Sürdürülebilir Ulaşım ve İstanbul Trafiği

Ethem Yenigün
7 Ocak 2013

Yorgun ve stresli bir çalışma gününden sonra, sizi evde bekleyen eşinize, sevdiklerinize biran önce ulaşmak, sevdiklerinizle vakit geçirmek, dinlenmek ve ertesi güne enerji içinde başlamak istiyorsunuz. Eğer işiniz ile evinizin yakın olduğu veya deniz ulaşımının işinize gitmek için yeterli olduğu şanslı azınlık arasında yer almıyorsanız aşka giden yolda ilk engelle karşılaşmanız geç olmuyor.

Yola çıkar çıkmaz öyle bir trafiğe takılıyorsunuz ki; saatlerce ayağınız gaz-fren arasında gidip gelmekten karıncalanıyor. Yol uzadıkça uzuyor, saatlerce sağa sola bakmaktan dudağınız kuruyor. Heyecanla çıktığınız bu yol, size ıstırap oluyor. Gecenin bir vakti eve varıyorsunuz. Sizi aç ve yorgun gözlerle bekleyen aileniz karşılıyor. Yapabileceğiniz sadece yemek yemek ve yatmak oluyor. Sabah aynı ıstırabı bu sefer ofise giderken yaşıyorsunuz. Daha çalışmaya başlamadan, yoruluyorsunuz. Bu enerji kaybının ekonomi üzerindeki etkisi bir yana, bunun sizin aile yaşantınız üzerinde olumlu etkisi olmadığı kesin.

Bu durum 3 çocuk stratejisi, iş gücü verimliliği gibi çeşitli boyutlarıyla değerlendirilmeye açık olsa da, bu konuyu sadece sürdürülebilir kent ekseninde değerlendireceğim.

Sürdürülebilir Ulaşım

Sürdürülebilir kent endekslerinde kullanılan araçlardan biri de ulaşımdır. Yaya ve bisiklet yollarının uzunluğu, engelliler için toplu taşımaya ulaşım, trafikte geçirilen süre, toplu taşıma kullanımı, 1000 kişi başına düşen araç sayısı, ulaşım aracının türü, salınan karbondioksit, toplu ulaşımın kent içinde eşit dağılımı gibi verilerle somutlaşan bu gösterge, nihayetinde insanların ve malların hareketliliğinin sağlanması amacını taşır.

İdeal bir ulaşım sisteminin üç beklentiyi karşılaması beklenir. Bunlar, trafiğe çıkacak vatandaşların beklentilerinin yerine getirilmesi ve bu beklentileri karşılarken çevreye ve kentleşmeye duyarlı politikalar izlenmesidir.

Farklı disiplinleri ilgilendiren, çok boyutlu olan ama temelde nüfus artışı, kentsel alanların iyi planlanamaması gibi nedenlerle çözülemez boyutları bulan ulaşım sorunları, kentsel sorunlarla birlikte artmakta, şekil değiştirerek karmaşık hale gelebilmektedir. Bu sorunların bütüncül olarak çözülmesi için sürdürülebilir ulaşım kavramı gündeme gelmiştir.

Sürdürülebilir ulaşım, ilk olarak, OECD tarafından, Kanada hükümetinin ev sahipliğinde, 24-27 Mart 1996 tarihlerinde Kanada’nın Vancover kentinde düzenlenen sürdürülebilir ulaşım konferansında masaya yatırılarak birçok boyutuyla, farklı disiplinler tarafından değerlendirildi. Konferans sonrasında, bir ulaşım sisteminin sürdürülebilir olması için bazı ilkeler belirlendi. Bu ilkeler şunlardır:

• Sosyal (eşitlik, erişilebilirlik, sağlık ve güvenlik, bireysel sorumluluk, bütüncül planlama),

• Çevresel (kirlilik önleme, arazi ve kaynak kullanımı),

• Ekonomik (maliyet).

Bu ilkeler, kapasitenin en yüksek oranda kullanılması, ortalama hız, maliyetin az olması, egzoz sürümünün azaltılması, kullanıcılara tam bilgi verilmesi ve herkesin eşit erişim hakkının olması gibi somut hedeflerle test edilebilir.

Ulaşımın sürdürülebilirlik bağlamında en büyük sorunu, iklim üzerindeki etkisidir. Bu etkinin en önemli nedeni, ulaşımın enerji tüketiminin büyük bir müşterisi olmasıdır. Enerji tüketimine bakıldığında, sanayi ve konutlardan sonra üçüncü en büyük sektörün ulaşım olduğu anlaşılıyor. Bu enerjinin de çok büyük bir kısmı petrolden karşılanıyor. Diğer yandan araştırmalar gösteriyor ki, karbondioksit sürümünün yüzde 20’den fazlası ulaşım kaynaklıdır.  Özellikle karayolu ulaşımının bunu tetiklediği belirtilmektedir. Öte yandan, diğer insan faaliyetlerinin ürettiği karbondioksit azalırken, ulaşımın neden olduğu karbondioksit gün geçtikçe artıyor. Karbondioksit yanında, metan, azot, kloroflorokarbon gibi gazlar da ulaşımdan kaynaklanan ve iklim değişimine etkisi olan diğer gazlardır.

