Teşvik mi yatırımdan çıkar, yatırım mı teşvikten?

Başar Beyazoğlu
9 Mart 2020

Devlet olmak zor zanaat…

O kadar fazla geniş açıdan bakıp öyle özel alanlarda karar vermen gerekir ki, bazen genelden gelip verdiğin özel bir karar ülkenin o alanda kaderini değiştirir.

İşte YEKDEM (Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destek Mekanizması) tam böyle bir karardır ve bence ülkeme yakışır şekilde doğru yerde doğru zamanda verilmiş bir karardır.

Ülkemiz ne yazık ki savaşların, küçülmenin gölgesinde sanayi devriminden güçlenerek çıkan ülkelerden olamadı. Hani düğmeyi bir yerde yanlış ilikleyince sonrası da öyle gelir ya, devamında ne yazık ki ne mekanik, ne elektronik ne de bilişim devriminin lokomotifleri arasında yer alamadık. Bu trenlerde ya yolcu olabildik ya da en fazla ekonomi sınıfı bir vagon. Peki bundan sonraki dünya da trendler neler?

Dünya büyüyor, ancak büyüdükçe küçülüyor, hatta o kadar küçülüyor ki, bir telefon (teknoloji) ve bir şarj kablosu (enerji) kadar. Artık kocaman gemiler, devasa türbinler, 12 silindir araçlar üretiyorum diyenler değil, hibrit tekneler, aplikasyonlar ve en fazla yol mesafe gidebilen elektrikli araçlar konuşuluyor.

Çok değil, bundan 10 sene önce benim nükleer santrallerim var diye böbürlenen dünyanın abileri, şimdilerde nükleerleri kapatıyoruz hedefimiz 20 yıl içinde tamamen yenilenebilir kaynaklardan üretime geçmek diyor.

İşte tam da burada ülkemin bir kez daha ve bir kez daha yaşayacağı sorun ortaya çıkıyor. Devletim için orta direkt gerilimi, vatandaşım için orta gelir tuzağı.

Tüm bu bilgiler ışığında, gelelim konumuza;

Dünyada sürdürülebilir enerji ve karbonsuzlaştırma tüm hızı ile devam ederken, biz bu virajı 2020 sonrası yeni süreçte nasıl alacağız?

2011 yılında yenilenebilir enerjide 607 MW olarak başladığımız, YEKDEM ve YEKA mekanizmaları sonrasında ise 19.266 MW’a getirdiğimiz sürdürülebilir serüvenimizi 2020 sonrası sürdürebilecek miyiz? Yoksa dolar almış başını gitmiş, benim derdim bana yeter zaten nükleerimiz geliyor, kömürümüz var yanında da yetmez ise doğalgazları açarız mı diyeceğiz?

Dedim ya DEVLET olmak zor iş; Hem vatandaşın cebini, hem sanayicinin üzerinde ki yükü gözetip, üzerine yatırımcıyı ve özellikle finans kuruluşlarını işin içinde tutan bir çözüm olacak ki herkes bu iş oldu diyebilsin.

Bu konuda vatandaş ve sanayici “ben zaten kurdan, enflasyondan, paramın değer kaybından gol yemişim” derken yatırımcı da (özellikle yabancı) döviz yaptığı yatırımı hali ile döviz olarak kazanmam lazım diyecek.

Bankalar ise satmış olduğu paranın gerek yatırım geri dönüş, gerekse kur riski olmadan (tüm diğer ülke, jeopolitik ve yatırımcı risklerini saymıyorum) ben paramı nasıl alırım diyecek.

Peki ya çözüm;

Çözüm tek olmasa da bu trende en azından vagon olarak kalabilmek için yatırımlara dur diyemeyiz. Bu konuda benim önerilerim;

  • Güneş, rüzgar, jeotermal, hidroelektrik, biyokütle, biyogaz santrallerimizin ayrı ayrı 2010 yılına bakılarak, günümüz maliyetleri ile CAPEX ve OPEX bazında revize edilmeli ve yatırımcıya finansman maliyeti dahil teşvik süresinin en az beşte ikisi kadar yatırım dönüş imkanı sağlanmalı.
  • Ülkemizin içinde bulunduğu durum her ne kadar kur riskini fazlası ile içerisinde bulundursa da şu an olduğu gibi YEKDEM USD bazlı TL ödemelerine devam edilmeli kur aylık veya en fazla 3 aylık risklerle hesaplanmalı. Yabancı yatırımcı, fonlar ve ulusal – uluslararası finans kuruluşlarının ilgisi sıcak tutulmalı
  • Ülkemizin kaynakları yanısıra dünya karbonsuzlaştırma fonlarından diğer devletler gibi daha fazla lobi daha fazla proje ile devletimiz bünyesinde destek alınmalı, ülkemize daha fazla kaynak getirilmeli.
  • Ben bir sertifikanın ne sanayiciyi, ne de ülkem insanını mutlu edeceğine inanmıyorum. Bizler duygusal ve sonuç odaklı bir milletiz. Eğer ki sanayicimize, vatandaşımıza tercihe dayalı bir sistem sunulacak ise bu konuda yeşil enerjiyi kullanan kullanıcıdan bazı vergiler alınmamalı (örneğin vatandaş bazında çöp vergisi).
  • Eğer ki yerli ekipman teşviği verilecek ise bu konuda yerli ekipman kullanan yatırımcılarımıza devlet bankalarımız tıpkı ivme kredilerinde olduğu gibi bir faiz destek mekanizması oluşturmalı.
  • Yatırımcının en büyük zaman kayıplarından olan TARIM – ÇEVRE ve ENERJİ bakanlığı süreçleri için bir koordinasyon merkezi kurulması. Tüm süreçlerin tek bir kurum tarafından yürütülmesi

Bizler SÜRDÜRÜLEBİLİR treninden inersek bir sonraki durak olan VERİMLİLİK trenine binemeyiz.

Sonumuz da, günümüzde sürdürülebilir olsun…