“Küre-i Arzda Endam Etmek”

Mustafa Işık
29 Eylül 2011

Yaklaşık 7 yıl önce Çin’de kurulan ve çalışan rüzgar enerji sistemlerinin % 85’i Avrupa’dan gelmekte idi. Bugün ise bu oran yaklaşık % 14 ve her geçen gün azalmaya devam etmekte. Diğer bir deyişle Çin, 7 yıllık süreçte devşirdiği teknik altyapı ve teknolojik atılımla rakamları tersine çevirip bizim yapmaya çalıştığımızı başarmıştır. Sadece rüzgar enerjisi değil, güneş enerjisinde de durum farklı değil, küresel üretimin yarıdan fazlası bu ülkede üretilmekte ve her geçen gün artmakta.

Bunu yaparken bizden farklı hangi yaklaşımları sergilediler ve bizim, vidalara kadar kanuna dökerek oluşturmaya çalıştığımız “yerli kalkınma hamlesi”ni bu kadar kısa sürede hem de bilgi üretebilecek düzeyde yenileşim (inovasyon) odaklı hale getirebilecek düzeye taşıdılar?

Öncelikle, tarafsal ön yargılardan ıraksama amaçlı olarak “yerli” ve “kalkınma” fehvalarının zamansal ve zihinsel aşırı yüklenmiş sembolik görünüşlerinden ziyade, yalın ve gerçek “araç”lar olarak görülmesinin faydalı olacağını düşündüğümü ifade etmek isterim.

Yıllardan beri, zorlanan makus talihe ve adaletsizliğe bir tepki ifadesi olarak “bir çuval fındık, bir çip” sloganı ile dillendirdiğimiz, şimdilerde ise yeni farkındaların modası haline gelmiş olan “katma değerli üretim” sırrına vakıf olabilecek yapıların kurulmasındaki üslub-u hakikatı kavramak için, söz konusu bu süreçten çıkarılacak tecrübelerinden faydalanmak yerinde olacaktır.

Hedefe ulaşmadaki en önemli etken, düşünce ve yöntemlerin doğrular silsilesi ile bir rezonans etkisi oluşturacak zamanlamasıdır. Oluşan bu rezonansla, azmin kazanca dönüştüğü sistemlerden sürdürebilir kalkınma beklentisi içine girebiliriz, değilse tekil ve cılız çıkışlarla kendimizi avutup, haddimizi bilmekten uzak, azmi bir rehavete dönüştürecek sonuçlarla, kısır döngülerde kıvranırız.

Monotonik, kimliksiz, sorgusuz ve ezberci öğretim ile manasız ve şekilsel eğitimin tezahürü olan alışılmış yöresel ve yerel bazlı düşünme alışkanlığımızdan, bir an önce bölgesel ve küresel boyutlu düşünme ve yöntem belirlemeye geçmemiz gerekiyor. Şikayet ettiğimiz ve sürekli olarak bir tehdit olarak gördüğümüz, kaçınılmaz küresel dalgaların anti-küreseli de kendi içindeki yöntemlerdedir. Buna karşı olarak alacağınız her türlü yerel çözümün anlamı “günü kurtarmak” olacaktır. Edindiğimiz deneyimler “günü kurtarma” çözümlerinin, bizleri hedeflediğimiz amaçlara ulaştırmaktan çok uzak olduğunu göstermiştir. Hedef ve yöntem seçimlerinde daima “küresel ölçek” tüm sınırlarına kadar zorlanmalıdır. Her geçen gün iddiamızı artırdığımız, küresel arenada bunu yapmak, bizim için artık ihtiyari bir “seçenek”ten çıkıp gayri-ihtiyari bir “zorunluluk” haline gelmiştir.

Alışılmış devletten avantaj beklentilerini, iç pazar hedeflerini, yerel düşünce kısırlıkları ile “kasap karşısına kasap dükkanı açma” alışkanlıklarımızı ve “ben yaptım oldu” türü muamelatları bir kenara alarak; küresel yapılardaki avantajları araçlayan pazar ve rekabet hedeflerini, bilgi bazlı öncü yenilikleri, azm-i hakikat ile kendi kendine üreyen sürdürülebilir yapıları ikame etmemiz gerekmektedir.

Katma değerli üretimi yapabilmenin yegane şartı katma değer üretebilecek alt yapılar kurmaktır. Bu alt yapıları kurmanın gereği ise bunları yapabilecek bilgi ve bu bilgiyi eyleme dönüştürecek tecrübeye sahip olmaktır. Tamamıyla “canlı” olan bu oluşumların hayati şartlarının sağlanmasından sonra, canlılığın devamı amaçlı olarak yetişebileceği, üreyebileceği, meyve verebileceği ve yeni tohumlarını atabileceği süreklilik arzının sağlanması gerekmektedir.

Bu yapıları kurmanın “yöntemi” ise, ne ithal ettiklerimizi birleştirerek oluşturduğumuz “montaj” angaryasıyla, ne de değişime kapalı “lisans” bazlı, taklitçi mantıklı, tekil yaklaşımlı, ebter üretimlerle mümkündür. Mantıksal olarak, yediyüz derece ve yüzelli barda çalışacak bir sistem için öncelikli olarak, buna uygun “malzeme” ve “ölçme-kontrol” sistemlerini yapacak yapı taşları oluşturmanız gerekmektedir. Elden gelen “öğün” olsaydı bu gün ki siyasi konjuktürde en çok ihtiyacımızın olduğu zamanlarda “birileri”nden aldığımız “güvenlik” araçlarını kullanabilme imkanımız olurdu. Özellikle stratejik konulardaki yapısal eksiklerimiz ve bağımlılıklarımız her zaman bizlere karşı kullanılan en önemli kozların başında gelmeye devam ediyor.

Çin örneğinde belirttiğimiz sonucun oluşunda en önemli etkin kullanım “küresel çerçevede oluşturulan iklim değişikliği mekanizmaları” olmuştur. Bu mekanizmalarda onların ve bizim konumlarımızın farklı olduğu gerçeği hiç bir şekilde sonuçlar farklılığını haklı kılacak bir gerekçe olamaz. Bu farklılığın ortaya çıkışında bile bir öngörülü taktiksizlik ve eşzamansızlık vardır.

Güdüsel hazzı araçlayan maddeci ve yayılmacı sömürünün, sınır tanımazlıkta en önemli aracı haline gelen “küreselleşme”nin, zihinlerdeki anlamının meful-ü muhalifi olarak seçilen “küre-i arz endamı”, sembolik olarak bu kavram ve amaç tezatlığına işaret etme maksadı ile kullanılmıştır.

Yerlileşme harekatında düşünce, usül ve eylem; hedefe ulaşmayı “basitleştirme” ve “kolaylaştırma” adına en büyük “zorluk” olarak karşımıza çıkmaya devam ediyor.