Enerji ve Finansman

Seyran Hatipoğlu
28 Şubat 2020

Bankacı olarak finans sektörüne girdiğimden bugüne aslında birçok kavram değişti, yeni terimler işleyişimizde ve ifadelerimizde yeraldı. Finansal bilgilere ulaşmak ve işleri takip etmek adına şirketlerdeki muhataplarımız muhasebe müdürleri iken zaman içerisinde muhasebeden ayrılan “Finansman” departmanı ayrı kimlikle yetki ve sorumluluklarını aldı. Artık bu yeni birim en basit hali ile parayı bulmak ve yönetmekten sorumlu idi ve başlıca sorumlulukları da;

• Yapılması planlanan yatırımların toplam maliyetlerini hesaplamak ve toplam kaynak ihtiyacını belirlemek
• İç ve dış kaynakları ayrıştırmak ve dış kaynak ihtiyacını belirlemek
• En doğru (düşük maliyetli) dış kaynağı tespit ve bu kaynağa ulaşımı sağlamak
• Bulunan kaynakları en optimum (karlı) şekilde yönetmek ve bütçeleme

“Finansman” departmanı zamanla havalı ve çalışılması tercih edilen bir birim haline gelirken, yüksek öğrenim içinde de bir bölüm haline geldi ve en nihayetinde ayrı bir uzmanlık alanı oldu. Bunların hepsi son derece olumlu gelişmelerdi. Zira doğru maliyet, yatırım tutarları hesaplanmaz, doğru kaynaklar tespit edilmez ve onlara ulaşılamaz ve elde edilen kaynaklar doğru yönetilemezse en doğru proje dahi hayata geçmekte zorlanır ya da ömrü beklenen uzunlukta olamaz hatta daha da ötesi şirketlerin ömründe bu birim hayli etkilidir. Böylesi sorumluluğu ağır bir birimde hakkı ile işini yapan tüm sektör çalışanlarımızı takdir etmek lazım zira bazen kendinizin, fakat çok zaman başkalarının parasını yönetmekle sorumlu olmak pek de hafife alınacak iş değil. Derken, aslında çok eski geçmişten günümüze değin önem arzeden, ülkelerin ciddi uluslararası politikalarının belirleyicisi olan “Enerji” kelimesi hızla kurumlardan bireylere kadar hayatımızda ve gündemimizde baş sıraya oturuverdi. “Enerji Sektörü” kentleşmenin ve nüfusun artması ile dünyada ve özellikle gelişmekte olan ekonomilerde ve Türkiye’de yerli ve yabancı yatırımcıların en çok ilgi gösterdiği sektörlerin başında yeraldı. Özellikle ülkemizde yenilenebilir enerji yatırım projelerinin öne çıkmasıyla bu kez de yeni bir kavramla tanıştık “Proje Finansmanı”…  Yani; ayrı kurulmuş bir şirket üzerinden yürütülen, ekonomik olarak ayrıştırılabilen, izole edilmiş bir proje nakit akışının bulunduğu, sponsorlara geri dönüşünün de sınırsız olmadığı projeler.

Yazımda rakam bilgileri paylaşmayı tercih etmiyorum zira bana göre, dünya ve ülkemiz adına ileriye dönük beklenti rakamları ve indikatörler öylesine farklılık göstermekte ki sizler en güvendiğiniz kaynaklardan bunu temin edebilirsiniz. Ortak tek bildiğimiz ise günümüzün ve geleceğin en önemli sektörü “Enerji” ve gerek potansiyel olarak gerekse finansmanda büyük hacimlerin konuşulduğu ve öngörüldüğü…

Kendim hem finans sektöründe uzun yıllar çalışmış olmama ve hem de yatırımcı olmama bağlı geniş perspektiften bakma şansına sahibim. İlave, 6 yılı aşkındır “Enerji Finansmanı” konusunda uzman danışman olarak edindiğim tecrübeleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Ve bu yazımda “Enerji Finansmanının” biraz da kronolojik hikayesini anlatacağım. Zira ben çok şey öğrendim.

