Sanal Dünyanın Karbon Ayak izi

Ethem Yenigün
3 Aralık 2014

Bu yazıyı okumanın bir karbon maliyeti olduğunu düşündünüz mü?

Aynı odada çalıştığımız ofis arkadaşımıza sohbet programından yolladığımız “çay alır mısın?” mesajı, bir arkadaşımızı eğlendirmek için yolladığımız slâytlar, sıkıntıdan arkadaşımızla yaptığımız yazışmalar, çalışırken internetten dinlediğimiz müzik gibi bireysel davranışların bir karbon ayak izi bulunuyor.

Benzer şekilde çevreyi koruma misyonuyla çalışan kurumların, çevre duyarlılığının arttırılması amacıyla kampanyalar düzenleyip bunları e-postalar yoluyla dağıtırken, bu kampanyaların bir karbon maliyeti olduğunu düşünmeleri gerekiyor.

Bu iki örnek, sanal dünyadaki davranışların çevre duyarlılığı açısından da ele alınması gerektiğini gösteriyor.

Gerçek yaşamda olduğu gibi sanal dünya olarak ifade ettiğimiz bilgisayar-internet ortamındaki davranışlarımızın da bir karbon ayak izi bulunuyor. Bu konuda çalışmalar yapılmakta, eldeki veriler daha çevre dostu uygulamaların başlangıcı için kullanılmaktadır.

Google, sağladığı hizmetlerin kullanılmasından dolayı kaynaklanan bireysel karbon salımını hesaplamış. Bu hesaplamada göre, ortalama bir Google kullanıcısının günde 25 arama yaptığını, bir aktif Gmail hesabı kullandığını varsaymış. Bunun yanında 60 dakikalık YouTube videosunu izleyebileceğini düşünmüş. Bunları yaptığı takdirde, ortalama bir Google kullanıcısının bir ay sonunda saldığı karbondioksitin, yaklaşık 1,6 km araç kullanmayla eşdeğer olacağı sonucuna varmış.

Sadece bir e-posta hesabınız olduğunu varsayarak yapılan bir başka araştırmaya göre, bir e-posta hesabının bir yıl kullanılmasından kaynaklanan karbon salımı yaklaşık 135 kg’dır. Bu da ortalama bir arabanın yaklaşık 322 km giderken saldığı karbona eşittir. Bir özel, bir de iş hesabı olduğunuzu düşünürsek, sadece e-postalar için yol açtığınız karbon salımı, 644 km’lik bir araba kullanımına eşit olacaktır. Bu da bir aracın İstanbul’dan Gerede’ye gidip gelmesiyle aynı mesafedir.

McAfee tarafından yapılan araştırmaya göre, e-posta trafiğinin yüzde 78’ini spamlar oluşuyor.  Bu da normal bir e-postanın karbon ayak izini yaklaşık yüzde 22’sini oluşturuyor.

Bir yılda yaklaşık 62 trilyon spam e-posta yollanıyor. Bu e-postalar için harcanan elektrik 33 milyar kilowatt saat (KWh) elektrik ve 20 milyon ton karbondioksittir. Bu elektriğin yüzde 80’i bu mesajların okunması, silinmesi ve spam klasörünün, spam olmayan e-postanın girmiş olması ihtimaline karşı gözden geçirmesi için harcanıyor.

İnternet kullanımı sonunda salınan karbondioksitin, Türkiye veya Polonya’da kömür veya gaz yakıtı sonucu salınan karbondioksit miktarına eşit olduğu, bunun da yaklaşık 300 milyon ton olduğu anlaşılıyor.

Başka bir çalışmaya göre, iletişim ve bilgi sektöründe harcanan enerji, bütün enerjinin yüzde 25’idir.

Bu çalışmaların gösterdiği iki konu var:

Kâğıt kullanmak yerine e-posta kullanarak iletişim kurmak daha çevreci olabilir. Bu, e-postaların bir karbon maliyeti olmadığı anlamına gelmiyor.

Diğer bir nokta da, bu örnekler, firmaların, saldıkları karbonu hesapladığını, hesapladıkları karbonu kamuoyuyla paylaşarak bunları azaltma yoluna gittiğini gösteriyor. Sürdürülebilirlik stratejisi veya sürdürülebilirlik politikası dediğimiz tam da budur.

Raporlar hazırlamak veya somut olmayan hedefler belirlemek artık yetmiyor. Kamuoyundan gelen baskılar ve beklentiler, bütçeleri devletlerin bütçeleri ile yarışan Google, Twitter gibi firmaların, bu hesaplamaları yapmasını ve karbon salımına neden olan enerjilerini karşılamak için yenilebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmasını zorluyor.

Baskılar sonucu kurumların yapılarında gerçekleştirdikleri bu değişimler, bütün kurumlar tarafından benimsenmelidir.

En önemlisi de bu baskıyı uygulaması beklenen bireylerin de daha duyarlı olmasıdır.