Enerji Verimliliğinde Sorunlar ve Çözümler – 1

Arif Künar
4 Mayıs 2012

EİE bünyesinde, 1993 yılında Ulusal Enerji Tasarrufu Merkezi (UETM) kuruldu. Nisan 2004 yılında ilk; “Türkiye Enerji Verimliliği Stratejisi”, 2 Mayıs 2007’de; “Enerji Verimliliği Kanunu” yayınlandı. 2008 yılı, “ENVER Yılı” ilan edildi. “Enerji Kaynaklarının ve Enerjinin Kullanımında Verimliliğin Artırılmasına İlişkin Yönetmelik“, 25 Ekim 2008 tarihinde yayınlandı ve 27 Ekim 2011 tarihinde yapılan köklü değişikliklerle yeniden değişerek, yürürlüğe girdi. Eski yönetmelikle “enerji verimliliği danışmanlık (EVD)” şirketleri 15 Temmuz 2009 dan itibaren yetki almaya başladılar. “Bina Enerji Performans Yönetmeliği” de; 5 Aralık 2009 da yürürlüğe girdi. Yeni “Enerji Verimliliği Strateji Belgesi” onay için bekliyor. Ancak, 2 Kasım 2011 tarih ve 28103 sayılı (mükerrer) resmi gazetede yayınlanan “662 sayılı Kanun Hükmünde Kararname”nin 89 uncu maddesinde belirtildiği üzere, 14 Haziran 1935 tarih ve 2819 sayılı “Elektrik İşleri Etüt İdaresi Teşkiline Dair Kanun” yürürlükten kaldırılmış, aynı Kanun Hükmünde Kararname ile “Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü” kuruldu.

İlk “Strateji” ve “Kanun ve Yönetmelikler”in üzerinden 8 yıl gibi uzun bir süre geçmesine rağmen, ülkemizde bu kanun ve yönetmeliklere endekslenen ve beklenen somut enerji verimliliği uygulamaları, altyapı-kapasite geliştirme çalışmaları, maalesef istenen düzeyde gerçekleşemedi, gerçekleştirilemedi. “BEP Yönetmeliği” de uygulamaya geçemedi, “Enerji Kaynaklarının ve Enerjinin Kullanımında Verimliliğin Artırılmasına İlişkin Yönetmelik”ise; 3 yıl sonra neredeyse tamamen değiştirildi.

Ve “EİE”; kapatıldı…

Gelinen bu noktada, yine hem ülkemize hem de bizlere zaman kaybettirecek olan; sektör temsilcilerinin birbirini suçlaması ve bardağın boş tarafını “işaret” etmesi yerine (-ki suçlu aranacak ise, az veya çok hepimiz suçluyuz), somut öneriler-çözümler üzerinde tartışmak ve “ortak akılla” hareket etmek gerektiğini düşünüyoruz. Hepimiz aynı ülkede yaşadığımıza göre, hem sürekli artan enerji fiyatlarından, kronik enerji krizinden, sektörün rekabet edememesinden, enerji arz güvensizliğinden hem de “iklim değişikliğine” yol açan sonuçlarından, karbon yaptırımlarından kurtulmak ve “yeşil-sürdürülebilir bir ekonomiye” geçiş için de; daha koordineli, doğru ve hızlı hareket etmek mecburiyetindeyiz.

Ayrıca, hem büyüme hem de enerji tüketimi hızında Çin’den sonra ikinci olan ülkemizi bekleyen tehlikelerden biri olan; cari açığımızın hızla büyüdüğü, cari açığın da; %67 ile enerji ithalatından kaynaklandığı, enerji ithalatımızın; %75 lere tırmandığı, sanayide enerji yoğunluğunun diğer ülkelere göre arttığı ve binalarda m2kWh/yıl enerji tüketimin diğer ülkelere göre 5-10 kat olduğu, karbon salımı konusunda da Avrupa ve Dünya rekorları kırdığımızı (günün fosili ödülünü aldığımızı!) da unutmayalım. Özetle, zaten başka seçeneğimiz ve uzatmaları oynama şansımız kalmamış durumdadır.

Dünyadaki durum?

