Türk iş dünyası iklim değişikliği mücadelesini sahiplenmeye başladı
REC Türkiye’nin anket çalışmasına göre özel sektör kamunun öncülüğünü ve karar sürecinde yer almayı istiyor
Bölgesel Çevre Merkezi (REC) Türkiye ‘’Türk İş Dünyası Liderlerinin İklim Değişikliğine Yanıtı Projesi’’ kapsamında yürüttüğü CEO Algı Araştırması çalışmasını tamamladığını duyurdu.
REC Türkiye’nin konu ile ilgili açıklamasında Almanya Büyükelçiliği’nin finansal desteği ile gerçekleştirilen çalışmanın 2014 yılında aynı alanda gerçekleştirilen çalışmanın devamı olduğu belirtildi.
Açıklamaya göre Türk iş dünyasının iklim değişikliği ile mücadele konusunda hangi noktada olduğunun, aradan geçen iki senedeki dönüşümünün tespit edilmesi amacı ile gerçekleştirilen çalışmada şirketlerin iklim değişikliği ve düşük karbon ekonomisine ilişkin farkındalıkları, etkilenme düzeyleri, strateji ve uygulama planları, CEO’lar düzeyinde değerlendirildi.
Çalışma kapsamında REC Türkiye tarafından ISO1000 ve Fortune 500 listesinde yer alan Türkiye’deki 1.300 şirket ile bağlantıya geçilerek, hazırlanan anket formu doldurmaları istenmiş. Bu şirketlerden 54’ü talebe olumlu geri dönüş sağlayarak çalışmaya katkı sunmuş.
24’ünün ISO 500, 30’unun ise Fortune 500 listesinde,12’sinin ise Borsa İstanbul Sürdürülebilirlik Endeksi’nde yer aldığı bu şirketlerden
21 Sürdürülebilirlik Departmanları olduğunu, 31’i ise daha önce Sürdürülebilirlik Raporu yayınladığını söylemiş.
Soruların yüzde 61 oranında CEO/Genel Müdür seviyesinde cevaplandırıldığı ankette, iklim değişikliği ile farkındalık seviyesinin yüksek olduğunu söyleyen katılımcı oranı yüzde 72 iken, geçtiğimiz yıl yürürlüğe giren Paris İklim Anlaşması hakkında bilgi düzeyinin yüsek olduğunu söyleyenlerin oranı yüzde 50, Türkiye’nin anlaşma kapsamında sunduğu Ulusal Katkı Niyet Planı (INDC) hakkındaki bilgi düzeyinin yüksek olduğunu söyleyenlerin oranı ise yüzde 46 düzeyinde kalmış.
Katılımcıların yüzde 74’ü iklim değişikliği ile stratejileri olup olmadığı sorusuna olumlu yanıt verirken, stratejisi olan şirketlerin yüzde 27’si azaltım, yüzde 10’u uyum, yüzde 63’ü ise hem azaltım hem de uyum alanında hedef belirlediklerini bilgisini vermiş.
Anketteki sorulara verilen yanıtlara göre bu 54 şirketin yüzde 69’u iklim değişikliği stratejisi uygulamalarının etkilerini kilit performans göstergeleri (KPI’lar) ile ölçüyor.
Bu ölçümlerde enerji tüketimi yüzde 93 ile ilk sırada gelirken, karbondioksit emisyonları ise yüzde 69 ile ikinci sırada geliyor.
Su, elektrik, araç yakıt tüketimleri ile sera etkisi yaratan diğer gaz salımları (SO2, N2O) yoğun olarak gerçekleştirilen ölçüm alanlarından. Bununla birlikte şirketlerin yalnızca yüzde 52’si yaptıkları bu ölçümleri bağımsız denetim firmalarına kontrol ettirmekte.
İklim değişikliği ile mücadele konusunda özel sektöre düşen sorumluluğun ne olduğu sorusuna ise katılımcıların yüzde 72’si emisyon azaltımı, yüzde 69’u iklim değişikliğine uyuma destek olma ve yeni teknolojiler geliştirme olarak cevap vermiş.
Çalışmada Türkiye iş dünyasının çok belirgin şekilde iklim değişikliği ile mücadelede kamunun öncü olmasını fakat karar sürecine iş dünyasını da dahil etmesini istediği ortataya çıkmış.
Anket katılımcılarının yüzde 92’si kamunun iklim değişikliği mücadelesinde çeşitli mekanizmaları kullanarak öncü olmasını istediğini söylerken, yüzde 95 oranında da özel sektörün karar sürecine dahil edilmesi gerektiği görüşünü paylaşmış.
REC Türkiye tarafından çalışma ile ilgili yapılan değerlendirmede Türkiye iş dünyasının geçmişte çalışanlarını bilinçlendirmeye önem verirken, artık azaltım ve uyum faaliyetleri üzerinde yoğunlaşmasının bu konuyu sahiplenmelerinin ve adım atma isteklerinin göstergesi olduğu belirtildi.
Çalışmanın sonuç bölümünde ayrıca şu değerlendirme paylaşıldı;
”Düşük karbon ekonomisine geçiş için, özel sektörün adım atabilmesinin ilk şartının ulusal ölçekte belirlenecek hedefler olduğu göz önüne alındığında, kamunun küresel eğilimleri izlemesi ve STK, özel sektör gibi paydaşlarla birlikte karar alması gerekiyor. 2014 yılından bugüne geldiğimizde kamuda bu konuda yapılan çalışmaların yeni yeni başladığı, hedeflerin gerçekleşmesini sağlayacak orta ve uzun vadeli mevzuatın henüz oluşturulmamış olmasının, şirketlerin strateji ve azaltım araçlarını geliştirmesinde olumsuz etki yaptığı söylenebilir.”
* Çalışmaya buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.