Her Yıl 1 Trilyon Dolar Enerji Yatırımı Gerekiyor!

2004-2007 arasında yenilenebilir enerjiye yatırım 7 kat arttı, 2008’de ise yüzde 40’a düşüş yaşandı.

12 Şubat 2009

Uluslararası Enerji Ajansı Başekonomisti Fatih Birol, finansal kriz nedeniyle enerji sektöründe birçok yatırımın sekteye uğramasının, ileride talep canlandığı zaman çok ciddi sorunlarla karşı karşıya kalınabileceğini gösterdiğini belirterek, ”2009 yılında dünya petrol yatırımları 2008’e göre yüzde 25 azaldı” dedi.

Birol, ”Fırsatlar Ülkesi Türkiye: Yatırımlar İçin Güvenli Bir Liman” temalı konferans kapsamında gerçekleştirilen ”Enerjide Yatırım Gereksinimleri: Beklenen Kamu Özel Yatırım Ortaklıkları” konulu oturumda yaptığı konuşmada, önümüzdeki 15-20 yılda enerji sektöründe karşı karşıya kalınacak iki büyük sorunun arz güvenliği ve çevre sorunları olacağını ifade etti.

2030 yılına kadar kömür, doğal gaz ve petrolün dünya enerji pazarına egemen olmaya devam edeceğini ve bunun sürdürülemez bir gelişme olduğunu vurgulayan Birol, enerji tartışmalarında kömürün öneminin unutulduğuna işaret etti.

Birol, geçmiş 7 yılda kömür kullanımının, petrol, doğal gaz, yenilenebilir ve nükleer enerjinin toplamına eşit olduğunu ve bunun özellikle çevre açısından önemli etkileri bulunduğunu dile getirerek, ”Mevcut politikalar dahilinde kömürün elektrik sektörünün belkemiği olarak kalacağını düşünüyoruz” dedi.

Petrol talebindeki büyümenin ulaştırma sektörünün itici gücüyle Çin, Hindistan ve Orta Doğu ülkelerinden geleceğini belirten Birol, ”Birçok ülke için kötü haber şu; OPEC üyesi dışındaki ülkelerdeki petrol üretimi belli bir platoya ulaştı. Bundan sonra toplam olarak petrol üretiminin artması son derece zor. Ancak çok yüksek fiyatlar olursa artabilir. OPEC’in şu anda yüzde 40’lar civarındaki payı önümüzdeki yıllarda hızlı bir şekilde artacak. Bu da OPEC’in fiyatlar üzerindeki etkisini artıracak” diye konuştu.

Burada iki kilit ülkenin Suudi Arabistan ile Irak olacağına işaret eden Birol, ”Biz önümüzdeki yıllarda dünya petrol üretiminin esas olarak sadece 3-4 ülkeden gelecek olmasının, bu 3-4 ülkenin belli bir bölgede bulunmasının ve bu bölgenin jeopolitik açıdan zor bir bölge olmasının, enerji arz güvenliği açısından altının çizilmesi gereken bir nokta olduğunu düşünüyoruz” dedi.

Doğal gaz konusunda ise geçtiğimiz sene sonunda Rusya’da 11 ülkenin gaz ihraç eden ülkeler forumu oluşturduğunu anımsatan Birol, bu teşkilatın dünya gaz rezervlerinin yüzde 75’ine, forumun başını çeken Rusya ve İran’ın ise yüzde 40’ına sahip olduklarına dikkati çekti. Birol, doğal gazda da önemli bir arz güvenliği sorunu yaşanabileceğini aktardı.

Fatih Birol, çevre konusunda ise bu yılın sonunda Kopenhag’da düzenlenecek toplantıda dünya ülkelerinin Kyoto’yu ikame edecek yeni bir iklim değişikliği anlaşması imzalamaya çalışacaklarını, bazı ahlaki önerilerle beraber mali bazı yaptırımlar da getirecek anlaşmanın herkesi derinden etkileyebileceğini ifade etti.

