Fatih Birol: “Türkiye rüzgâra desteğini artırarak sürdürmeli”
TÜREB’in çevrim içi etkinliğinde Covid sürecinin rüzgâr enerjisi sektörüne etkisi ve Türkiye rüzgâr enerjisi sektörünün geleceği konuşuldu
Türkiye Rüzgâr Enerjisi Birliği (TÜREB) 27 Ağustos 2020 tarihinde “Rüzgâr Enerjisinin Pandemiye Dayanıklılığın Nedenleri Covid Sonrası Analizi” başlıklı çevrimiçi bir etkinlik gerçekleştirdi.
Etkinlikte Uluslararası Enerji Ajansı Başkanı Fatih Birol, WindEurope CEO’su Giles Dickson ve TÜREB Başkanı Hakan Yıldırım, TÜREB Genel Sekreteri Güray Erol’un sorularını yanıtladı.
IEA Başkanı Fatih Birol konuşmasında tedarik zincirinin daha küresel olması sayesinde rüzgâr enerjisi sektörünün, güneş enerjisi sektörüne kıyasla Covid-19 salgınından daha az etkilendiğini, küresel ölçekte devredeki rüzgâr projelerinin %90’ının da sabit alım garantisi altında olması sayesinde de sektörün bu olumsuzluklara rağmen ayakta kaldığını söyledi.
Birol Türkiye’nin doğal gaz kaynağı bulmuş olmasına karşın rüzgâr, güneş ve enerji verimliliği gibi alanlara daha fazla önem vermesi gerektiğini, birçok açıdan olmak üzere başta cari açık açısından da çok önemli olduğunun altını çizdi.
Türkiye’nin hem karasal, hem de kıyı ötesi alanlarda olmak üzere ekonomik rüzgâr enerjisi potansiyelinin halihazırda ancak %15’ini kullanabildiğine de dikkat çeken Birol, sektörde şu ana kadar yapılan çalışmaların heba edilmemesi için Türkiye yönetiminin rüzgâr enerjisi sektörüne olan desteğini artırarak devam ettirmesi gerektiğine de vurgu yaptı.
Covid dolayısı ile tüm dünya hükümetlerin salgınla mücadele ve ekonomik büyümeyi eksiden artıya geçirme gibi iki baş ağrısı olduğunu kaydeden Fatih Birol, IMF ile bu konuda yaptıkları bir çalışma ile ekonomik büyüme ve istihdam artışı sağlarken, emisyonların da azalmasını sağlaması gerekliliğine rüzgâr ve güneş gibi yenilenebilir enerji alanlarının önemli katkı sağlayabileceğini gösterdiklerini belirtti.
Giles Dickson “İhaleler basit ve şeffaf olmalı, makul fiyatlar teklif edilmeli”
WindEurope CEO’su Giles Dickson’da konuşmasında Türkiye’nin rüzgâr enerjisi teknolojisi alanında çok önemli bir temel oluşturduğunu, halihazırda rüzgârdaki ilk 10 ülkeden birinde olan Türkiye’de 70 firmanın bu alanda üretim yaptığını, Türkiye’nin Avustralya’ya kadar ihracat yapabildiğine dikkat çekti.
Covid nedeni ile tüm dünya ülkelerinde rüzgâr projelerinde gecikmeler yaşandığını ve bu nedenle ülke hükümetleri tarafından projeler için uzatmalar sağladığına dikkat çeken Dickson, Türk hükümetinin de benzer şekilde uzatma sağlayacağını umduğunu söyledi.
Dickson ayrıca öngörülebilirlik ve şeffaflık ilkelerinin önemine de vurgu yaparken, ihalelerin ne zaman yapılacağının belirli olması gerektiğini ve düzenlenecek ihalelerin de basit, açık ve maksimumum şeffaflık ilkelerine bağlı olması ve sektördeki öngörülebilirlik açısından gelecek 10 yıl içinde ne zaman ihale yapılacağının önceden açıklanması gerektiğini söyledi.
İhalelerde yatırımcılar arasındaki rekabetin sektöre zarar verebileceği uyarısında da bulunan Dickson, özellikle fiyatları aşağı çekmeye dayalı ihale sisteminde fiyatların makul olmayacak şekilde aşağı çekilmesinin sektöre zarar vereceğini, çok fazla aşağı çekilmiş fiyatların kimseye yarar sağlamayacağını hatta sonrasında sektörün kalmayacabileceği uyarısında bulunurken, yatırımcıların teklif ettikleri fiyatları makul bir seviyede tutması gerektiğini kaydetti.
