IFC’den Yenilenebilir Enerji Sektörüne Kaynak
Uluslararası Finans Kurumu 2009 yılında Türkiye’de 200-300 milyon dolarlık kredi kullandırmayı planladıklarını bildirdi.
Dünya Bankası Grubu bünyesinde yer alan ve özel sektörün sürdürülebilir şekilde geliştirilmesine destek olmayı amaçlayan IFC, Rotor Elektrik Üretim AŞ’nin kuracağı ve 135 megavat kapasiteli rüzgar santrali için toplam proje maliyetinin yaklaşık yüzde 25’ine karşılık gelen 55 milyon avro finansman sağlıyor. Verilen bilgiye göre, projeye ayrıca Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) tarafından 45 milyon avro, Denizbank ve HSBC’nin garantisi ile Avrupa Yatırım Bankası (EIB) tarafından da 30 milyon avro yatırım yapılıyor. 2009 yılında faaliyete başlaması hedeflenen rüzgar santrali, Türkiye’nin rüzgar enerjisi üretim kapasitesini yüzde 35 artıracak. Bu çerçevede proje, halihazırda toplam elektrik tüketiminde rüzgar enerjisinden minimal oranda faydalanan Türkiye’nin, 2020 yılında 10 bin megavat rüzgar kapasitesine ulaşma hedefi için büyük önem taşıyor. IFC tarafından sağlanan bu finansmana ve IFC’nin faaliyetlerine ilişkin olarak Mavaddat, halihazırda IFC portföyünde 1,8 milyar dolar civarında kullandırılmış kredi bulunduğunu, bunun yüzde 20’sinin altyapı sektörüne yönelik olduğunu, altyapının payının özellikle son 2 yıl içinde arttığını kaydetti. Mavaddat, özellikle, gelecekte model oluşturabilecek gösterge niteliğinde işlemlerde ve projelerde yer almayı tercih ettiklerini ve yenilenebilir enerjiye büyük önem verdiklerini belirterek, Rotor projesinin de bu anlamda hedeflerine uyduğuna işaret etti. Yabancı yatırımcıların bu tür gösterge niteliğinde önemli işlemlere yatırım yapmakta tereddüt yaşayabildiğini ifade eden Mavaddat, Rotor projesinin, sendikasyon pazarlarının kuruduğu bir dönemde gerçekleştirildiğini dile getirdi. Mavaddat, ”Başlangıçta biz işin içinde yoktuk, kredilendirme tamamen ticari bankalar tarafından yapılandırılıyordu, ancak büyük bir finansman eksiği vardı. Daha sonra biz de dahil olduk ve sektördeki tecrübemizle birlikte yapılandırmaya destek olarak, diğer uluslararası finans kuruluşlarını da dahil ettik. Bu EBRD’nin, Türkiye’de desteklediği ilk proje olacak” diye konuştu.
”Yağmur Yağınca Şemsiyeyi Alanlardan Değiliz”
Özel sektörden gelen kredi talebinde bir değişim olup olmadığına ilişkin değerlendirmesinde Mavaddat, talepte hızlı bir yükseliş yaşandığını ifade etti. Mavaddat, sanayi sektöründe pek çok şirketin, işletme sermayesi ihtiyacının baskısı altında bulunduğunu, büyüme planlarında kısıntıya gidilse de fonlama talebinin varlığını koruduğunu belirterek, şunları kaydetti ”Müşterilerimizden aldığımız en büyük övgü; ‘siz yağmur yağmazken şemsiyeyi verip, yağmur başladığında geri alan bir kurum değilsiniz’ şeklinde. Şu anda, büyük ölçüde mevcut müşterilerimize odaklandık. Onların yanındayız. Pazarlar küçüldü, işletme sermayesi ihtiyaçları arttı ama hala onlara fonlama ve danışmanlık anlamında yapabileceğimiz yardımlar var. Bu sene Türkiye’ye 200-300 milyon dolar ayırıyoruz.” Geleneksel yaklaşımların ötesinde, daha çok paralel finansman sağlama şeklinde işlemlere yöneldiklerini anlatan Mavaddat, verdikleri miktarın büyüklüğünden ziyade projelerde yer alarak finansman ihtiyacının tamamının karşılanmasına sağladıkları katkının önemini vurguladı. Türk şirketlerinin de yararlanabildiği Küresel Ticaret Likidite Programı hakkında da bilgi veren Mavaddat, ticaretin, krizin etkilerini azaltmada oynadığı role işaret ederek, ticaretin finansmanına yönelik bu desteklere Türk şirketlerinin geçmişte ihtiyaç duymadığını, ancak alıcı ülkelerin garantiler konusunda son dönemde daha talepkar hale geldiğini anlattı.