”Her Yıl 1 Trilyon Dolarlık Enerji Yatırımı Gerekiyor”

Finansal krizin elektrik sektörüne etkilerine de değinen Birol, dünyadaki elektrik talebinin hızlı bir şekilde büyüdüğünü ve yakıt türlerine bakıldığında yeni bir politika çizilmediği sürece kömürün bu büyümeyi tamamıyla domine edeceğini öngördüğünü söyledi.

Birol, sözlerini şöyle sürdürdü: ”Toplam enerji yatırımlarına baktığımızda dünyanın her yıl ortalama 1 trilyon dolarlık enerji yatırımına ihtiyacı var. Yatırımlar konusunda petrol ve doğal gazdan çok konuşuyoruz ama bu yatırımların yarısının elektrik sektörüne gitmesi lazım. Elektrik sektörü son derece sermaye yoğun bir sektör. Bu bakımdan da finansal krizden diğer enerji sektörlerine göre en fazla etkilenen sektör. Bu yatırımların hem gelişmekte olan ülkelerde hem gelişmiş ülkelerde olması lazım. ABD ve Avrupa’da mevcut elektrik sisteminin büyük kısmı ekonomik hayatını tamamladığı için yeni santrallerle ikame etmemiz lazım. O bakımdan yatırım çekme yarışının sadece gelişmekte olan ülkeler arasında olduğunu düşünmek doğru olmayabilir. Gelişmiş ülkelerde de mesela Avrupa ülkelerinde de ciddi yatırımlar yapılacaktır.”

”En Fazla Darbe Alan Yenilenebilir ve Nükleer Yatırımları”

Fatih Birol, finansal krizin enerjiyle ilgili yatırımların azalmasına neden olduğuna işaret ederek, ”Bunun 2 nedeni var. Birincisi, şirketler finansman bulmak konusunda zorluk çekiyor, ikincisi enerji fiyatlarının aşağı düşmesi de başlı başına bir sorun haline geldi” dedi.

Azalan yatırımların kötü sonuçlara neden olabileceğini vurgulayan Birol, enerjide yatırım kararı almak ile hayata geçirmek arasındaki sürenin diğer sektörlere göre oldukça uzun olduğunu belirtti.

Birol, ”Şimdi birçok yatırımın sekteye uğraması, ileride talep canlandığı zaman çok ciddi sorunlarla karşı karşıya kalabileceğimizi gösteriyor. 2009 yılında dünya petrol yatırımları 2008’e göre yüzde 25 azaldı. Ve bu azalma daha da devam edebilir, ki krizden önce şirketlerin planları 2009’da yüzde 10 artmasını öngörüyordu. Petrol talebi 2-3 yıl içinde ciddi şekilde artarsa, ki bunun şartları potansiyel olarak mevcut, ciddi sorunlarla karşı karşıya kalabiliriz ve bu da fiyatlar konusunda gerçekten olumsuz gelişmelere neden olabilir” şeklinde konuştu.

En fazla darbe alan enerji yatırımlarının sıfır emisyonu olan elektrik türleri, özellikle de sermaye yoğun sektörler olan yenilenebilir enerji kaynakları ve nükleer olduğunu belirten Birol, ucuzlayan ara madde ve ham madde ile artan sermaye maliyeti toplandığında, yatırım maliyetinde yine de bir artış yaşandığını anlattı.

Rekabet ettikleri fosil yakıtların fiyatlarının aşağı düşmesinin de yenilenebilir ve nükleer enerji yatırımlarına zarar verdiğini dile getiren Birol, 2004-2007 arasında yenilenebilir enerjiye yatırımın 7 kat arttığını, 2008’de ise yüzde 40’a varan ciddi düşüş yaşandığını aktardı.

Hükümetlerin yenilenebilir enerjiye garantiler verdiği ülkelerde finansal krizin etkisinin daha az hissedildiğinin altını çizen Birol, ”Bizim korkumuz, eğer bu kredi krizi devam ederse ve petrol ve gaz fiyatları daha da düşerse, yenilenebilir ve nükleere gelişen ilginin sekteye uğrayabileceği ve şirketlerin kömür ve doğal gaza daha sıcak bakabileceği bir değişim olabilir. Bu hem enerji arz güvenliği hem çevre için iyi bir haber değil” değerlendirmesinde bulundu. (AA)