İlgi, bilgi ve finansman eksikliği!

Mürşat Özkaya
7 Mart 2012

Eski yazılarıma baktımda, Yeşil Ekonomi’de yazmaya başladığımdan beri meğer verimlilik konusuna hiç değinmemişim. Çeşitli dergilerde bu konularda birkaç makale yazmış olmama rağmen, hemen her fırsatta enerji alanındaki en önemli sorunumuz dediğim enerji verimliliği konusuna değinmemek, hele ki bu alanda ülkedeki en önemli etkinliklerinden biri olan “Enerji Verimliliği Forum ve Fuarı” çok yakınlarda düzenlenmişken olmazdı. Bununla birlikte diğer kaynaklarda yazmış olduğum eski yazılarıma bakıyorum da, bu alanda da çok fazla yol almışız diyemem. Her şeyi yeni görüyormuşuz yeni yapıyormuşuz gibi devamlı kanunlar, yönetmelikler çıkarıp duruyor, başımızdakileri devamlı değiştiriyor, sürdürülebilirlik konusunda zorluklar yaşıyoruz. Ülkemizdeki enerji verimliliği çalışmalarını yöneten görünen kadrolarda yaşanan son revizyon ise bu alanda umarım son değişiklik olur.

5 sene önce çıkarılan “Enerji Verimliliği Kanunu” ülkemiz için verimlilik alanında bir başlangıç olarak kabul edilebilir. Gene de dünya genelinde bu alandaki çalışmalara bakılınca çok geç kaldığımız herkesçe biliniyor. Her toplantıda ortaya konulan, dillere dolanan “enerji yoğunluğu” kavramı da zaten her zaman bu durumu yüzümüze çarpıyor. Enerjiyi “AB’nin yarısı, Japonya’nın dörtte biri kadar kötü kullanıyoruz” diye diye 3 senemizi geçirdik, fakat geçen gün bir toplantıda gene aynı rakamlar vardı

Aslında bunu değiştirmek için gün geçtikçe daha fazla ilerleme kaydettiğimiz ortada ama yeterli mi o ayrı bir konu. Nasıl rüzgar türbinlerinin ülkemizdeki toplam kapasitesi sadece 20 MW iken, 40 MW’a çıkarıldığında, rüzgar gücümüzü 2 katına çıkardık, 0 arttırdık gibi cümleler komik geliyorsa, enerji verimliliğinde de enerji yoğunluğunu şu kadar arttırdık deyip te gelişmiş ülkelerin hala çok uzağında olmamız o kadar komik geliyor. Projeksiyonların, gelecek öngörülerinin, strateji belgelerinin ardı arkası kesilmiyor, rakamlar, veriler, tasarruf oranları havada uçuşuyor ama çok geriden geldiğimiz diğer ülkelerin seviyesine ulaşamıyoruz. Sanayide, binalarda, ulaşımda %20-30 arası olan “kolaylıkla ulaşılabilecek verimlilik oranlarımız” için hala yolun başında oluyoruz.

Verimlilik Strateji belgesi geçenlerde yayınlandı. İddialı rakamlar ve öngörülerden bahsediliyor. Elbette bu bir projeksiyon ve doğal olarak gene fiiliyatla pekte alakası olmayacak. Umarım olur ama kağıt üzerinde yapılsa bile, insanları o yöne sevk etmek için ayrı bir takım çalışmalar gerekiyor.

Bu çalışmalara güzel bir örnek olarak, Ocak ayındaki Verimlilik Haftasına yönelik olarak  beyaz eşyacılarla beraber yapılan A sınıfı ürünlerdeki ciddi kampanya gösterilebilir. Evdeki elektriğin büyük bölümünü tüketen buzdolaplarını da içeren bu kampanyanın hükumet tarafından da ciddiye alındığı, Başbakan’ın bizzat foruma katılımıyla ortaya konuldu. Bayilerin bazılarının durumdan haberdar olmaması ve bazı yerlerde sadece tek ürünün kampanya dahilinde olması ise, kampanyanın halkın geneline yayılması açısından biraz kısır kalabilmesine yol açsa da bilinçlendirme açısından oldukça önemli. Zaten, çok yakın zamanda beyaz eşyada sadece A sınıfı üzeri ürünlerin satılacak olması bu konuda toplumun her kesiminin bilinçlenmesi gerektiğini ortaya koyuyor.

Belki ileride daha ayrıntılı inceleriz ama kısaca gireyim. Verimlilik alanındaki en önemli problem aslında bir üçlü sac ayağı. Bunlar “ilgi, bilgi ve finansman eksikliği” kardeşler. Toplumun her kesiminde her konuda karşımıza çıkan bu malum kardeşlerimiz, özellikle verimlilik alanında daha fazla karşımıza çıkıyor.

Bir KOBİ’yi ele alalım, çünkü BOBİ’lerle işimiz yok, onlar zaten kendi işlerini kendileri mecburen yapıyorlar. Fakat KOBİ arkadaşımın ne bu alanda bir bilgisi, dolayısıyla ilgisi, hadi bunları geçelim, ayıracak finansmanı yok. Bu üç kavram kendi aralarında birbirini doğuracak şekilde yer değiştirebilir, fakat bunlar temel eksikliklerdir. Hepsi de devlete bağlıdır, üniversiteye bağlıdır, sivil toplum kuruluşlarına bağlıdır. Çıkarılan kanunlar yönetmelikler maalesef belli seviyede bilgi sahibi yaptı diyebiliriz ama ilgiyi çekme de ve değişik koşullarda finansman yaratmada pek başarılı oldu diyemeyiz. Enerji verimliliği finansmanı konusundaki eksikliği giderecek ve çözüm olabilecek en önemli konsept olan “enerji performans kontratı”, EVD-finans kuruluşu ikilisinin devletin katkısıyla çözmesi gereken bir konudur. Sanayici başta olmak üzere tüketiciler yurtdışındaki gibi ESCO’lar arıyorlar.

Maalesef kolay değil. Geçenlerde, ben şahsen sanayicilere yönelik olmak üzere bu alanda birtakım girişimlerde bulunmaya çalıştım, hala çabalarımız devam ediyor. Fakat bir kurumla yapmış olduğumuz bir toplantıda, bu alanda yaşanan problemler ve yapılması gerekenler konusunda bile bir fikir birliğine varamadık, varın gerisini siz düşünün. İşin temelini halledemediğiniz zaman maalesef çatıyı koyarken de korkuyorsunuz.