Teşvik, teşvik, teşvik… Üretilene mi, üretene mi!

Mürşat Özkaya
26 Nisan 2011

Teşvik konusunu, hemen her köşede, yazıda, grupta tartışıyoruz ama bir türlü sonuca varamıyoruz. Az verilmiş, çok verilmiş, süresi kısaymış, uzunmuş vs vs. En temelde fiyat konusuna takılsak ta, başlıktaki soru temelinde de bazen tartışmalar geçiyor ve orada da bir sonuca varamıyoruz.

Teşvik konusu, özellikle kendi başının çaresine bakamayan temiz enerji kaynaklarının hayatımıza daha fazla girmesiyle daha yoğun bir tartışma konusu halini aldı. Elektriğinin üretilmesi nispeten pahalı olan, ama değişen dünyada sosyal faktörlerin de devreye girmesiyle daha da ihtiyaç duyulan temiz enerji kaynakları, global olarak hükümetlerin verdiği desteğe bağlı olarak büyüdü, bu güne kadar geldi. Günümüzde çok çeşitli yöntemlerle desteklenen temiz enerji kaynakları, artık üretim tablolarında adı geçer, sözü edilir bir kapasiteye ulaşmaya başladı.

Ülkemizde de hakkında giderek daha yoğun konuştuğumuz bu kaynaklar, 2005 yılından başlayarak çeşitli koşullarla desteklenmeye başladı. Bu amaçla kurulan santrallerin yerleşimleri, şebeke kullanımlarıyla ilgili kolaylıklar yanında, elde edilen elektriğe belli miktarlarda verilen destekleme sözü ile ilk defa o tarihte tanıştık. O tarihten bu tarihe ise, bu teşvikler değişti ve maalesef hala tam olarak belli olmayan bir noktaya geldi. Fiyat teşvikleri ile ilgili ayrıntıları her yerde konuşuyoruz. Burada tekrar girmeye gerek yok. Umarız, bu sene hem yeni kanun hem de lisanssız sistemlerle ilgili yönetmelik için son nokta koyulacak, özellikle güneş konusunda yatırım yapmak isteyenler için yeni bir sayfa açılacaktır.

Benim esas üzerinde durmak istediğim konu, dünyada da olduğu gibi üretilen elektriğe verilen teşvik fiyatlarının ne olduğundan ziyade; bu ekipmanı alanlara hatta daha da önemlisi bu elektriği üreten ekipmanları yerli olarak üreten kişilere ne şekilde ve ne miktarda destek verilmesi gerektiği üzerinde ne derece durduğumuz olacak.

Ülkemizde bazı ürünlerde uygulanan sübvansiyonlar, bu tip ekipmanları alanlara da verilerek (çeşitli vergi teşvikleri vs), bu ekipmanları kullanmak isteyenlere ürünü alırken gayet çekici teşvikler olarak algılanacaktır. Bu şekilde, çevreye zararlı olmayan ürünlerin kullanımı özendirilmiş olur ve böylece üretilen elektriğe verilmesi planlanan karışık teşvik mekanizmaları da bir nebze olsun rahatlar. Yurtdışında, kurulan sistem başına (kW başına) devlet tarafından verilen maddi katkılar, FIT’e ek bir destek olarak bulunmaktadır.

Peki, üretilen elektriğe teşvik verdik, alınan ekipmana da destek verdik ama ülkenin dövizinin dışarıya gitmesine ve cari açığın artmasına maalesef hala engel olamıyoruz. İşte bu noktada, bu ekipmanların ülkede yerli olarak üretilmesinin önünün mümkün olduğu kadar çok açılması gerektiği daha açık bir şekilde ortaya çıkıyor. Bu sayede rüzgar, su türbininin, PV modülünün civatasına kadar dışarıdan getirilerek, yüksek miktarlı ve maliyetli döviz çıkışının veya borçlanmanın önü alınmış olur. Bu ekipmanları ülkede üretecek tesislerin kurulması yönünde ciddi adımlar atılmalı, atan girişimciler ciddi oranda desteklenmelidir.

Türkiye’de üretime yönelik destekler maalesef tamamen Ar-Ge’ye yönelmiş durumda ama orada da dünya ile karşılaştırırsak fiiliyata yönelik olarak bu alanda pek te ileri sayılmayız. Bu tip Ar-ge çalışmaları da zaten her zaman fiiliyata dönük olarak yapılamıyor. O zaman yapılması gereken en mantıklı şey, ülkede yapılacak üretimin çeşitli yollarla desteklenmesi olarak ortaya çıkıyor. Bunun farklı yolları var tabi ki. Dışarıda bulunan üreticilerin buraya çekilmesi, ülkede üretim yapması, çeşitli ortaklıklar kurulması veya çeşitli lisans anlaşmaları ile tamamen yabancı lisans, yerli sermaye ve işgücü ile üretim yapılması bir örnektir ve teşvik edilmelidir. Tamamen yerli ürün yapılacaksa da, bu konuda ciddi araştırmalar yapıldıktan sonra yola çıkılmalı, bu yapılar da çok ciddi desteklenmelidir. Bu destekler, ilk başta hammadde ve arazi tedariğinde ve vergi konularında olmalıdır. Uzun vadede ülkedeki istihdama katkısı ve gereksiz bir döviz çıkışının önlenmesi gibi sebeplerden uzun vadede bu durum ülke için çok faydalı sonuçlar alınacaktır.

Bunun örnekleri yok değil. Çok büyük yatırımlar için devlet devreye girerek, şirkete yönelik çeşitli özel destekler sunabiliyor. Yarın ülkede yerli üretim yapmak için hazırlıklara başlayacak olan bir PV firması da bu tip destekler alacağını bilse, bu yatırımlar daha da artacaktır. Üretilen ürün daha uygun fiyatlarla satılacaktır, herkesin kullanımına sunulacaktır. Bu desteklerin de uzun vadede ne derece gerekli olduğu işte o zaman anlaşılacaktır.