Elektrikli araba mı, yenilenebilir enerji mi?

Mürşat Özkaya
20 Temmuz 2010

Dünyada son yılların en önemli konularından biri olan elektrikli arabalar, artık ülkemizin de gündemine iyice girdi. Ülkemizde yeniliklerin öncüsü genellikle özel sektör olmasına rağmen, devlet burada şaşılacak şekilde en önde ve bağırarak gidiyor. Ülkemizde, genellikle teknolojik gelişmelere özel sektör ön ayak olur, devlet sonradan uyanır, hatta bazen sektör oluşmuşken kuralları koymaya kalkışarak ortamı toz duman eder. Bu sefer nispeten erken davranıyor. Bazı ortaklıkların önünü açmaya yönelik desteğini ortaya koyuyor. Sanırım devlet planlayıcı ve düzenleyici olduğunu hatırladı.

Son günlerde, hemen her türlü basın yayın organında, ülkemizde elektrikli araba üretileceği yönünde haberler çıkıyor. Yıllardır yapılan akademik çalışmalar, herkesin bildiği yerel birkaç şirketin/kişinin ciddi çalışmaları, oluşturulmaya çalışılan konsorsiyumlar ve bazı bakanların son zamanlardaki çıkışları dışında henüz bu alanda bir oluşum görülmedi. Bununla birlikte, görülen o ki hükümet elektrikli araba üretimine oldukça fazla önem veriyor. Ne kadar ciddi olduklarını bilmek pek kolay değil ama enerji sektöründe neleri yaptıkları ve neleri yapamadıkları düşünülünce, ben şahsen bu alanda da pek ilerleme kaydedebileceklerini düşünmüyorum. Elektrikli araçların, normal araç olarak düşünülmemesi, hem iç piyasaya hem de ihracata yönelik olarak vergi teşvikleri getirilmesi, sadece araba üretimi değil de şarj istasyonlarının durumunu da ciddi olarak ele almaları ve ciddi teşvikler vermeleri gerekiyor. Bu olayın nasıl seyredeceğini hep beraber göreceğiz. Gerçi, biliyoruz ki devletimiz çok istediği bir şeyi mutlaka yaptırıyor. Neyse ki Ruslar bu alanda pek aktif değiller, yoksa Bursa’nın bir yerini talep edebilirler. Ne kadar ironik!

Neyse, gelelim esas konumuza. Aslında bence esas olarak düşünülmesi gereken konu, bu arabaları kimin yaptığı veya yapacağı değil de, elektrikli arabaların tam olarak hangi amaç yönünde üretildiği ve bu amaca ne kadar hizmet ettiği (edebileceği değil çünkü ileride mutlaka edecektir). Bu arabaların temel üretim amacının standart içten yanmalı motorların sahip olduğu yüksek oranlı egzos ve ses emisyonunu engellemek olduğu düşünülürse, insanlık ve çevre için önemli bir olay olduğu kabul edilebilir. Gürültü konusunda büyük bir ilerleme sağlanacağı aşikar. Bununla birlikte, egzos emisyonu ile ilgili olarak şu konuyu iyi düşünmek gerek. Doğru, ses emisyonu gibi bir elektrikli arabada çevreyi kirleten gazları içeren egzos emisyonu da yoktur, ama o arabada kullanılan elektrik acaba hiç zararlı gaz emisyonu yaratmadan mı üretilmiştir?

Dünya elektrik üretimin büyük çoğunluğu karbon kaynaklıdır (yaklaşık %65) ve doğal olarak temiz değildir. Ayrıca IEA’ya göre bu oran daha da artacaktır. Ülkemizde ise bu durum daha fecidir, yaklaşık olarak %80. Hal böyle iken, bir elektrikli araba neden temiz bir araç olsun. Santraller şehir dışında, dolayısıyla şehirlerdeki kirliliğin temel sebeplerinden biri arabalar olduğu için en azından şehirlerdeki kirlilik azalacak demek doğru bir yaklaşımdır ama esas sorunumuzu çözmez. Ürettiğimiz elektrik temiz olmadıkça, elektrik kullanan bir araba da tam olarak temizdir diyemeyiz.

Bir diğer önemli konu var, o da verimlilik. Şimdi bir elektrik santrali düşünelim. PV dışında hemen hepsi aynı üretim prensibinde olduğu için pek fark etmiyor. Bir kimyasal, nükleer vs enerjiden ısı enerjisine, oradan mekanik enerjiye oradan da elektrik enerjisine geçiş var ve bu geçişler sırasında belli kayıplar söz konusu. Ayrıca, üretilen o elektriği şehirlere getirirken de bir kayıp ve kaçak söz konusu. Bir de petrol kullanan bir araba düşünün. Sadece kimyasal-ısı-mekanik enerji dönüşümü, o kadar. Ekstradan elektrik enerjisine geçişten dolayı bir verim kaybı yok. Verimlilik açısından bakacaksak maalesef bunu da göz ardı etmemeliyiz.

İtirazları engellemek için şunları da söylemem lazım. Elbette ki santrallerdeki bu kayıplar sadece elektrikli araba için getirilecek elektrik için geçerli değildir. Şimdilik kullandığımız elektriğin hemen hepsi için bütün dünyada durum böyle. Ayrıca bir elektrik motorunun bir içten yanmalı motordan daha da verimli olduğu da aşikardır (sanayideki verimsiz EFF3 motorları gibi motorlar kullanmazsak tabii). Tabi, alıştığımız standart arabanın verdiği her türlü imkanı verebildiği sürece bu geçerli olacaktır.

Olayın çok boyutu olduğu aşikar. Evet elektrikli araba gürültüsüzdür, evet belki daha verimlidir (elektrik üretiminden başlayarak), evet belki şehirler için de kirlilik açısından bir kurtuluştur, ama ürettiğimiz elektriğin çevre açısından temiz olması şartıyla. Maalesef şimdilik dünyanın hemen hiç bir yerinde bu durum böyle değil. Hele ki bizim gibi yüksek oranda karbona bağlı bir ülke için hiç değil. Bunu gerçekleştirmek için atılacak adımlar da maalesef atılamıyor. Bu durumu en azından biraz değiştirecek meşhur “Yenilenebilir Enerji Kanunu” için şu günlerde Meclis’te yaşananlar da ortada.

Sonuç olarak, başlık sizi rahatsız etmesin, elbette birbiri ile kıyaslanacak şeyler değil ama elektrikli arabaya verilecek teşvikler gibi temiz enerjiye de ciddi destek versek, esas sorunumuz olan kirlilik daha kolay ve kökünden çözülmez mi?