Özellikle AB, ABD, Çin ve Japonya’da 1980’lerde başlayan ve giderek hem yaşanan enerji krizleri, fiyatları artan enerji kaynakları hem de yaygınlaşan çevre hareketine bağlı olarak gelişen enerji verimliliği uygulamaları; çok ciddi enerji verimliliği-etkinliği (ortalama en az; %20 ler) ve enerji tasarrufu sağlamıştır (Japonya, Fukuşima Nükleer Faciasından sonra, enerji açığının kapatılması için bir yılda ülke çapında ısıtma konforunda; 20 derecenin üstüne çıkılmamasını, soğutma konforunda da; 28 derecenin altına inilmemesini sağlayarak; enerji tasarrufu elde etmiştir). Bütün bu kazanımların üstüne, 2020’de; %20 daha fazla enerji verimliliği sağlanması için hedeflerini belirlemişlerdir. Yine 2017-2020 yılında; “sıfır emisyonlu, sıfır enerjili bina” yapılması zorunlulukları birçok ülkede getirilmiştir.

Neler yapılmalı?

-Ülkemizin en önemli sorunlarından biri olan ekonomi ve enerji krizini, en kısa ve ucuz yoldan hızlıca çözmek için, Devletin ve Hükümet’in bütün dikkat, çalışma, altyapı, kapasite, personel, yatırım, teşvik mekanizmaları; öncelikli ve acil olarak, “enerji verimliliği” üzerine odaklanmalı ve yoğunlaştırılmalıdır.

-Acilen “Enerji Verimliliği Seferberliği” ilan edilmeli ve kısa, orta, uzun vadeli olarak; enerji verimliliği konusu, hükümetlere, bakanlara bağlı olarak değil, “devlet politikası” olarak öncelikli, istikrarlı ve sürdürülebilir olmalıdır. Bu konu ayrıca; “çevre, Kyoto yükümlülükleri, temiz-eko üretim ve yenilenebilir enerji” mevzuatı ile de koordine edilmeli, birlikte planlanmalı, uyumlandırılmalıdır.

-Enerji Verimliliği Strateji Belgesi, acilen onaylanıp, devreye girmelidir.

-2011 yılında enerji ithalatına ödenen paranın sadece % 10’u olan yaklaşık; 5,2 milyar dolar ile, en azından bir kereye mahsus, -sıfır faizli kredi, teşvik, kdv indirimi, elektrik fiyatı indirimi, vergi indirimi vb.- mekanizmalar geliştirilerek, hem sanayide hem de binalarda birkaç yıl içinde yaklaşık en az; 10 milyar dolarlık bir tasarruf sağlanabilir. Zaten her yıl cebimizden çıkan; “10-15 milyar dolarlık –resmi beyanlara göre- verimlilik-tasarruf potansiyelimiz”, kendini 2-3 yılda geri döndürebilir ve bu para, artık hep ülkemizde kalır. Ayrıca bu sayede de; çok ciddi bir yan sanayi ve ar-ge, enerji verimliliği danışmanlık (EVD), ESCO firmalarının gelişmesi, enerji yöneticiliğinin-mühendisliğinin, istihdamın arttırılmasına da yol açarak, ülke çapında zincirleme bir “ekonomik iyileşme-gelişme-büyüme-kalkınma-sürdürülebilirlik” sağlanır. Yaşadığımız ekonomik, finansal, enerji, istihdam ve iklim değişikliği krizinden; Güney Kore örneğine benzer bir vizyonla “yeşil ekonomi” ve “ENVER” açılımı-fırsatı yaratılarak çıkılabilir.

