“Doğanın intikamına az kaldı”
Sel felekatleri, kuraklık ve sıcak hava dalgası gibi aşırı hava koşulları, gelecekte daha da artacak.
İklim uzmanları uyarıyor: Sel felekatleri, kuraklık ve sıcak hava dalgası gibi aşırı hava koşulları, gelecekte daha da artacak.
2011 yılında şöyle bir haber yapılmıştı: Dünya ekonomisinin kalbi sayılan Wall Street, kasırga alarmı yüzünden tahliye ediliyor, 370 bin kişi Manhattan’ı boşaltmak zorunda kalıyor. New York borsasında işler duruyor. Tüm uluslararası finans camiasının gözü-kulağı kasırganın ilerlediği güzergahta. Kulağa bir film sahnesi gibi gelen bu durum, 2011 yılı ağustos ayında New York’a doğru ilerleyen “Irene” adlı kasırga ile neredeyse gerçeğe dönüşmüştü. Finans metropolünde gerekli tüm tedbirler alınmıştı: Metrolar işlemeyecek, şehrin elektrikleri kesilecek ve Manhatten sakinleri tahliye edilecekti. Neyse ki işler o aşamaya varmadı. New York belediye Başkanı Michael R. Bloomberg tehlike alarmının geçtiğini duyurdu.
Ancak New York tehlikeyi bu kez ucuz atlatmış olsa da uzmanlar, gelecekte birçok şehrin bu tarz senaryolara hazırlıklı olması gerektiğini belirtiyor. Kısaca “SREX” adıyla bilinen, “İklim Değişikliğine Karşı Önlemlerin Teşviki Kapsamında Olağanüstü Olaylar ve Doğal Afet Risklerinin Yönetimine Dair Rapor”a göre kasırga, sel ve kuraklık gibi aşırı hava koşullarından kaynaklanan felaketlere gelecekte daha sık rastlanacak.
Uluslararası Yerel Çevre Girişimcileri Konseyi’nin (ICLEI) Bonn’da yapılan dünya kongresinde tanıtılan raporun ardından kentlerin, iklim değişikliğinin sonuçlarına en iyi şekilde nasıl hazırlanabileceğinin yolları tartışıldı. Zira konseyin Başkanı David Cadman’a göre, eğer şimdi harekete geçilmez ve fosil yakıtlar, enerji kaynağı olarak kullanılmaya devam edilirse, ciddi bir küresel ısınma söz konusu: Cadman “Burada yüzyılın sonuna kadar 4 ila 6 derece arasında bir küresel ısınmadan bahsediyoruz. Bu da demek oluyor ki, kutuplardaki gibi Grönland’ın iç kısmındaki buzlar da eriyecek” diye konuşuyor.
Cadman’a göre dünya nüfusunun üçte ikisi su kenarında yaşadığı için, küresel ısınmanın yol açacağı okyanuslardaki su seviyesinin yükselmesi, kıyı kentlerini doğrudan tehdit ediyor. Tek kestirilemeyen sonuç ise denizlerdeki su seviyesinin ne kadar yükselebileceği. Bonn kentindeki BM Üniversitesi’nden iklim uzmanı Joern Birkmann, “Şunu kesin olarak söyleyebiliriz ki, yükselme 1 metre ile kalmayacak; 2100 yılına kadar 2 metre veya onun da üzerine çıkacak. Peki ya denizler, bu kadar yükselirse, milyonlarca insan nereye tahliye edilecek? Zira bu suların iki gün içinde geri çekilmesi gibi bir şey de söz konusu olmayacak” şeklinde konuşuyor.
İklim uzmanı Brikmann’a göre kentlerde şimdiden sadece iklimi korumaya yönelik değil aynı zamanda felaketlerden korunmaya karşı da yatırım yapmalı. Ancak zaten borç içindeki birçok kentin bu pahalı yatırımı yapması pek kolay görünmüyor.
Kent konseyleri temsilcileri, felaketlere nasıl hazırlıklı yakalanılacağını tartışırken BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi heyeti de Katar’da yapılacak bir sonraki İklim Zirvesi’nin hazırlıklarını yıl sonuna kadar tamamlamak üzere bir araya geldi. Ancak birçok yerel yönetici gibi Bonn Belediye Başkanı Jürgen Nimptsch de bu zirveden de tıpkı 2009 yılında Kopenhag’da olduğu gibi işe yarar bir sonuç çıkmayacağını düşünüyor. Nimptsch “Eğer uluslar, gerekli uzlaşmayı sağlayamazlarsa, iş başa düştü demektir. O zaman kentler, belediyeler kendi bölgelerindeki gerekli değişiklikleri ellerinden geldiğince kendileri yapmak zorunda kalır” diyor.
Uluslararası Yerel Çevre Girişimcileri Konseyi’nin Başkanı David Cadman da aynı görüşü paylaşıyor. Cadman’a göre de kentlerin uluslararası politikaları bekleyecek zamanları kalamadı. Zira iklim değişikliğinin yol açacağı sonuçlar, 2020 yılından itibaren açık bir biçimde hissedilecek. Cadman’a göre o tarihten sonra iklim değişikliğinin sonuçları artık kontrol edilemeyecek ve doğa her şeye kendi başına karar verecek. Belki de bir anlamda intikamını alacak.