Nükleersiz Alman Enerji Devrimi
Alman hükümeti, haziran ayı başında bir U dönüşü yaparak altı santralı hemen, kalanları da 2022’ye kadar kapatma kararı aldı. Daha 6 ay önce nükleer santralların kapatılmasının enerji açığı yaratacağı, açığın Fransa gibi nükleer enerji üreten ülkelerden karşılanacağı ve kömür santrallarına ihtiyacı arttıracağı gibi gerekçeler göstererek ömürlerini uzatma kararı almıştı. Ancak Fukuşima Daiçi’de devam eden kaza haberleri, İtalya’da referandumda nükleere hayır kararı, İsviçre’nin nükleerden uzaklaşma adımı ve sokak muhalefeti gibi faktörler hükümet için bir tehdit olmuştu.
Almanya’nın, elektrik enerjisinin yüzde 23’ünü nükleerden karşılarken yerine ne koyacağı ve bu durumda karbon azaltım hedeflerine nasıl ulaşacağı ciddi bir sorun. Nitekim, yeni çıkan bir çalışma ile Almanya’nın 2020 için yüzde 40 karbon azaltım hedefine ulaşamayacağı, hatta yüzde 30’larda kalacağı iddiası da gündeme geldi. Nükleerden kaçış kömürün önünü açsa da yeni denklemi Alman hükümeti çözmek zorunda.
Alman açmazı!
Hükümet, bu süreçte nükleer, kömür ve iklim arasında bir açmaza düşmüş durumda. Nükleer enerji açığını kömür ile kapatmanın iklimsel sorunları getireceği ortada. Nükleere devam ise toplumsal bir sorun yaratacak. İklim değişikliği noktasında ise kömürün hiç şansı yok ve nükleer ise lobilerin iddiasına rağmen hiç de ucuz bir çözüm değil. Geriye, ne yazık ki yeni bir Alman Enerji Devrimi kalıyor.
Enerji devrimi
Almanya, dünyanın en güçlü yenilenebilir enerji endüstrisine sahip durumda. Bugün için yenilenebilir enerji kurulu gücü, devasa Çin ve Amerikan ekonomisinin arkasında 3. olsa bile, köklü bir geçmişe ve altyapıya sahip olduğu bir gerçek. Bu altyapıyı yeni bir enerji devrimine sürüklemesi ise dünyada enerji önyargılarını altüst edecek.
Merkel hükümeti kendi savunduklarına karşı çıkmak durumunda kaldığı bir dönemde, Alman Çevre Ajansı yeni bir rapor ile hükümetin yeni kararını rahatlatırken, diğer yandan da muhalefetin savlarını da güçlendirdi. Mayıs ayında yayımlanan raporda, aslında nükleerden vazgeçmenin tahmin edilen sonuçlar doğurmasına gerek olmadığı, kömürün önünün açılmasından çok, sistemin enerji ihtiyacını dengelemek için 5000 MW’lık doğalgaz santralının yeterli olacağını ortaya koydu. Dolayısıyla Almanya aldığı bu karar ile enerjide yaptığı mini reformu artık bir devrime döndürme, kısaca geleceğe dönüş ayrımında.
Türkiye: Enerjide geriye dönüş
2010 yılında Almanya’da hidroelektrik dışında rüzgâr, güneş, biyokütle ve atıktan oluşan yenilenebilir enerjinin payı yüzde 14 mertebesinde. Bu oran Türkiye için yüzde 2 bile değil! Almanya bugün nükleerden dönüş kararı yanında enerji kullanımını yarıya düşürme ve yenilenebilirin payını yüzde 50’ye çıkartarak salımlarını 2050’de yüzde 80 azaltmayı hedefliyor. Türkiye ise 2030’a kadar 12000 MW nükleer santral yapma, fosil yakıtla çalışan santralları ise üçe katlayarak enerjide geriye dönüş hayalinde. Bu gibi politikalar yüzünden, Türkiye sera gazı salımlarında bir hedef almayarak Kopenhag Uzlaşması’na cevap bile vermiyor.
Bugün için Türkiye’nin iklim değişikliğine karşı tutum almaması gelecekte yeni bir enerji modelinde yer almaması anlamına geliyor. Türkiye’de kamuoyunca bilinen karbon vergileri dışında, gündemde olan karbon sınır vergileri ve artan düşük karbon ekonomisi rekabeti ciddi bir tehdit. Karşımıza iklim krizlerini dikkate almayan, ekonomik olarak yüksek karbonlu ve politik olarak yükümlülük kabul etmeyen Türkiye’de yegâne çözümün ise yeni bir enerji devrimi yaratacak olan toplumsal baskıdan geldiğini yaşanan süreçler ortaya koyuyor.