Öncelikli Hedef: Dengeli ve Temiz Bir Enerji Politikası

Deloitte hazırlattığı “Düşük Karbonlu Gelecek İçin Yeni Bir Enerji Dengesi” adlı raporu yayınladı

6 Mayıs 2010

Basın Açıklaması

Deloitte, temiz enerji kavramına yeni ve farklı bir bakış açısı getiren raporunu yayınladı. Deloitte’un bağımsız enerji danışmanlarından olan Dr. Joseph A. Stanislaw tarafından hazırlanan bu rapor, “Düşük Karbonlu Gelecek İçin Yeni Bir Enerji Dengesi” başlığını taşıyor. Amerika Birleşik Devletleri örneği üzerinden giderek enerji politikalarının gerçekçi bir yaklaşımla hazırlanması gerektiğini vurgulayan çalışma, son yıllarda çok konuşulan “yeşil politikaların” sağlıklı büyümedeki tartışmalı rolünü de irdeliyor.

Ekonomik büyüme, enerji güvenliği ve adil piyasa gibi diğer değerlerin de dikkate alınmak zorunda olduğunu ifade eden rapora göre, bu kavramlar ışığında, sadece yenilenebilir enerjiye vurgu yapan yaklaşımlar yetersiz kalıyor, temiz enerjiyi ön plana çıkaran daha dengeli bir duruş gerekiyor.

“Yenilenebilir enerji kaynakları bugünün sorunlarına hızlı çözüm sunmuyor”  

Deloitte Türkiye Danışmanlık Ortağı ve Enerji ve Doğal Kaynaklar Endüstri Lideri Sibel Çetinkaya yeni yaklaşım ve rapor hakkında şunları söyledi: “Günümüzde yenilenebilir enerji kaynaklarının mevcut ihtiyaçlara çok hızlı bir cevap oluşturamayacağı anlaşılmış durumda. Ayrıca petrol, doğal gaz ve kömür gibi mevcut fosil yakıtların yeni teknolojilerle daha verimli ve temiz kullanımı mümkün görünüyor. Önümüzde bu yakıtların daha temiz kullanımını sağlayan teknolojiler ile yolumuza en azından bir süre daha devam edeceğimizi gösteren güçlü kanıtlar bulunuyor. Temiz enerji kavramının öne çıkacağı böyle bir dönem, aynı zamanda geleceğin yenilenebilir enerji kaynakları ortamına geçişi sağlayan bir köprü olarak önemli bir rol üstlenecektir.”
Yeşil enerjiye yatırımlar artıyor

Enerji politikalarında bir uzlaşmaya yönelen yeni yaklaşımın temelinde, petrol fiyatlarındaki değişimlerin de önemli bir rolü bulunuyor. Kriz döneminde yükselen petrol fiyatlarının düşme eğilimine girmesi ile rüzgar enerjisi, güneş enerjisi, biyoyakıtlara ve petrol, doğal gaz gibi diğer enerji formlarına yapılan yeni yatırımların cazibesi azalıyor. Enerji fiyatlarındaki dengesizlikler yeni ve yenilenebilir enerji yatırımlarını da etkileyerek iklim değişikliği ile mücadeleyi giderek zorlaştırıyor.

Enerji piyasalarındaki belirsizliği azaltacak ve uzun vadeli yatırımlar yapılmasını teşvik edecek yeni bir çerçevenin yaratılması politikacıların öncelikli görevleri arasında yer alıyor. Bu nedenle ABD’de Obama yönetimi de yeni ve yenilenebilir enerji formlarından ziyade “temiz enerji” konusunu daha fazla dile getiriyor.
Çevreyi düşünürken çok yönlü olmak gerekiyor

Alternatif enerji kaynakları üzerindeki ısrar bazı yanılgılara da yol açabiliyor. Örneğin, dört çekerli bir aracın deposunu biyoyakıt etil alkol ile doldurmak için gerekli tahıl ile aç bir insanın bir yıl boyunca doyurulabileceği hesaplanıyor.

Yeni teknolojilerin pazarda yaygınlaşmasının bir nesil kadar uzun zaman alacağı hesaplanırken, bu alana yapılan yatırımların istikrarlı bir şekilde sürdürüleceği, buna karşılık temiz petrol, temiz gaz ve temiz kömür seçeneklerinin ekonomik gelişme modeli içinde değerlendirileceği bütünsel bir yaklaşım hedefleniyor.

