Fatih Birol: ”Enerji sektöründe büyük değişim ve devrim yaşanması şart.”
Fatih Birol krizin yenilenebilir enerji sektörünü çok zor durumda bıraktığını söyledi.
Dr. Fatih Birol, Tübitak-Marmara Araştırma Merkezi Enerji Enstitüsü Konferans Salonu’nda düzenlenen ”Global Ekonomik Krizin Enerji Kaynaklarına Etkisi” konulu seminerde yaptığı konuşmada, dünyada enerji verimliliği, güvenliği ve iklim değişikliği sorunlarına çözüm aranırken ortaya çıkan finansal krizin tüm bu çalışmalara darbe vurduğunu bildirdi.
Dünyadaki iklim değişikliğine neden olan emisyonun üçte ikisinin enerji sektörüne bağlı olarak oluştuğunu söyleyen Dr. Birol, buna yönelik çalışmalar yapan enerji sektörünün finansal krizden büyük yara aldığına dikkati çekti.
Bankalardan kredi alamayan firmaların yatırımlarını ertelediklerini vurgulayan Birol, şunları kaydetti:
”Yenilenebilir enerji kaynakları sektörü teknolojiye dayalı bir sektör olduğu için çok zor durumda kaldı.
Dünyadaki ekonomik krizin bir başka göstergesi elektrik tüketimindeki düşüştür. Elektrik tüketimi, ekonomik durumun iyi ya da kötü oluşunun göstergesidir. Bugüne kadar dünyada elektrik tüketimi savaşlara ve krizlere rağmen hep artış göstermiştir. İlk defa 2009’da düşeceğini öngörüyoruz. 2009’un ilk dört ayında Çin’de tarihinde ilk kez yüzde 4, Rusya’da yüzde 10 düştü.
Dünyadaki finansal krizden Çin’in ve Avrupa’nın büyük elektrik ve petrol şirketlerinin kazançlı çıktığını ileri süren Birol, şöyle konuştu:
”2 trilyon dolarlık bütçe fazlalığı olan Çin, birçok ülkede petrol ve doğal gaz sahası işletme hakkını eline geçirdi. Uzun dönemde avantajlı olacaklar. Krizden kazançlı çıkan bir başka kesim de Avrupa’nın büyük elektrik ve petrol şirketleri. Bu şirketler mali durumları iyi olduğu için zayıf olan ve krizden etkilenen şirketleri satın alarak avantaj sağladılar.”
Küresel iklim değişikliği ve çevre sorunlarının dünyanın geleceğini olumsuz etkileyeceğine değinen Birol, şöyle devam etti:
”Sıcaklık sürekli artıyor. Eğer böyle giderse önümüzdeki 20 yıllık süreçte hava sıcaklığı 6 derece artacak ve bu durum telafisi zor sonuçlara neden olacak. Avrupa Birliği’nin belirlediği maksimum makul artış ise 2 derece. Bu soruna acil çözüm bulunmalı. Dünyaya en fazla emisyon salan ülkeler Çin, ABD, Rusya, Hindistan ve Avrupa Birliği ülkeleri. Çevre tartışmalarının yüzde 90’ını nükleer enerji, petrol ve doğal gaz oluşturuyor ancak tüm bunların toplamı ancak kömüre eşit. Kömürün yüzde 85’i ise Çin ve Hindistan tarafından kullanılıyor. Bu yılın aralık ayında Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da bu sorunlara yönelik bir toplantı yapılacak. Çin ve Hindistan’ın bu toplantıda ikna edilmesi gerekiyor. Çünkü, Avrupa Birliği’ne bağlı 27 ülkenin 12 yıllık çabası, sadece Çin’in bir yıllık çabasının ancak yüzde 40’ını oluşturuyor. Çin’in içinde olmadığı bir çalışma ne yazık ki sonuca ulaşmaz.”
İklim değişikliği ve enerji kaynaklarının önündeki sorunların çözümünde enerji sektöründe yapılacak yeniliklerin önemli olduğuna değinen Birol, şöyle dedi:
”Enerji sektöründe büyük değişim ve devrim yaşanması şart. Enerji verimliliğinin artması, rüzgar ve güneş enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının yaygınlaşması gerekiyor. Öte yandan özellikle Çin ve Hindistan gibi ülkelerin çok kullandığı kömürün karbonunun salınmadan depolanması ve kullanılması çok önemli. Bir başka önemli nokta da, nükleer enerji kullanımının artırılması. Her yıl 20 yeni nükleer santralı kurulmalı. Oysa şu anda bu sayı ne yazık ki 1,5.”
Dünyada petrol talebinin arttığını ancak, verimin ve yeni sahaların azaldığını kaydeden Birol, ”Düşen bu verimi karşılayabilmesi için dünya genelinde yeni petrol sahalarına ihtiyaç var. Bu da 4 yeni Suudi Arabistan bulmak demektir. Bu çok zor. Bu nedenle önümüzdeki süreçte yüksek petrol fiyatlarının olduğu döneme hazırlıklı olmalıyız. Doğal gaz için de aynı durum söz konusu. Ekonomisinin büyük bölümü petrol ve doğal gaz ile işleyen ülkeler için önemli bir sorun olacak” diye konuştu.(AA)