Türkiye’nin bir IMF anlaşmasın imzalamasının, yatırımcılar için önemine ilişkin bir soru üzerine Mavaddat, ”IMF anlaşmasının, piyasalarda olumlu bir sinyal etkisi yaratacağını düşünüyorum. Hükümetin IMF ile görüşmeleri sürdürüyor olması oldukça cesaret verici. Hepimiz, görüştüklerine göre bir anlaşmaya varacaklarını düşünüyoruz çünkü bu piyasalar için olumlu bir sinyal olacaktır” diye konuştu. Doğrudan yabancı yatırımların tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de azaldığını, ancak tamamen durmadığını, hala yeni yatırımcıların görülebildiğini söyleyen Mavaddat, bankaların daha yüksek maliyetle ve daha az miktarla da olsa sendikasyonlarını yenileyebilmesi gibi olumlu göstergelerin de bulunduğunu belirtti.
Mavaddat, ”İyi haber şu ki hala Türkiye’nin uzun vadeli iş yapmak için iyi bir yer olduğuna ilişkin bir algı var” dedi. Son 2-3 yılda Türkiye’deki bazı müşterilerinin yurt dışında yatırım yapmasına destek olduklarını belirten Mavaddat, sözlerini şöyle sürdürdü: ”Bunun gelecekte de devam edeceğini düşünüyorum. Türk şirketleri işlerinde daha olgunlaştıkça ve piyasalar açıldıkça bu devam edecek. Son birkaç yılda, Türkiye’deki şirketlerden yurt dışına yönlendirdiğimiz yatırımların miktarı 400 milyon dolar civarında. Şu anda yavaşladı. Talep azaldığında, insanlar yatırım planlarını uzatıyor ya da yeniden değerlendiriyor. Ama aynı zamanda Türkiye’deki şirketlerin aktif şekilde alternatif pazarları araştırdığını da görüyoruz. Orta Doğu, Afrika’ya yöneldiklerini görüyoruz, ama bunların olgunlaşması belli bir zaman alacaktır.” Shahbaz Mavaddat, altyapı yatırımlarında yavaşlama yaşansa da tamamen durma noktasına gelinmediğinin altını çizdi. Yatırımların devam ettiğini görmenin önemini vurgulayan Mavaddat, şunları kaydetti: ”Piyasa yavaşladı, yatırımların gelişiminde yavaşlama var, ama insanlar yatırımlardan vazgeçmediler. Çünkü kriz sonrasında büyüyen bir piyasa olacak. Uzun vadeli ticaret pazarı kurudu. IFC olarak yaptığımız işlerden bir tanesi de kendimiz dışında hükümetlerden ve diğer uluslararası finans kuruluşlarından da katkıları içeren bir altyapı fonu oluşturmak. Bu fon ile halihazırda başlamış bulunan altyapı projelerinin finansman boşluklarını kapatmayı amaçlıyoruz. Bu gerçekleştiğinde, kalkınmada da önemli bir hızlanma göreceğiz. Sadece Türkiye’de değil, başka yerlerde de.” Önümüzdeki birkaç ay içinde enerji sektörüne yönelik bir altyapı projesi ile çeşitli sanayi sektörü projelerine destek sağlayacaklarını bildiren Mavaddat, Türkiye’nin IFC için bölgesel bir merkez olduğunu, İstanbul’dan 16’dan fazla ülkedeki faaliyetlerini yönettiklerini anlattı. (AA)