Giles Dickson rüzgâr enerjisi yatırımlarının çok hızlı devreye alınabilmesi ve istihdam sağlarken, kamunun vergi gelirleri artırması açısından Covid sonrası toparlanmada çok kritik bir rol oynayabileceğini de sözlerine ekledi.
TÜREB Başkanı Hakan Yıldırım da konuşmasında TÜREB tarafından yapılan son istatistik çalışmasındaki verilere göre Türkiye’de Haziran ayı sonu itibari ile 94 farklı yatırımcı tarafından hayata geçirilmiş 194 rüzgâr enerjisi santralinin inşa edilmiş olduğunu, bu santrallerdeki 3.351 türbinin toplam kurulu gücünün de 8.300 MW olduğu bilgilerini paylaştı.
Türkiye’nin rüzgâr enerjisi sanayisinin de 70 değişik firma ile 15 binin üzerinden istihdam sağladığını ve bugün Türkiye’de kanat ve kuleden, çelik plakalara kadar rüzgâr türbinlerinin birçok bileşenin üretilebildiğini, sektörünün üretiminin %60 ile %70’lik bölümünü de ihracat için kullanılabildiğine ve Türkiye’nin ortalama %65’lik yerlilik oranını bugüne kadar rüzgâr dışında hiçbir enerji yatırımı alanında ulaşamadığına vurgu yaptı.
Yıldırım bu başarıların düzenli ve tutarlı politikalar olmadan sağlanmasının sadece hayal olabileceğini, bu başarının bundan sonraki devamının da gelecek 10 yıl boyunca ne yapılması gerektiğini gösterdiğini sözlerine ekledi.
Türkiye’nin son 3-4 senedir rüzgâr enerjisi gücünü artırma hızının yavaşladığına da dikkat çeken Yıldırım, 2020’nin de YEKDEM süresinin dolacak olması nedeni ile özel bir sene olduğuna ifade etti.
Bir hafta önce sektörde bir anket yaptıkları bilgisini veren TÜREB Başkanı Yıldırım, bu ankete göre Türkiye’de 25 yatırımcıya ait toplam kurulu güçleri 2.300 MW olan 44 proje inşa halinde bulunuyor.
İnşa halindeki bu gücün 1.200 MW’lık bölümünün en az bir türbinin devreye alınması ile YEKDEM’den yararlanabilmeyi garantileyecek iken 1,1 GW’lık bölümünün ise 31 Aralık’a kadar devreye girerek YEKDEM’den yararlanabileceği öngörülüyor.
Şubat ve Mart döneminde Çin rüzgâr enerjisi sektörünün tedarik sektörüne yönelik başlayan aksamalar ve yine Covid salgını nedeni ile bürokrasideki yavaşlamalar gibi etkenlerin Nisan-Mayıs dönemimden tamamlanması planlanan projelerin Eylül-Ekim ayına sarkmasına neden olduğunu söyleyen Yıldırım, inşa çalışmaları devam eden projeler açısından ise yaz aylarının rüzgarlı dönemler olması nedeni ile rüzgâr projelerin inşası için zorlu dönemler olduğunu dikkat çekerken, yüksek rüzgarlı günlerde projelerin yavaşlamasına yol açarak, aynı vinç firması ile çalışacak diğer projelerinin de zincirleme olarak etkilenmesine neden olabileceği değerlendirmesini paylaştı.
Kamu ile yaptıkları görüşmelerde sektör olarak 6-8 aylık bir dönem için uzatma talebinde bulunduklarını ve görüşmelerde 4 ila 6 ay arasında süre uzatımı verilebileceği intibanı edindiklerini söyleyen Yıldırım, sektör olarak hiç uzatma verilmeyecekmiş gibi çalışmaları gerektiğini, devam eden projelerin devreye girmesinin hayati derecede önemli olduğunun altını çizdi.
TÜREB Başkanı Yıldırım sektörün gelişiminin devamı için sabit fiyat veya ihale sistemine dayalı olabilmek ile birlikte finanse edilebilir ve riski öngörülebilir bir mekanizmanın kurulmasının şart olduğunu, finanse edilebilir bir ortam yaratıldıktan sonra sektörün hem kurulu güç, hem sanayi tarafından ilerleyebileceğini kaydetti.