Ulaşımın ikinci büyük olumsuz etkisi doğal yaşam üzerinde hissediliyor. Ulaşım, en çok arazi kullanılan sektördür. Ayrıca, örneğin ülkemizde, son yıllarda gündemde olan duble yol, köprüler ve baraj inşaatları doğal hayatı tahrip eden gelişmeler arasında sıralanabilir.

Sürdürülebilir Ulaşım Bağlamında İstanbul Trafiği

İstanbul ulaşımını sürdürülebilirlik bağlamında değerlendirecek olursak, belki de diğer kentler için kullanılan verileri bir tarafa bırakıp “trafik sorununa” odaklanmak gerekecek. Çünkü İstanbul’da ulaşım denilince aklan gelen ilk konu ve çözülmesi gereken en ciddi sorun trafik sorunudur.

Bangkok, Şangay, Mumbai, Mexico City, Tokyo, Moskova gibi şehirlerle birlikte trafiğin en kötü olduğu metropoller arasında yer alan İstanbul’da, trafik sorunu herhalde en aşırı biçimiyle 2012’nin yaz aylarında görüldü. Köprüden karşıya geçmek için şirketlerin olağan mesai saatlerini değiştirdikleri, belediyenin çözüm olarak otoban kenarlarına seyyar tuvaletler koyduğu, bu sorunun ana haber bültenlerinde ilk haber olması o günleri unutulmaz kılacaktır. Her ne kadar, bahsedilen o dönemdeki sorunların onarım gibi somut sebepleri olsa da, İstanbul’daki genel trafik sorununun nedenlerini bu kadar somut olarak saptamak kolay olmuyor.

İstanbul trafiğinin boyutlarını gösteren, bu sorunun nedenlerinden ve boyutlarından birkaçı şöyle sıralanabilir:

• 2011 sonunda, İstanbul’da her gün trafiğe çıkan araç sayısı 2.927.650 iken, Temmuz 2012’de bu sayı 3.575.415’e çıktı. Yani 2012’nin ilk 6 ayında trafiğe 642.765 yeni araç çıktı.

• Avrupa şehirlerinde her 1000 kişiden 450’sinin, İstanbul’da her 1000 kişiden 250’sinin aracı var.

• 2011 yılında, yaklaşık 50.000 kaza meydana geldi. Bu kazalarda 201 kişi hayatını kaybederken, yaklaşık 20.000 kişi yaralandı.

• İstanbul’da, trafikte geçirilen süre, Türkiye’deki diğer kentlere göre iş saatlerinde, yüzde 84, normal saatlerde ise yüzde 57 daha uzundur.

• Eğer trafik “açıksa” 30 dakikalık yol sabah 52, akşam 1 saat 7 dakikada gidiliyor.

• Bir vatandaşın köprüden karşıya geçmesi için gereken ortalama süre 57 dakikadır. Karşıda çalıştığınızı düşünürseniz bu süre 2 saate çıkar.

• Bugünlerde gençlik çağını yaşayan ortalama bir İstanbullu ömrünün neredeyse üç yılını trafikte geçirecek.

• İstanbul’da trafik tıkanıklığının maliyeti yılda 3,5 milyar TL’dir.

Bu veriler, sorunun ne kadar karmaşık ve çözülmesinin zor olduğunu gösteriyor. Ülkemizde kentsel ulaşım büyük oranda yerel yönetimlerin hizmet alanına giriyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ana teşekküllerinden biri olan İETT, tüm hacmine rağmen bu sorunla baş edememekte; alınan tüm kararlar ve tüm projelere rağmen başarılı olamamaktadır. Yaşanan göç, planlanamayan nüfus artışı, kentsel alandaki yoğunluk…vb etkenler, bu sorunu çözülmesi daha da zor bir hale getirecek gibi görünüyor. Bu nedenle, genel olarak, sürdürülebilir bir ulaşım için, temiz yakıt türlerinin (elektrik, güneş) kullandırılmasının özendirilmesi, çevreyi en az kirleten (demiryolu, deniz ve suyolları, bisiklet yolları…vb) ulaşım türlerinin arttırılması, kentsel alan kullanımında daha çok bisiklet yolu, yaya yolu için planlamaların yapılması yanında, merkezi hükümetin de çözüm ortağı olarak, metro yapımında olduğu gibi ortak projelerle yerel yönetime destek olması gerekmektedir.