Nükleer santralların gerekçesi kalmadı
Türkiye’nin Mersin ve Sinop’ta kurulmak istenen nükleer santrallere ihtiyacı kalmadı. Ben söylemiyorum, TEİAŞ öyle söylüyor. Azalan elektrik talebi Mersin ve Sinop’ta kurulmak istenen ve kurulu gücü 10 bin megavatı bulan iki nükleer santralı da gereksiz kıldı.
Türkiye’de nükleer santral kurulması için Rusya ile 2011 yılında uluslararası anlaşma yapıldı. Aynı yıl TEİAŞ tarafından yapılan elektrik talep projeksiyonu, ilk reaktörün devreye gireceği 2020 yılında en düşük elektrik talebinin 398 milyar kilovatsaat (kWs) olacağını tahmin ediyordu. Hükümet bu abartılı talep senaryosunu gerekçe göstererek nükleer santral işine girdi. Yine aynı yıl, Rusya ile Türkiye arasında nükleer santral kurmak üzere anlaşma yapıldı. Sonuçta umulan olmadı. Türkiye’nin elektrik talebi hiç de öyle düşünüldüğü gibi artmadı. Öyle ki, TEİAŞ 2014 yılında açıkladığı yeni projeksiyonda, 2020 için talep tahminini 333 milyar kWs’e düşürdü. Yani, Türkiye’nin 2020 yılındaki elektrik ihtiyacı yaklaşık 65 milyar kWs azaldı. Bu rakam Akkuyu’nun yıllık üretiminin (35 milyar kWs) iki katı! Bırakın Akkuyu’yu, Sinop’ta yapılacak eş güçteki nükleer santrala de gerek kalmadı. Türkiye’de ekonomi yavaşladı, tüketime dayalı modelin yarattığı, üretimden çok israfa giden elektrik artışı da birkaç yıl önce tarih oldu. Yılda yüzde 7’lere yaklaşması beklenen talep artışının abartılmış olduğunu defalarca yazdık. TEİAŞ yeni projeksiyonunda bu oranları (hâlâ yüksek olsa da) yüzde 5’lere çekti. Zaman bizi haklı çıkardı.
2014 yılında yine TEİAŞ’ın yaptığı talep projeksiyonunda aynı yıl (2020) için beklenen elektrik talebini aşağıda görüyorsunuz. Üç yıl arayla yapılan tahminler arasında 65 milyar kWs gibi devasa bir fark var. Türkiye’nin 2014 yılındaki elektrik talebinin (251 milyar kWs) dörtte birine denk düşen bir tahmin hatasından bahsediyoruz. Bu hata ve hükümetin nükleer enerjideki anlamsız ısrarı bizleri iki nükleer santral projesiyle başbaşa bıraktı. Sırada bekleyen doğalgaz, HES ve kömür santrallarını saymıyorum.
Akkuyu’daki proje gecikiyor. Bunun bir nedeni Rusya’nın yaşadığı mali kriz. Projenin ilk yatırım finansmanı 25 milyar doları buluyor ve hepsi Rus devlet şirketi Rosatom tarafından karşılanacak. Santralın mülkiyeti de onlarda kalacak. Rusya’nın kasasında para yok. O yüzden çok acele ettiklerini sanmıyorum ama santral geciktikçe Türkiye’nin projeden vazgeçme riski de artıyor.
Türkiye, Rusya’ya üretilecek elektriği 15 yıl boyunca satın alma garantisi verdiği için şimdi kara kara düşünüyor olmalı. Satın alacağı elektriği talep olmayınca kime satacak? Üstelik Rusya’ya verilen alım garantisi kilovatsaat başına 12,35 dolar sent. Anlaşma imzalandığında Merkez Bankası dolar kuru 1,52 TL’yi gösteriyordu. Çivisi çakılmayan nükleerin üreteceği elektriğe sadece kur farkından yüzde 70 zam geldi! Piyasadaki elektrik fiyatının üstünde ve dolar arttıkça nükleer daha da pahalılaşıyor. Türkiye gecikmeyi bahane ederek anlaşmadan vazgeçerse, bilmeden girdiği bu nükleer bataklıktan ve abartılı talep senaryolarının kendisini düşürdüğü tuzaktan bir anda kurtulabilir. Sinop anlaşması zaten Meclis’ten geçmedi, bu bir şans.
Akkuyu Nükleer A.Ş. bu riskin farkında olmalı. Televizyonlarda gösterdiği reklam filmi, hükümet üzerinde seçim öncesi baskı yaratmayı amaçlıyor gibi. Sanki, “Buyrun size propaganda malzemesi, bizi yolda bırakmayın” diyor. Çivisi çakılmamış santral açılmış gibi reklam filmi çekmişler. Bu film kamuoyu yoklamalarında yüzde 70’leri bulan nükleer karşıtlarının aklını çelemez. Aksine daha fazla kişiyi nükleer maceradan haberdar etti, kızdırdı. Olmayan elektrik talebi de cabası.