Yenilenebilir enerjide Çin baskısı

Çin, Hindistan, Brezilya ve diğer yeni enerji kaplanlarının “pazarlık gücü” kalkınma yarışında ABD’ye benzeri görülmemiş bir baskı oluşturuyor. Çin’de 586 milyar ABD Doları tutarındaki teşvik paketinin yaklaşık yüzde 40’ı yeşil projelere gidiyor. Çin 2030 yılına kadar petrol ithalatını yüzde 30 ila 40, kömür talebini yüzde 40 ve sera gazı emisyonlarını yüzde 50 azaltmayı hedefliyor.

Son 15 yılda karbondioksit ve diğer sera gazlarını yıllık ortalama yüzde 4,9 (GSYİH birimi başına) azaltan Çin geçtiğimiz 15 yıl içinde ekonomisinin “karbon verimliliğini” sürekli olarak artırdı.

Çin yenilenebilir enerji tüketimini 2010 yılına kadar yüzde 10 ve 2020 yılına kadar yüzde 15 arttırmayı hedeflediği için hidro, nükleer, güneş ve rüzgar enerjisi kapasitesini sürekli artırıyor. Bugün dünyadaki güneş enerjisi ile çalışan cihazların yüzde 44’ünün güneş pillerini artık sayıları 600’e ulaşan Çinli güneş pili üreticileri üretiyor. Çin’de her 10 evden birinde, güneş enerjili termal su ısıtıcı kullanılıyor.

Çin, Asya’daki en büyük ve dünyadaki dördüncü büyük rüzgar santrali portföyüne sahip bulunuyor.

Dünyada yenilenebilir enerji yatırımları

Yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırımda Çin bölgede yalnız değil. Güney Kore de temiz enerji için her yıl GSYİH’sının yüzde 2’si tutarında yatırım yapma taahhüdünde bulundu ve bu rakam beş yıl içinde toplam 80 milyar ABD Dolarına karşılık geliyor.Pakistan verimli doğal gazlı araçlarda dünya lideri. Bu ülkeyi Arjantin, Brezilya ve İran izliyor.

1970’lerde yaşanan petrol şoklarından ağır darbe alan Danimarka, ekonomisinin 1980 ile 2008 yılları arasında yüzde 70 büyümesini sağlayan verimlilik ve yenilenebilir enerji odaklı bir rota izledi. Ayrıca bu sektörde yüksek maaşlı işler yaratıp rüzgar, yalıtım ve verimlilik teknolojilerinde dünya lideri haline geldi. Danimarka 2011 yılı sonuna kadar, yenilenebilir enerji kullanım oranını genel enerji portföyünün yüzde 20’sine çıkarmayı hedefliyor.
2000 yılında elektriğinin yüzde 6,3’ünü yenilenebilir enerjiden sağlayan Almanya’da bu oran 2008 yılında yaklaşık yüzde 15’e çıktı. Almanya’nın hedefi 2020 yılında oranı yüzde 27’ye yükseltmek ,Ülke 10 yıldan daha kısa bir süre içinde, 250.000 yeni yeşil iş pozisyonu yarattı.

Dünyadaki çöllerin insanoğlunun bir senede tüketebileceğinden daha fazla enerjiyi sadece altı saat içinde aldığı biliniyor. Bu gerçekten hareketle Suudi Arabistan 400 milyar dolarlık bir yatırım ile Büyük Sahra Çölü’nü tamamen yenilenebilir bir enerji kaynağına dönüştürecek önemli bir girişimi başlattı.

Bu girişimin Sahra çölündeki sert koşullara dayanıp dayanamayacağını görmek için 100 MW’lık bir tanıtım projesi ile test edilmesi planlanan bu proje çölün bir bölümünün gelişmiş güneş pilleri ile kaplanması fikrine dayanıyor. Proje başarıya ulaşırsa 2050 yılında yüksek gerilimli kablolardan oluşan süper bir güç dağıtım şebekesi aracılığıyla burada üretilen elektrik Avrupa’nın elektrik ihtiyacının yüzde 17’sini karşılayacak.