İş Dünyası İklim Değişikliğine Nasıl Uyum Sağlayacak?
İklim değişikliğine karşı yapılması gerekenler, sadece hükümetler ile sınırlı değil. Hükümetler yeterli adım atsın yada adım atmasın, iş dünyası da iklim değişikliğinde birşeyler yapmak zorunda. Özel sektörün düşük karbon ekonomisine niye ve nasıl geçeceği, yatırım ihtiyacını nasıl belirleyeceği, bu yatırımları gerçekleştirmek için nasıl bir teknolojik ya da finansman model kuracağı ciddi bir soru.
İklim değişikliğine karşı mücadelede tartışmalar ve müzakerler genelde sera gazı azaltımı (mitigation), uyum (adaptation) finansman ve teknoloji merkezli yürüyor. İş dünyası, her başlık altında ciddi tartışmalar ve uygulamalar ile kendi pozisyonunu almaya çalışıyor. İş dünyasının iklim değişikliğine uyumu ve dolayısıyla düşük karbon ekonomisine geçişte alacağı rol yükselen bir konu haline geldi.
Öncelikle uyum konusunun iş dünyası için getirdiği tartışmaları bir nebze de olsa açmak gerekiyor. Özel sektör daha fazla sera gazı salımı azaltımı yaptığında, teknolojiyi uygun konumlandırdığında, finansman modellerinde yaratıcı olduğunda uyum konusu ciddi bir gelişme gösteriyor. Ancak, şirketlerin bu dönüşümü salt ekonomi merkezli olması yol haritaları için yeterli değil.
İklim değişikliğine yaklaşım
Şirketin faaliyetlerin belirlemede şimdiye kadar ekonomi ve arkasındaki siyasetin ciddi bir rolü vardı. Eski paradigma olarak karbon ekonomisi böyle işliyordu. Ancak, iklim değişikliği süreci geliştikçe, yeni paradigmaya geçmek, bunların çıkış noktası olarak bilimsel gerçekleri görmek zorunda kalınıyor. Bugün iklim değişikliği üstüne bilimsel çalışmalar belli bir zaman içinde kanıksanması neticesinde siyasete ve pratik karşılığı olarak ülkelerin düşük karbon ekonomisi politikalarına etki ederken, pazarın da şekillenmesinde etkili oluyor.
Burada, pazara dair tahminler yapmak çok önemli. Bugün planladığınız yatırımın gerçekleşmesi durumunda, 2020’de bu yatırımla bir oyuncu olacağınız kesin. Ancak, bilimsel-ekonomik gerçeklikler 2020’nin dinamiklerine uygun değilse, hedeflenen politikaların içinde kalmıyorsa, karşınızda ciddi bir ikinci yatırım yapma sorunu çıkıyor.
İş dünyası nasıl pozisyonlanmalı?
Alışıla gelen koşullara göre hareket etmek ciddi riskler taşıyor. Bu riskleri genelde mevzuat riskleri, işin doğasını bozacak iklim felaketleri ile oluşan fiziksel riskler ve kaynak sorunu, tüketici önceliği değişmesi gibi genel riskler olarak görebiliriz.
Riskleri bugündan azaltmak ciddi bir kazanç. Riskin gerçekleşmesi ise ciddi bir maliyet. Ancak, bu maliyette ekonomik kalemler olduğu gibi, hesapta olmayan bir dizi yaşamsal kalemlerde söz konusu.
Bu durumda ortaya çıkan riskler ve hazır olmanın getirdiği fırsatlar ekseninde geleceği kurgulayan, teknolojik planını yapan, finansmanda yeni modeler ile kullanıcıya çözüm sunan şirketler poziyon almak konusunda daha avantajlı.
Yeni Paradigma
Türkiye’de az sayıda şirket çeşitli vesilelerle karbon hesabını yapmaya başladı. Önce başlayanlar, azaltım hedefi koymak konusuna adımlar atıyor.
Ancak, gelişen küresel dinamikler açısından bu adımlar çok mütevazi. Şimdiden pek çok yabancı firma düşük karbon ekonomisine geçiş için stratejik planlar üstüne çalışıyor, gelecekte de varlığını hesaba katıyor ve hatta uyguluyor.
Düşük karbon ekonomisi konusunda verdiğim eğitimler ve yaptığım çalışmalarda, şirket yöneticilerinin motivasyonunun nasıl geliştiğini gördüm. Bu motivasyon, tabiki üst düzey kararlar ve somut hedefler olduğu zaman bir anlam taşıyor. Şirketler süreci sosyal sorumluluk yada bir tercih olarak değil, ötesinde zorunluluk nedeniyle bir paradigma değişikliği olarak değerlendirdiğinde dönüşüm başlıyor.
Merak ettiğim, karbon merkezli ve karbonsuzlaştırma merkezli bu iki süreçte sizin hangi tarafı hedeflediğiniz?