Öncelikle “Enerji” kelimesi kendi içerisinde basitçe Yenilenebilir ve Verimlilik olarak ayrışıyor bu yazımın içeriğini de yenilenebilir teşkil ediyor. Yenilenebilir Enerji kavramı ile özellikle 2014 yılı ile başlayan ve artan ivme devam eden süreçte GES yatırımları ile tanıştık. Bence keyifli bir süreç oldu zira piyasalar turizmden sonra, devlet destekli orta ve uzun vadeli yatırımlarla tekrar canlandı. Yeni oyuncular, yeni algılar, yeni düzenlemeler ile sektör ciddi dinamizm kazandı. Çok heyecanlı ve kalabalık paydaşlar topluluğu içerisinde kimi zaman el yordamı ile kimi zaman da son derece profesyonelce hareket eden yatırımcılar piyasaya indi ve kreditörlerle masaya oturdular. Artık tüm taraflar aynı dilden konuşmak ve birbirini çok iyi anlamak durumunda idi zira sektör, teknik bilginin gerektiği, teknolojiyi yakından takip eden ve uluslararası oyuncuların da bulunduğu bir sektördü. İşte bu aşamada maalesef aynı dilden konuşulamadı kreditörlerimize bana göre haksızca yüklenildi.

Siz de bilirsiniz ki finans kuruluşlarında çalışan yetkililer tüm sektörleri finanse etmekte yani tanımak durumunda ancak bu tanışıklık işlem yaparak gelişir. Enerji Finansmanında kreditör tarafında henüz KOBI ölçeğinde, bu denli tabana yayılmış enerji finansmanı tecrübesi olmadığı için masadan çok zaman taraflar birbirlerini tam anlayamadan kalktılar. Bu süreçte maalesef yatırımcılarımızda da hatalar oldu zira uzun vadeli, yüksek hacimli bir yatırım el yordamı ile deneyimsiz kişilerle kurgulanacak yatırımlar değildir ancak maalesef yaptılar. Ve kreditörler, zaten de piyasayı yeterince tanımadıkları için bu durumdan rahatsız olarak işlemlere ekstra hassasiyetle yaklaştılar. Finans sektörüne başladığımda üstadlarımızdan biri en iyi bankacı kredi batıran bankacıdır demişti, maalesef sektörler de kötü hikayeler yaşadığında olgunlaşıyor, herkes dersine daha iyi çalışır hale geliyor. Oysa ki GES sektörü henüz ne olumlu ne de olumsuz hikayeye sahipti. İşte bu yüzden başta derneklerimiz olmak üzere piyasa düzenleyici paydaşlarımıza önemli görevler düştü. Bu vesile ile de GÜNDER’e sağladığı teknik ve farkındalık destekleri için teşekkür etmek isterim.

Yatırımcı kreditör ilişkisi gerçek bir ilişki gibi ilerledi yani önce bazı uyumsuzluklar, aynı dilden konuşamamanın iletişim sorunları, beklentilerin karşılanmaması gibi sorunlar varken zamanla birbirlerini anlar hale geldiler herkes üzerine düşenin ne olduğunu anladı ve karşısındaki yargılamadan ortak noktada buluşmaya başladı. Zira ortak hedef vardı; bir taraf yatırım yapmak istiyor finansman ihtiyacında diğer taraf da zaten hedefleri doğrultusunda kaynaklarını plase etmek yani kredi kullandırmak durumunda. Böylece “Yenilenebilir Enerji Finansmanı” kavramı kendi denklemini kurdu. Vizyonu olan finans kuruluşları ekipleri için eğitimler aldılar, dış desteklerle de sektörü ve oyuncuları tanıdılar. Hiçbir zaman risk sıfırlanmaz ancak minimize etmek adına ilgili paydaşları işin içerisine alarak mekanizmayı kurdular.

