Fosil endüstrilerine yüz yıllık devlet destekleri!

Baha Kuban
2 Aralık 2013

Önceki yazıda enerji sektörüne devlet destekleri ya da sübvansiyonlarının tarihine bakacağımızı belirtmiştik. Gerçekten de enerji teknolojilerinde bugünkü noktaya nasıl gelinmiş olduğu birkaç açıdan çok önemli. Birincisi; bugün temiz enerji sektörüne çeşitli destekleri ‘rekabet çarpıtıcı’ ya da ‘serbest piyasaya uyumsuz’ olarak niteleyerek bu desteklerin geri çekilmesi için kamuoyunu yanıltan fosil ve nükleer lobilerine yanıt vermek için (kuşkusuz hükümetler üzerindeki etkiler bakımından da) , ikincisi; insan faaliyetlerinden kaynaklanan (antropojenik) ve iklim değişikliğine yol açan seragazı salımlarının, en önemli kaynağı olan enerji teknolojilerindeki ‘kilitlenmenin’ , tarihsel-sistemik kaynaklarını anlamak için.

ABD’de bu konuda pek çok çalışma yapılmakta olduğundan sözetmiştik. Bu çalışmalardan birinden yararlanacağız. “ Jefferson olsa ne yapardı?” başlıklı raporu,  DBL Finans’dan Nancy Pfund,  Yale üniversitesinden Ben Healey ile birlikte yazmışlar.  Çalışmayı yapmaktaki amaç, Pfund’un ABD’de güneş enerjisi ile ilgili bir toplantıda yaptığı konuşmada söylediği gibi, ‘takke düşsün, kel görünsün artık !’ .  Araştırmacıların amaçları, ABD hükümetlerinin, yaklaşık 200 yıl boyunca gerçekleşen enerji dönüşümlerinde, orman alanı ağaç kesme imtiyazlarından başlayarak, odun, kömür, petrol ve doğalgaz, nükleer ve yenilenebilir enerjilere verdikleri teşvikleri ve destekleri  masaya yatırmak.

Karşılaştırma, farklı dönemlerdeki dönüşümlerin yıllar boyunca federal bütçeden aldıkları destekleri gösteriyor.  ‘Yeni gelen teknolojilere ’ yapılan desteklerin enflasyona göre düzeltilmiş değerlerini aşağıdaki grafikte görmek mümkün.

Çalışmada, ticarileşmeye başladıkları ilk 15 yılda, yenilenebilir enerji ile kıyaslandığında, petrol ve doğalgaz endüstrilerinin 5, nükleer endüstrisinin ise 10 kat daha fazla devlet teşviği aldığı gösterilmiş. Uzun dönemler kıyaslandığında ise, yukarıdaki şekilde açıkça görülebildiği gibi, en yüksek desteği, bütün bu süre boyunca yılda 4.86 milyar $  ile petrol ve doğalgaz, 3.50 milyar $  ile nükleer, 1.08 milyar $ ile biyo-yakıtlar ve en geriden gelmek üzere, şimdilik 0.37 milyar $ ile yenilenebilir enerji geliyor. Serbest piyasaya hoşgeldiniz  !

Enerji gibi büyük teknolojik sistemlerin uzun vadeli hegemonyalarının altında, yaygınlaştıkça artan  maliyet getirilerinin yanısıra, çeşitli tarihsel dönemlerde geçerli   geniş sınıfsal  ittifakların izini sürmek mümkün. Geride bırakmayı umduğumuz fosil-nükleer çağı, askeri-endüstriyel  kompleks olarak ifade edilebilecek bir sınıf koalisyonunu temsil ediyordu. Bugün en güçlü  şekilde Almanya  gibi ülkelerde görmeye başladığımız ‘dağıtılmış, yenilenebilir enerji tedariği ’ paradigması,  hangi değişen, gelişen sınıf bileşimlerini yansıtıyor?

* Bu yazı ilk olarak Cumhuriyet Gazetesi Bilim-Teknik ekinde yayınlanmıştır.