Devlerin Güneş Savaşı…

Mustafa Işık
7 Ocak 2012

Güneş kimsenin malı değil ama güneş enerjisi “Çin-in- malı” olmaya devam ediyor.

Çin’in fotovoltaik (pv) üretimde geldiği kapasite ve rekabet gücü acımasız bir şekilde büyük batılı şirketleri içinden çıkılamaz zorluklarla iflasın eşiğine getirmeye devam ediyor. Sadece fotovoltaik teknolojide değil, yoğunlaştırılmış güneş enerjisi (csp) ve diğer alternatif güneş teknolojilerinde de maliyet yarışındaki avantajlar beklenmedik bir şekilde 1$/Wp altı maliyet telaffuzları ile sarsıldı ve rekabet yerini teslimiyetlere bırakmaya başladı. Bu mağduriyetin en son kurbanı yıllardır yoğunlaştırılmış güneş enerjisi araştırma ve uygulamalarında küresel yarışın bayraktarlığını yapmış, güçlü teknolojik alt yapısıyla çok iyi gelecek vadedenlerden biri oldu.

Arz-talep dengesizliğinin ötesinde, fotovoltaik üretim arenasındaki batı ve doğunun mücadelesi, sadece üretim ve ticarette değil, bağımlı politik ve hukuki alanda da devam ediyor. Devletlerin desteklediği haksız rekabete bağlı adaletsizlik şikayetleri batıda mahkemelerde incelenmeye değecek vasıfta görüldü.

Yüzeysel olarak önemli, sürpriz ve beklenmedik gelişmelermiş gibi yorumlansa da şartların çok olgunlaştığı ortamlarda dökülmenin olacağı kaçınılmaz bir kaderdi. Daha geniş bir bakışla avantajlı üretim alternatiflerinin adresi olan doğuya bu işin kaydırılma sürecinin, zamanlamayı doğru yapamayanlar için “kazalı” olarak tamamlanması olarak da görebiliriz. Yani tünele girileceği ve bunun mutlaka çıkışının olacağı biliniyordu, sadece çıkışı batı-doğu ikileminde doğru göremeyenlerin tercihleri, kendilerinin var olamama sonucunu doğurdu. Bir başka açıdan olanları batının yenilenebilir altyapılarını doğuya daha iyi şartlarda -maliyetlerde- taşere etme süreci olarak da  değerlendirebiliriz.

Fakat anın önemli gerçeği; daha 2006 yılında fotovoltaikte kayda değer bir üretimi olmayan Çin’in son 5 yılık dönemde batının araçlarıyla zirveye tırmanışı ve pazarda söz sahibi oluşudur. Üstelik bu süreci gerçekleştirirken bilgi, tecrübe, üretim sarfları, altyapı ve araç-gereçlerin çok büyük kısmını batılılardan temin etmiştir.

Çevre etkileri müstesna, üretim ve yatırımlar açısından baktığımızda doğunun, özelinde ise Çin’in bu kadar kısa sürede ulaştığı üretim kapasitesi, yeşil enerji yatırım potansiyeli ve karbon mekanizmalarının avantajlarını değerlendirmesi bir başarıdır.

Bu büyüme ve engellenemeyen ülkesel tekelleşme eğilimi önümüzdeki senelerde batının endişelerini daha da artıracağa benziyor.

Bizim için önemli sonuçlardan biri de, yakalamış olduğumuz büyüme rakamlarında, güneş enerjisinde küresel olarak yaşananların, bizde sektörel olarak yaşanma riski olanları iyi görmek ve buna göre temkin, tedbir ve teşkil olgunluğuna ulaşmaktır.

Özdeş bir durum 2000’li yıllarda sıvı kristal teknolojisindeki ekran üretiminde yaşanmıştı. O yıllarda Cebit’te karşılaştığımız bir Alman profesör biraz da yakınarak, bu konuda üretim konusu da dahil tüm bilgi ve teknolojinin kendilerine ait olduğunu fakat üretim pazar payında Japonya ve doğunun söz sahibi olmasını tezat olarak yorumlamıştı.

