mücadelesinde önemli bir yol almasını sağlayacaktır. Bu noktada en somut adım ise ülkemizin 2012 yılında ilan ettiği kömür odaklı enerji üretimi planını gözden geçirmesi ve odağına yenilenebilir enerjiyi almasıdır.
Türkiye hem rüzgar hem de güneş potansiyeli açısından olanakları zengin olan bir ülkedir. Yenilenebilir enerjiye geçiş sadece yeni enerji geleceğini yakalamak açısından değil, inovasyona dayalı sanayinin gelişimi açısından da ülkemize önemli bir fırsat sunmaktadır. Ayrıca altyapı yatırımlarının iklim dostu biçimde ve iklim değişikliğine direnci artıracak biçimde hızla gerçekleştirilmesi zaruri hale gelmiştir. Yatırım tercihlerimizin bu yönde kullanılması hem kalkınmayı sağlayacak hem de iklim değişikliğinin olumsuz etkileri nedeniyle gelecekte görülecek ekonomik kayıpları en aza indirecektir.”