Ancak hala 2014 yılından bugüne duyduğum serzeniş azalarak da olsa devam ediyor. “ama proje finansmanı yapılmıyor ki” evet yurtdışında uygulanan “non-recourse funding” denilen yani projenin kendisinin bir asset olduğu ve nakit akışına bağlı yatırımının ödemelerini yaptığı sistem bizde pek yaygın değil. Şahsen ben Türk finans sektörünün gücüne inananlardanım ancak pek çok yatırımcımız bilmez ki finans sektörünün de belli oranda tutturmakla sorumlu olduğu rasyolar bulunmakta ve bu rasyoları ne denli kontrollü yönetirse ona göre kredibilite gücü artacaktır. Bu bağlamda kredilerine karşılık ayırmak zorunluluğundan, piyasalarımızın ve düzenlemelerinizin dinamikliğinden de kaynaklı kreditörlerimiz güvenli alanda kalmak durumdalar.

Geçen yaklaşık 5 yıl içerisinde artık “Enerji Finansmanı” kavramı taraflarca olması gereken yerde olup, içinde bulunduğumuz “çatı solar finansmanı” dönemi ile bir miktar daha uzmanlık kazanılmıştır. Enerji finansmanında, kreditörlerin ben de varım demesi için pazarın rotasını iyi anlaması ve buna göre öngörülü aksiyon alması gerekli şart. Yanısıra tüm paydaşların aracılarla değil bizzat bir araya gelerek, önyargılarını yıkarak, bugünü ve yarını dizayn etmeleri gerekiyor. Yatırımcının “ben üzerime düşeni yaptım ama kreditör kredi vermiyor ki” serzenişini dikkate alırken mutlaka kreditör tarafını dinlemek lazım. Ne demişler “tek tarafı dinlersen yanılırsın, iki tarafı dinlersen aydınlanırsın”. Kıymetli yatırımcılarımızı ve paydaşlarımızı kreditörlerimizle bir araya getirmek ve onları başbaşa bırakıp dertleşmelerine tanık olmak, “ben meğer çok önyargılı bakmışım” dediklerini duymak sanırım çeyrek asırlık iş hayatımda kendimin en işe yaradığını hissettiğim anlar oldu. Kreditör ister ki; yatırımcı fizibilite raporunu önce kendisi için yaptırsın büyük fotoğrafı görsün kendisi olsa bu yatırıma inanır ve finanse eder mi? Kreditör tarafında, referansları ve tecrübesi kuvvetli proje uygulayıcısı özellikle çatı solar yatırımlarında daha da önem kazanıyor zira çalışan bir tesisin üzeri riske atılma lüksü taşımaz. Lütfen bu hazırlıkları yaptıktan ve bir miktar da özkaynak ayırdıktan sonra finansçınızla buluşun. Sevgili kreditör sen de lütfen daha önce bu işi yapmadım çekingenliği gösterme, öğren araştır ve elinden geleni yap zira artık karşına bol bol bu yatırımlar gelecek..

Sevgili GÜNDERGİ okuyucuları;

Sektör oyuncularının Enerji sektörü adına birlikte daha yapacakları çok iş var… İşimiz çok… Benim de beklentim; finans kurumları içerisinde nasıl ki piyasanın ihtiyacına göre Kurumsal Bankacılık, Ticari Bankacılık, KOBI Bankacılığı, Özel Bireysel Bankacılık ve Tarım Bankacılığı gibi uzmanlık birimleri ayrıştırıldı şimdi sırada “Enerji Bankacılığı” var.. Eminim bu da olacaktır..

Hepiniz güzel ve yüksek enerjinizle kalın.. Finansmanı da bizden..

 


* Bu yazı ilk olarak Gündergi’nin 14’üncü sayısında yayınlanmıştır