Değişen Enerji Piyasasından 2 Yorum 1 Sonuç

Mürşat Özkaya
28 Mayıs 2010

Geçen haftaki ICCI fuarında konuşan IEA Baş Ekonomisti Fatih Birol, konuşmasında önemli konulardan bahsetti. Bu konuşma, duymayı ve kabullenmeyi pek de istemediğimiz argümanları da içeriyor olabilir. Bunların en önemlileri, nükleer ve doğalgaz hakkında söyledikleriydi.

1) Bilindiği gibi nükleer enerjiye son zamanlarda dünya genelinde sadece gelişmekte olan ülkelerde bir ilgi vardı ve tesisler çok büyük oranda bu ülkelerde kuruluyordu (çin, hindistan vs). Gelişmiş OECD ülkelerinde ise uzun zamandır pek bir kurulum görülmüyordu. Bununla birlikte görülen o ki, artık Avrupa ülkelerinde de nükleere tekrar bir dönüş var, yeni tesisler kurulması yönünde çalışmalar başlatılıyor veya en azından düşünülmeye başlanmış. Bu durum, nükleer santral kurmak isteyen hükümetin elini daha fazla güçlendirecek gibi duruyor. Her ne kadar aynı kefede olmasalar da, bu değişim yenilenebilir enerji konusunda zaten hevesi kaçmış olan hükümetin bu konuya daha soğuk bakmasına sebep olabilir.

2) Doğalgaza gelirsek, genel olarak bakarsak son zamanlarda özellikle avrupa genelinde doğalgaz tüketiminde (krizinde etkisiyle) bir düşüş gerçekleşmiş, ayrıca meşhur kaya gazı üretiminden dolayı da ABD?deki LNG kullanımında yüksek oranlı bir azalım oluşmuş durumda. Bu durumdan dolayı, hem doğalgaz hem de LNG fiyatlarında dünya çapında bir düşüşün olacağı, bu sebeple gaz kontratlarının yeniden gözden geçirildiği veya geçirileceği yönünde ciddi düşünceler ve bulgular var. Buna gene temiz enerji açısından bakarsak eğer, doğalgaz fiyatlarındaki düşüşün, beklenen Yenilenebilir Enerji Kanunu’nu nasıl etkileyeceği konusu önem kazanıyor. Türlü türlü nedenler ortaya atılsa da, geçen sene tasarının yasalaşmamasının en önemli sebeplerden birinin doğalgaz lobisi (!) olduğu ortaya çok fazla atılmıştı. Şimdi fiyatların daha da düşmesi, zaten doğalgaz santrali kurma veya kurdurma konusunda fazla meraklı olan (yanlış/doğru!) devletin, YEK konusunda daha ciddi adımlar atması ne derece beklenebilir.

Kanundan ümidini kesmeyen kişilerce bu iki konu etraflıca tartışılmalı.

İzole Sistemler;

Aslında sektör genelinde artık kanun çıkması açısından beklenti içinde olan pek de fazla kişi kalmadı. Bunun dışında YEK’te de geçen ama yönetmeliği bir türlü çıkarılamayan lisanssız sistemlere ait durumun netleşmesine ait beklenti daha fazla gibi duruyor. Maalesef bu konuda da birkaç problem var gibi duruyor!. Konuyu kısaca özetlersek eğer, temiz enerji sistemleri lisans alınmadan şebekeye elektrik verecek şekilde kurulamıyor. Ama yönetmelik çıkarsa 500 kW’a kadar şebeke destekli olarak kurulabilecek. Bununla birlikte, izole sistemler halindeki kurulum için kimilerine göre bir problem yok kimilerine göre var. Bu konu ile ilgili 16.12.2009’da yayınlanan 27434 sayılı “Elektrik Tesisleri Proje Yönetmeliğinde” geçen aşağıdaki madde ve bu maddenin yorumlanması çok önemli.

Ulusal şebekeden bağımsız, izole olarak enerji üreten tesisler;

MADDE 20 – (1) Ulusal-enterkonnekte şebekeden bağımsız olarak çalışan elektrik üretim tesisleri için lisans şartı aranmaz. Ancak bu Yönetmelik kapsamında proje onaylatmaları mecburi olup, proje onayı ve geçici-kesin kabul işlemleri Bakanlık veya Bakanlığın yetki verdiği kuruluş ve/veya tüzel kişilikler tarafından yapılır.

***

Sonuç olarak, benimde katıldığım çeşitli ortamlarda yaşanan tartışmalar sonucunda, gördüğüm, bu madde ile şebekeye bağlı olmadan (hatta 500 kW sınırı bile olmadan) her türlü enerji üretim sistemi kurulabilir. Zaten çeşitli yerlerde buna örnek olacak bazı sistemler kuruldu (proje onaylı?). Ama şunu da söyleyeyim, bu kanun ve yönetmelikleri çıkaran birtakım kuruluşlarda bile tersi görüşler var.

Şimdi, şu aşağıdaki safça sorulmuş sorular temelinde konuyu tartışmak gerekiyor.

– Şebekeye elektrik vermeden enerji üretim sistemi kurulabilir mi?

– Bu noktada bir yerlerden izin alınmalı mı, hiç alan oldu mu?

– 500 kW sınırı diye bir konu fiilen ne derece var?

– TEDAŞ özelleştirmelerinin bu duruma etkisi ne olur?