Doha İklim Zirvesi Başladı mı?
İzlemek isteyenlere notlar…
Her sene gerçekleşen taraflar konferansının onsekizincisi, COP18 Doha Katar’da 26 Kasım 2012’de başladı. İklim değişikliği açısından en önemli toplantıda 200’e yakın ülkenin delegesi ile toplamda 17 bine yakın katılımcı müzakere edecek.
COP18, iklim değişikliği kaynaklı aşırı hava olayları ardından gerçekleşiyor bu kez. Grönland buzulunun yüzey tabakasının %97’sinin 4 günde eridiği, kutup yaz buzullarının tarihinin en küçük alanına ulaştığı, Sandy kasırgasından tutun da Türkiye’nin bile onlarca sel felaketi gördüğü, TBMM’nin bulunduğu Ankara’da sıcaklık rekorunun kırıldığı bir dönemde akıllara daha sorumlu bir müzakere olacağı fikri ister istemez geliyor. Ancak, insanların uzun vadeli çıkarları ile fosil yakıtların kısa vadeli nakit ihtiyacı arasında kalmış politikacılar ne yapacak merak konusu.
Taraflar Konferansı, son yıllarda umutsuzluğu inşa etme üstüne kurulu. COP17 öncesi Kanada’nın Kyoto Protokolü’nden çıkacağını haftalarca duyurarak beklentiyi düşürme politikası, bu sene COP18 Polonya’nın AB pozisyonunu yıkma çabası gibi olaylar iklim için umutsuzluğu beslerken fosil yakıt sektörüne ise umut veriyor. Ancak, zirve Taraflar Konferansı’nda değil, evde alınan kararla başlıyor. 2007’deki Bali zirvesinde Avustralya’nın iklim yüzünden iktidarı kaybetmesi ile KP’ye taraf olması, ABD bir şey yapmazken son günlerde Kaliforniya’nın AB gibi bir salım programına başlaması oldukça belirleyici. Evde ciddiye alınmayan bir konu zirvelerde ne kadar ciddiye alınır bilinmez ama müzakereler ev ödevleri için çok ciddi ip ucu verir.
Katar, doğru bir adres mi?
Geçen sene COP17’nin gerçekleştiği Durban-Güney Afrika kömüre dayalı ekonomisi ve iklim değişikliğinden kıvranan Afrikalı komşuları ile daha insani bir müzakere sergilemişti. Katar’daki COP18 kararı çıktığında beklentiler çok düştü. Güney Afrika’nın tersine Katar, doğal gaz zengini, kişi başına salımları en yüksek, komşusu petrol ülkeleri ile beraber hareket eden, hatta iklim için “fosil yakıt satamazsam, paramı isterim” diyebilecek kadar da ilginç bir ülke.
Katar’ın durumunu, COP18’deki ilk basın toplantısında görebiliriz. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Anlaşması (UNFCCC) Genel Sekreteri Christiana Figueres ile COP18 sekreterliğini yürüten Katar Enerji Bakanı Abdullah bin Hamad Al-Attiyah zirvenin ilk günü bir basın açıklaması yaptı. Japon bir gazeteci, COP18 sekreterine Katar’ın kişi başı salımları ile en yüksek ülke olması ve daha şimdiye kadar sera gazı envanteri bile vermemiş olması nedeniyle Al-Attiyah’ın görüşünü sordu. Al Arritah’ın cevabı ise çok netti; uğultu nedeniyle soruyu duyamadım!
Her ne kadar bakan soruyu duyamasa da, BBC zirveyi “Petrol zengini ülkede iklim pazarlığı olur mu?” diye baştan duyurmuştu.
COP17de çıkan sonuç neydi: Durban çıktıları
Durban’daki COP17’de Avrupa Birliği, Afrika ve risk altındaki ada devletlerinin desteği ile Kyoto Protokolü’nün ikinci yükümlülük dönemi (KP2) kararı çıktı. Yeni sözleşme ile ikinci yükümlülük dönemi 2013’den itibaren 2017 ya da 2020’ye kadar devam edecek.
İkinci önemli çıktı ise, beklenen küresel azaltım anlaşması. Aslında sadece 39 ülkenin katıldığı ilk döneme ek olarak bütün dünya ülkelerini bağlayan, küresel azaltım hedefleyen anlaşmanın hemen çıkması gerekiyordu. Böylesi bir anlaşmanın son hali yerine, 2015’e kadar karara bağlanacak ve 2020’de yürürlüğe girecek bir anlaşma kararı çıktı. Uzun dönemli iş birliğini belirleyecek olan yeni anlaşma için, Ek-1 ülkelerinden hem 2 yılda bir rapor, hem de 4 yılda bir ulusal bildirim vermesi isteniyor. Ek-1 dışı gelişmekte olan ülkeler ise benzer şekilde sadece 2 yılda bir rapor verecek. 2014’de başlayacak bu rapor ile oluşan sera gazı tahminleri neticesinde 2020 sonrası ülkelerin toplam resmine göre karar çıkmasının yolu açılacak.
Çıkması gereken ve hala çıkamayan karar ne?
