Taner Yıldız değil Nihat Ergün haklıdır

Güven Sak; Türkiye’nin elektrikli otomobil konusunda ‘bekle-gör’ politikası izleme lüksü yoktur

30 Kasım 2010

Güven Sak – Radikal

Yenilenebilir enerji ve elektrikli otomobiller konularında devam eden tartışmaları izliyor musunuz? Ben ardı ardına gelen açıklamaları enteresan buldum. Geçen haftaki açıklamalara bakınca, Enerji Bakanı Sayın Taner Yıldız’ı değil de Sanayi Bakanı Sayın Nihat Ergün’ü haklı buluyorum. Türkiye’nin yeni teknolojiler konusunda ‘bekle-gör’ politikası izleme lüksü yoktur. Bu “bekle-hele bir teknoloji gelişsin-sonra bakarız” tavrı, bana, televizyon sektöründe son on yılda nasıl irtifa kaybettiğimizi hatırlatıyor.

Sanayi Bakanı, hükümetimizin, ‘elektrikli otomobil piyasasını destekleme niyetini’ açıkladı. Bu açıklama hâkim ‘bekle-gör’ yaklaşımının dışındaydı. Ancak aynı sıralarda Enerji Bakanı da yenilenebilir enerji konusunda ‘ipe un serme eğiliminde’ bir başka açıklama yaptı. Ben Enerji Bakanımızın yaklaşımını yeni teknolojiler konusunda memleketteki hâkim tavrın bir uzantısı olarak görüyorum: “Canım kardeşim, bekleyelim bakalım, teknoloji geliştirmeyi finanse etmek bize mi kalmış. Hele bir ne olduğu belli olsun. Ondan sonra işe gireriz.” Ben bu tavrı, bu çağda, sanayi politikası açısından yanlış buluyorum. Benzer hataları daha önce de yaptığımızı düşünüyorum.

Yeni normal

Kriz eski normali aldı götürdü. Şimdi herkes yeni normali tanımlamaya çalışıyor. Yeni normal yeni teknolojiler getiriyor. Yenilenebilir enerji teknolojileri ile elektrikli otomobiller bu tür teknolojiler. Rüzgâr ve güneş vasıtasıyla üretilecek elektrik enerjisi ve buna dayalı bir ulaştırma sektörü önemli bir yer tutuyor. Dün ‘olmaz’ denilenler bugün bir bakıyorsunuz ki oluyor. Türkiye, yeni teknolojileri sanki sanayi devrimi döneminin kadim teknolojileri gibi değerlendirme hatasına düşmemeli. Hatırlayın, buhar makinelerinin dünyaya yayılması ile bilgisayarın yayılması aynı hızda olmadı. Artık teknoloji, çok kolay yayılıyor. Çin mucizesi bu yeni teknoloji ortamının bir ürünü olarak ortada duruyor. Ders çıkarmakta fayda var. Şimdi artık teknolojiyi ülkenize bir an önce aktarıp, o teknoloji üzerinde çalışabilecek kapasite inşa etmek öncelikli bir mesele oldu. Yenilenebilir enerji ve elektrikli otomobiller gibi meselelerde bir an önce küresel sürece dahil olmak gerekiyor. Böylece konu üzerinde çalışacak mühendisler, tasarımcılar, kentsel gelişim uzmanları yetiştirmek, bu yolla ülkede yeni teknolojileri geliştirmek konusunda kapasite inşa etmek büyük önem taşıyor.

Miyopik bakış

Ben Türkiye’nin bu alanda giderek geciktiğini düşünüyorum. Televizyon sektöründe, teknolojik gelişmeyi nasıl kaçırdığımızı hep akılda tutmak gerekiyor. 1996’dan 2005’e kadar mışıl mışıl uyuduktan sonra, “Hadi bari şimdi destekleyelim, yeni teknolojiye geçişi” denildiğinde ne oldu? Memlekette tüplü televizyondan, LCD ve plazma teknolojisine geçişi destekleyecek yeterince uzman mühendis bile yetiştirmemiş olduğumuzu görmüştük. “Aman bu iş zormuş” demiştik. Bugün irtifa kaybeden bir televizyon sektörümüz var. Hatırlatırım. Türkiye, yeni normaldeki yerini sağlamlaştırmak için yeni teknolojiler konusunda daha hareketli olmalıdır. Bugünkü miyopik bakışımız doğru değildir.

Miyopi deyince, iş kamu ile de sınırlı değildir. TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Sayın Mustafa Koç’un “IMF’siz de oluyormuş, hükümeti boşuna zorlamışız” açıklamasını okudunuz mu? Bakın sanayicilerimiz de miyopik bir bakış açısına sahip olabiliyormuş demek ki! İş çok boyutludur vesselam. Bu enteresan açıklamaya da geleceğim.