***

2011 itibarıyla, dünyada PV üretiminde ilk onda bulunanların ülkesel değerlendirmesinde Çin -şimdilik- yaklaşık %65’e sahip; diğer %35’te ise doğu için bilgi ve teknoloji üretimi açısından “ayağındaki batı” olan Japonya ve Kore bulunuyor.

İlk ondaki bu şirketlerden  biri kullandığı üretim tekniği ve ham maddesiyle diğerlerinden farklıdır. Diğer şirketler kristal silisyum bazlı üretim yaparken, bu şirket yaptığı yenileşimlerle ince film teknolojisinde ısrar etmeye devam etmektedir. Bu tespit özellikle teknolojik yaklaşımların ve “yenileşimin küresel var olma pratiği” açısından önemlidir.

Son 5 yıllık süreç içinde Avrupa’da güneş enerjisi (pv) fiyat düşüşleri %50’lere ulaşmış durumda. Farklı teknolojilere bağlı olarak önümüzdeki 10 yıl içinde bu düşüşün tekrar %50’lere varabileceği tahmin ediliyor. Avrupa’daki pv’den elektrik üretim maliyetleri, sistem büyüklüğü ve güneş potansiyeline bağlı olarak 2010’daki 16-35 ct€/kWh’dan, 2020’de 8-18 ct€/kWh’a düşeceği öngörülüyor. Rakamların bilinmesi ve yorumlanması, özellikle enerji çeşitliliğinde belirlenecek strateji açısından son derece önemlidir.

Yenilenebilir enerji üretim sistemlerinde yapılan araştırma geliştirme faaliyetleri, teknolojilerin zaman endeksli maliyet ve avantajlarını sürekli değiştirmekte. Bu da enerjide yapılacak uzun vadeli anlaşmaların kaynak bağımlı ve bağımsız risk analizlerinin, teknoloji ve zaman çerçevesinden ziyade çok boyutlu stratejik etki-tepki yaklaşımlarıyla yapılmasını gerekli kılmaktadır.

Güneş enerjisinde “küresel” ve “teknolojik” rekabeti ilişkileri ile iyi görebilmek, bu rekabetin üretimdeki etkilerini mutlaka bilgi merkezli olarak yapmak gerekiyor. Sadece anlık üretim araçları ve tekniklerine odaklanmak ve bu konuda çalışmak, hızlı gelişen ve zamanı eskiten teknolojik gelişmelerin önünde dayanılamaz bitişleri getirmeye devam edecektir.

İşin görünen yüzünde sonucu, her ne kadar doğu ve batını üretim avantajları belirliyormuş gibi görünse de tabanında bilgi ve teknolojik gelişmelerin yapacağı “oyunun kuralını değiştirme” etkisine, herkes aşılanmış gibi diri ve hazırlıklı olmaya çalışmaktadır.

Doğunun, batının gelişmiş teknolojisini üretim sistemlerine uygulanması ile ortaya çıkardığı cihaz ve sistemlere muhtaciyeti, doğuyu bir anahtar olarak “bilgi” ve “bilgi bazlı uygulama”yla üretim kilitlerini bir avantaja dönüştürecek açılımlarda varlığa mecbur etmektedir.

***

Güneş her gün bize de doğuyor ve batıyor. Batıdan doğuya giden güneş enerjisi bize uğramadı, hala vidalarda takılı kanunların 600 MW’cık kapasiteyi paylaşmasını bekliyoruz, yani “enerji” varlığında “enerjilenme” sorunu devam ediyor.

Bu arada 7 nükleer santral kapatan güneş fakiri Almanya, geçen yıl toplam elektrik enerjisinin %3,2’ini güneşten sağlamış…