Çıkması gereken karar, aslında kapsam, azaltım, süre ve hedef ile temelde alakalı. Buna bağlı olarak alt başlıklar ise Azaltım Fonu, Temiz Kalkınma Mekanizması, Yeşil İklim Fonu, Ölçülebilir, raporlanabilir ve doğrulanabilir (MRV) sera gazı raporlama, Gelişmekte olan ülkeler için MRV, Teknoloji Transferi, Ormansızlaştırma ve orman alanlarının bozulmasından kaynaklanan salımların azaltılması (REDD) gibi 7 temel başlık.
Kapsam: Yükümlülük alacak ülkelerin salımları toplamın ’inden biraz fazla. Bunun çok daha fazla olması gerekiyor.
Süre: Bilim salımların 2015’den sonra artması durumunda durumun geri dönülemez noktaya gideceğini söylüyor. Dolayısıyla, küresel anlaşma 2015’den geç olmamak kaydıyla başlamak zorunda.
Hedef: Bilim, 2020’ye kadar salımların %25-40 mertebesinde azaltılmasını, 2050 içinse, %90’a varan azaltım hedeflenmesini şart koşuyor.
Ülkelerin pozisyonu:
ABD: Seçimlerde iklimi telaffuz etmeyen Obama zafer konuşmasında iklimi telaffuz ederek heyecan yarattı. COP17’de basın açıklamalarını iptal ederek basından kaçan müzakereci Jonathan Pershing, COP18’in ilk günü yaptığı basın açıklamasında ABD’nin çabalarının ne kadar iyi olduğunu ortaya koyarak değişenin ne olduğu sorusunu kafalarda oluşturdu. ABD, süreçte sıkıştığında ve özellikle son günlerde Çin’e karşı argüman üreterek zirveyi karıştırması ile ünlü.
AB: AB son dönemde müzakerelerde kurtarıcı rolünde. İklim değişikliğinden en fazla etkilenen Afrika ülkeleri ve küçük ada devletleri ile ittifaklarına şimdi Avustralya’yı da katıyor. 1990 yılına göre ekonomik olarak %48 büyüyen ve salımlarını azaltan AB, 2020 hedefine şimdiden ulaşarak süreçte tutarlı olmaya en yakın aday.
Çin: Dünyanın fabrikası rolündeki ülke, bu rolünden vazgeçmek istemezken, salımlarının ABD’yi geçmesi ile daha fazla göz önünde. Şimdilik karbon yoğunluğu azaltımı hedefini hayata geçiren ülke, sıkıştığında diğer ülkelerin ne yaptığını soruyor.
Avustralya: 2007’ye kadar ABD ve Türkiye ile birlikte KP’ye taraf olmayan ülke, sonucunda iktidar değişikliği ile ödeyince pozisyon değiştirdi ve bugün karbon vergisini uygulayan örnek bir ülke.
Hindistan: Yoksulluk çelişkisi müzakerelerde bir avantaj iken, buna karşı yüksek nüfusu kaynaklı toplam salımlarına fosil yakıt merkezli çözümü ekleyerek durumunu dezavantaja dönüştürmüş bir ülke. Temelde argümanı sorumluluk alırız ama kalkınma hakkımız engellenemez üstüne kurulu.
Az gelişmis Afrika ve küçük ada devletleri: Bir taraftan iklim felaketlerine karşı uyumu finanse ettirmek için çaba sarfederken, azaltım anlaşmalarını daha fazla fatura ödememek için destekleyen ülkelerden oluşuyor. Çözüm iseyenler için en fazla başvurulan adres.
Rusya ve Japonya: KP-1’de yer alan, ancak müzakerelerde en fazla problem çıkaran 2 ülke. Rusya’nın kömür ve doğalgaz rezervleri kaynaklı sevdası buna neden iken Japonya’nın böyle bir sevda için rezervi yok.
Türkiye: Çerçeve Sözleşmesine ve Kyoto Protokü’ne en geç katılan, hiçbir sorumluluk almayacağını söyleyen, ama teknoloji ve finansmandan yararlanmak isterken 2012 yılını kömür yılı ilan eden, 90 yılına göre salımlarını yüzde 115 arttırmış bir ülke.
Türkiye’nin hakkı yeniliyor mu?
COP18’in ilk günü ABD, Kanada, Rusya, Japonya ve Yeni Zelanda günün fosili ödülünü alırken Yeni Zelanda’ya ikincili ödülü de verildi. Yeni Zelanda’ya ödülü getiren KP2 için hedef koymayarak katılmaması. Türkiye ise mevcut 23 kömür santrali inşası, hedef koymak yerine salım artışı rekoru kırması, KP2 ye katılmayacak olmasını ifade etmesine rağmen ödül alamadı. Kafalarda Türkiye’nin hakkı yeniliyor mu sorusu gelirken, bunun nedeni ilk günkü raporlardan ortaya çıktı. Earth Negotiation Bulletin’in kayıtlarına göre, müzakere konuşmalarında Cezayir 6, İran 2, Mısır 6, Kıbrıs 2 defa konuşurken, Yeni Zelanda bile 1 kez konuşmuşken Türkiye ilk günde kayıtlara geçen sıfır konuşma yaptı.