Enerjide teknoloji yarışı ve serbest piyasa masalı

Baha Kuban
1 Aralık 2013

‘Serbest piyasa’ nın  kral olduğu neo-liberal ekonomik düzenimizde, özellikle kriz yıllarında   temiz enerji teknolojilerine verilen devlet destekleri topa tutulur. Enerji sektörünün hakim güçleri olan fosil ve nükleer lobileri,  her fırsatta devletin ekonomiden elini çekmesi gerektiğini, güneş, rüzgar ve diğer temiz enerji teknolojilerine verilen desteğin rekabeti çarpıttığını ve kaldırılması gerektiğini söylerler. Fosil lobileri, sık sık yayınladıkları  raporlarla, örneğin ABD ve Almanya’da güneş ve rüzgara verilen devlet teşvikleri nedeniyle tüketicinin cebinden yılda kaç para çıktığını hesaplayıp dururlar. Bu bilgilendirme, kötü niyetli değilse en azından cahilce ve tarih-dışıdır. Bütün bu yanıltma çabalarının belki tek bir faydası oldu, o da fosil ve nükleer enerji teknolojilerine verilen devlet desteklerinin miktarları ve bunların tarihi gelişimine dair bilimsel çalışmaların artması ve gerçeğin gün ışığına çıkmaya başlaması. Pek çok ülkede bütün bu bilgi kalın bir sis perdesi altında gizleniyor olsa da, açığa çıktığı anlarda meseleyi dengeli tartışmamıza olanak veriyor.

Türkiye’de, olasılıkla veri eksikliği bu konuda açık konuşabilmeyi engellese de benzer bir durumun geçerli olduğunu varsaymak sanırım mantıksız olmaz. Biz bu konuda en çok tartışmanın yapıldığı ve çeşitli çalışmaların son yıllarda ortaya çıktığı ABD’ye bakalım.

ABD Çevre Hukuku Enstitüsü’nün (Environmental Law Institute) yakın zamanlı bir raporuna göre,  ABD hükümetlerinin temiz enerjiye destek politikaları çerçevesinde 2002-2008 arasında yenilenebilir enerji teknolojilerine 12.2 milyar ABD doları destek verilmiş, 6 milyarı doğrudan, 6.2 milyarı vergi desteği yoluyla. Enstitünün rakamlarına göre aynı dönemde fosil sektörüne 16.3 milyarı doğrudan, gerisi de vergi afları v.s. yoluyla verilen subvansiyonlar 70.2 milyar ABD doları. ABD enerji ajansından bir uzmana göre aslında subvansiyonları tam olarak hesaplamak mümkün değil !

Uluslararası Enerji Ajansı IEA’nın 2010 yılı tarihli “Dünya Enerji Görünümü” (World Energy Outlook)  raporuna göre, dünya ölçeğinde 312 milyar ABD doları subvansiyon sözkonusu. G20’nin  tüm ülkeleri, raporlama konusunda standardizasyona ve saydamlığa zorlamasına rağmen bu konuda fazla bir gelişme olmadığı belirtiliyor. Ölçmediğiniz bir şeyi kontrol altına almak ya da azaltmak da tabiatıyla söz konusu değil. İran ve Suudi Arabistan gibi petrol üreticisi ülkelerin subvansiyonları, yoksullara yardım bahanesi ardına gizlense de herkes yoksulların enerji tüketimlerinin çok düşük olduğunu ve otomobil kullanmadıklarını biliyor. IEA baş ekonomisti Fatih Birol’a göre global ekonomik toparlanmanın önemli engellerinden biri fosil yakıt subvansiyonları. Yine Fatih Birol bir demecinde kömür, petrol ve doğalgaza verilen subvansiyonların kaldırılması ile 2015 yılına kadar dünyada iklim değişikliğine yol açan toplam seragazı salımlarının,  Almanya’nın tüm seragazı salımı kadar azalacağını da belirtti.  IEA’nın hesaplarına göre, subvansiyonların kaldırılması , 2020 yılına kadar yaklaşık  1.5 ile 2 milyar ton arası seragazı salımının tasarruf edilmesine yani salınmamasına yol açacak. Bu rakam önümüzdeki on yılda  küresel ısınmanın 2 santigrat derecede tutulmasını sağlayacak azaltım miktarının yaklaşık üçte biri .

Gelişmiş ülkeler doğrudan fosil yakıt subvansiyonlarını çoktandır kaldırmış bulunuyorlar. Ancak daha örtülü biçimlerde destekler sürüyor. ABD’de yapılan çalışmalara göre bu örtülü ve çok da örtülü olmayan destekler listesi;  vergi muafiyetleri, fosil yakıt sektörünün kirlettiği yeryüzü parçalarının kamunun cebinden temizlenmesinin masrafları,  Arge ve teknoloji geliştirme programları destekleri, kelepir fiyatlara kamuya ait arazi, akifer ve okyanus parçaları içim kullanım hakları,  petrol taşıma ve arz güvenliği için yapılan askeri harcamalar vs. v.s. şeklinde uzayıp gidiyor. Bu tartışmada fosil lobisinin en güçlü savı, birim elektrik üretimi başına subvansiyonların temiz enerji teknolojileri için daha yüksek olduğu. Bir sonraki yazıda bu konuya tarihsel bir bakış atalım.

* Bu yazı ilk olarak Cumhuriyet Gazetesi Bilim-Teknik ekinde yayınlanmıştır.