-Enerji verimliliğinin sağlanması ve geliştirilmesi için görevli olan “Enerji İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü”nün enerji verimliliği ile ilgilenen tüm birim ve şubelerinin, Enerji Bakanlığı’na bağlı “Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü’nün altında bir “daire” olarak yer alması yerine, ayrı bir “Enerji Verimliliği Genel Müdürlüğü-Enstitüsü” adı altında yeniden yapılandırılması daha doğru olacaktır. Özellikle de eski üst ve tüm yardımcı yöneticilerin ve personelin, yeni yapılanma içinde yer alması; hem “yönetmelik” hem de “enerji verimliliği strateji belgesi”nin vakit kaybedilmeden gerçekleştirilebilmesi açısından çok önemli ve hatta kaçınılmazdır. Ülkemizin ve sektörün; yeni bir dört-sekiz yıla daha tahammülü kalmamıştır. Ayrıca yeni yapının adı ne olursa olsun; sayıları çok az, ancak tecrübeli mevcut kadro ile gerçekten çok büyük bir özveri içinde çalışacak olmalarına rağmen, maalesef yine yeterli olamayacağı için, bu açıdan da kapasitesinin hızla geliştirilmesi-iyileştirilmesi sağlanmalı ve “bölge, şehir, yerel enerji verimliliği merkezleri” de oluşturulmalıdır.

-Diğer örneklere benzer kurumların oluşumuna, yapılanmasına (Enerji Piyasası Denetleme Kurumu EPDK, KİK vb.) benzer bir hızlı yapılanma ile maaşlarının, idari koşullarının iyileştirilmesi, yurtdışı-içi eğitimlerinin artırılması, mastır-doktora yapmak isteyen personelin teşvik edilmesi, yeni genç–kadrolu- mühendislerin alınabilmesi vb. yollar izlenmelidir.

-Mevcut “Enerji Verimliliği Koordinasyon Kurulu-EVKK” da, içine ilgili sektör dernekleri ve finans kuruluşları da alınarak; daha aktif, sık aralıklarla bir araya gelen ve “pratik” olarak, alt “komisyonlar” şeklinde yaygınlaşacak etkin bir “yapılanma” içine girmelidir. Çözüm için kaçınılmaz olan, “Enerji Verimliliği Merkezi (EVEM)”in de alt yapısını oluşturmalıdır.

-Hem kamu hem de enerji yöneticiliği zorunlu olan sanayi tesislerinde ve ticari binalarda enerji verimliliği etüt-proje ve VAP yapma-yaptırma, kamu binaları gibi; “zorunlu” olmalıdır.

-2 Mayıs 2009 tarihinden itibaren uygulanmaya başlanan, “Kamu Binalarında enerji etüt ve VAP Hizmeti”, “Binalarda Enerji Yöneticiliği Hizmeti”, maalesef hedeflenen amaçlara hizmet etmemektedir. Bu uygulamanın, hem yeni “Kurum”un hem de EMO-MMO ve sektör derneği olan “Enerji Yönetimi Derneği (EYODER)“ tarafından denetlenmesinin, etik kurallarının ve hizmet standartlarının, mümkünse de asgari -alt- hizmet bedellerinin belirlenmesi gerekmektedir.

-VAP, Gönüllü Anlaşmalar, KOSGEB teşvikleri, TTGV, TÜBİTAK vb. destekler arttırılmalı, entegre edilmeli, başvuru ve geri dönüş-ödeme mekanizmaları kolaylaştırılmalı ve hızlandırılmalıdır. Bugüne kadar sanayiye verilen VAP ve Gönüllü Anlaşma teşvikleri, benzer şekilde kapsam dahilindeki tüm kamu, ticari bina ve işletmelere de verilmelidir.

-Yapılan enerji etüt proje, VAP ve uygulamaların doğru olup-olmadığını kontrol için, “enerji etüt” ve “ölçme ve doğrulama” standartları, metodolojisi, yeni “Kurum” ve EYODER, TÜBİTAK desteği ile birlikte hazırlanmalıdır.

-5 Aralık 2009 tarihinde yürürlüğe giren, “Binalarda Enerji Performans Yönetmeliği” ve Yönetmeliğin uygulanabilmesi için gerekli olan, performans kriterleri ve bina enerji performans hesaplama konusunda (BEP-TR); kamu, üniversiteler, enstitüler, meslek odaları, sektör dernekleri acilen bir araya gelmeli ve belirtilen uygulamaya yönelik, geniş kapsamlı bir kabul, test, değerlendirme çalışması yapılmalıdırlar. TÜBİTAK tarafından belirlenecek olan metodolojiye uyumlu, aynı sonucu verebilecek alternatif programlar kullanılabilmelidir. Yönetmelik ve BEP-TR; hem eski hem de yeni binalarda doğru-gerçek anlamda acilen devreye girmelidir.