“Paris Anlaşması’nın onayı geç, önemli ve olumlu bir adım”
Sivil toplum kuruluşlarına göre anlaşmanın onaylanması sonrası Türkiye’nin birçok adım atması gerekiyor
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’nda Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması’nı onaylayacağını duyurması sivil toplum kuruluşlarınca olumlu karşılandı.
Geçtiğimiz şubat ayında anlaşmanın onaylanması için imza kampanyası başlatan 48 sivil toplum kuruluşunu temsilen ortak bir açıklama yayınlandı.
Açıklamada paylaşılan değerlendirmeler şu şekilde oldu;
Ekosfer Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Özgür Gürbüz,
“Bu çok geç de olsa önemli bir adım. Umarız denildiği gibi Meclis’e getirilir ve onaylanır. İmza kampanyamıza destek veren 23 bini aşkın insan da bunu talep ediyordu. Elbette anlaşmanın onaylanmasıyla her şey bitmiyor. Anlaşmanın hedeflerine uygun bir şekilde sera gazı emisyonlarının sınırlandırılması, bir noktada Türkiye’nin de karbon nötr olması gerekecek. Bu da enerji başta birçok sektörde yapısal değişiklikler gerektiriyor. Kısacası, daha yapılacak çok işimiz var.”
WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Genel Müdürü Aslı Pasinli,
“Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında küresel işbirliğinin bir parçası olmasına yönelik bu adımı memnuniyetle karşılıyoruz. Paris Anlaşması’nın onaylanmasını takiben küresel sıcaklık artışını 1,5 derecede sınırlandırmaya katkı sağlayacak iddialı ve gerçekçi bir yol haritası hazırlayarak dünyaya liderlik eden ülkeler arasında yer alabiliriz. Bunun için öncelikle, halihazırda karbon emisyonlarında artıştan azaltımı öngören Ulusal Katkı Beyanımızı diğer ülkeler gibi gözden geçirmeli; gerekirse şartlı olarak 2030 yılına yönelik iddialı bir sera gazı emisyonu azaltımı hedefi ortaya koymalıyız” diyor.
Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN Europe) Türkiye İklim ve Enerji Politikaları Koordinatörü Özlem Katısöz,
“Türkiye, Paris Anlaşması’nı onaylamayan tek OECD üyesi ve G20 ülkesi idi. Ayrıca en fazla sera gazı emisyonuna neden olan ülkeler arasında 16. sırada; küresel sera gazı emisyonlarının %1’inden sorumlu olmakla beraber kişi başı emisyon açısından gittikçe artan bir rotada. Dolayısıyla Paris Anlaşması’nı onaylayarak gerçekçi bir hedefle sorumluluk alması, iklim değişikliğini durdurma çabalarına önemli bir katkıda bulunacak. Diğer yandan dünyada iklim krizini tek başına durdurabilecek bir ülke yok, bu yüzden de herkesin sorumluluğu oranında çözüme katkıda bulunması gerekiyor.”
Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Projeler Lideri Burcu Ünal,
“Hükümetin, Paris Anlaşması’nı onaylamasının ardından yeni tüm kömür santrali projelerinin durdurulması, mevcut kömür madenciliği ekonomilerinin dönüştürülmesi, ormansızlaşma ve tarım alanlarının kentleşme, sanayi ve madenciliğe açılmasından kaynaklı emisyonların önüne geçmesini sağlayacak politikaların meclisten geçirilmesi ve uygulamaların bakanlıkların programlarına alınması bekleniyor. Ülkenin en büyük enerji ithalat kalemi olan petrol yerine geçecek elektrifikasyon sistemlerinin kurulması ise atılması gereken önemli diğer bir adım olarak öne çıkıyor. Türkiye, İklim değişikliğinden en fazla etkilenen bölgelerden birinde Doğu Akdeniz Havzası’nda yer alıyor ve iklim krizinin etkilerine her geçen gün daha fazla maruz kalıyor. Artık Paris Anlaşması’na taraf olacak bir ülke olarak Türkiye’nin, kömür ve doğalgazdan enerji üretimini sonlandırarak karbonsuzlaşma ve iklim krizi etkilerine uyum için somut ve acil adımlarını bir an önce atılması gerekiyor.”
Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFİA) Kurucu Direktörü Bengisu Özenç,
“Bugüne kadar Türkiye’nin Paris’i onaylaması ve uluslararası iklim müzakerelerinde ciddi bir taraf olarak yer almasını talep ediyorduk. Türkiye’nin Paris’i onaylaması önemli ve olumlu bir ilk adım. Ama bu kadarı elbette yeterli değil. Paris Anlaşmasının 1.5 derece hedefinin gerçekleştirilebilmesi için yüzyıl ortası itibarıyla karbon nötr bir küresel ekonomiye geçilmesi gibi iddialı bir hedef var önümüzde. Bunu destekleyecek politikalar ivedilikle devreye alınmalı. Bu nedenle, Paris’in onaylanmasının açtığı bu diyalog kapısının iklim değişikliği mücadelesi tarafından net ve iddialı hedeflerin alınması taleplerini güçlendirmek ve bu yöndeki politikaların tasarımı için ortak aklın geliştirilmesi için kullanılabileceği bir döneme giriyoruz.”
TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç,