Tarihi Paris zirvesi başladı
Dünya ülkelerinin temsilcileri iklim değişikliği mücadelesi için anlaşmaya çalışacak
Dünyadaki tüm canlıların geleceği için tarihi öneme sahip olan Paris İklim Zirvesi bugün başladı.
Zirvede küresel sera gazı emisyonlarının sınırlanmasına dair uluslararası bir anlaşma imzalanarak, iklim değişikliği ile mücadelede geri dönülemeyecek noktaya ulaşılmasının engellenmesi hedefleniyor.
Birleşmiş Milletler tarafından ilk kez 1979 yılında düzenlenen bu yıl ise 21. gerçekleştirilecek olan zirve, sınırlı kalsa da insan kaynaklı sera gazı emisyonlarının miktarını azaltmayı hedefleyen tek uluslararası çerçeve olan Kyoto Sözleşmesi’nin süresinin 2020 yılında dolacak olması ve iklim değişikliğinin etkilerinin hızla artması nedeni ile kritik öneme sahip.
Türkiye 150 kişilik heyet ile görüşmelerde yer alacak
195 ülkenin temsilcileri ile 100’den fazla ülkenin liderini bir araya getirecek olan zirvede Türkiye Cumhuriyeti ise 150 kişilik bir heyet ile temsil edilecek.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da zirvenin açılış toplantılarına katılarak konuşma yapacak dünya liderleri arasında yer alıyor.
BM: Ülkelerin katkı niyetleri önemli ama yeterli değil
Zirvede gerçekleştirilecek görüşmeler öncesinde katılımcı ülkeler iklim değişikliği mücadelesi için sunabilecekleri gönüllü katkıları içeren Kesin Katkılar için Ulusal Niyet Beyanı (INDC) belgelerini Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Sekreterliği’ne iletmeleri gerekiyordu.
Dün zirvenin açılışı dolayısı ile gerçekleştirilen basın toplantısında konuşan BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Sekreteri Christiana Figueres kadar Avrupa Birliği tarafından 28 üyesini temsilen tek bir beyan ile olmak üzere 183 ülkeyi temsilen 156 katkı belgesinin BM’ye iletildiği bilgisini verdi. Bu beyanları gerçekleştiren ülkelerin küresel sera gazı emisyonlarındaki sorumlulukları yüzde 95 düzeyinde bulunuyor.
Sekreterlik tarafından 30 Ekim’de, 1 Ekim 2015 tarihine Avrupa Birliği’nin 28 ülkeyi temsilen olmak üzere 147 ülke için iletilen 119 beyan incelenerek hazırlanan sentez raporunda ise bu taahhütlerin olumlu olmak üzere iklim değişikliği ile mücadele için yeterli olmayacağı bildirilmişti.
Rapora göre bu beyanlarda taahhüt edilen adımlar atılmadığı takdirde yüzyılın sonunda da 5 dereceyi bulabilecek küresel ortalama sıcaklıklardaki artış bu adımlar sayesinde 2,7 derecede sınırlanabilir. Bununla birlikte bilim insanlarına göre ise gezegenimizin doğal dengesi açısından güvenli sınır maksimum 2 derece.
Türkiye ise katkı beyanını 30 Eylül 2015 tarihinde sekreterliğe iletmişti. Türkiye’nin gelişmekte olan bir ekonomi olduğuna vurgu yapılan beyanda emisyon azaltımı hedefi verilmemekle birlikte, emisyon artış hızının yavaşlatılacağı taahhüt edilmişti. Beyana göre Türkiye 2030 yılı sera gazı emisyonlarının olağan senaryoya göre yüzde 21 oranında daha düşük gerçekleşmesini hedefliyor.
Zirveden olumlu sonuç beklentisi var
Uluslarası gözlemciler ve iklim uzmanları ihtiyatlı yaklaşsalar da zirveden olumlu bir sonuç çıkacağı beklentisi içindeler.
Deutsche Welle’nin konu hakkındaki haberi için görüşlerini paylaşan Germanwatch yetkilisi Christoph Bals şunları söyledi:
“Siyasi irade Kopenhag’a nazaran çok daha güçlü. O zaman ABD ve Çin’in arası açıktı, şimdi sonuç almak için el sıkışmış durumdalar… İkincisi müzakere süreci Kopenhag’dan daha ileri durumda. Müzakereye temel olabilecek ortada bir hukuki metni var. Ve üçüncüsü dünyadaki gerçek gelişme, özünde Kopenhag öncesindekinden çok daha olumlu. Geçen yıl enerjiye bağımlı sera gazı salımlarının artmadığı bir durum yaşadık, hem de güçlü bir ekonomik büyüme olduğu halde. Ayrıca daha fazla değil belki de daha az kömür yaktık geçen yıl ve tüm dünyadaki şirketlerin yüzde 50’den fazlası yenilenebilir enerjilere geçiş yaptı.”
Aynı haberde Potsdam İklim Araştırmaları Enstitüsü’nden fizikçi Anders Levermann ise şu değerlendirmesi yer aldı;
“İklim sonuçlarını o kadar net tanımlayamıyoruz aslında, yani 1,5 veya 2 derece ya da 2,5 derece ısınma arasında farkı ayırt edemiyoruz. Kesin olan şu, sistemlerin çökmesi, aşırı olayların meydana gelme riski sıcaklıkla beraber artıyor. Eğer böyle devam edersek yüzyılın sonunda 5 derecelik bir ısınma ortaya çıkacak. Bu durumda buzulların büyük çoğunluğunu kaybedeceğiz. Arktik buz denizi yok olacak. Dünyada 600 milyon insanın geçim kaynağı olan mercan adaları ölecek.”