Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Sera Gazı Emisyonlarını Takibe Alıyor

Farız Taşdan
5 Ağustos 2011

Türkiye’de de iklim değişikliği konusundaki farkındalığın en azından bazı kurumlarda artıyor olduğunu görmek gerçekten ümit verici. Eski adı ile Çevre ve Orman Bakanlığı, yeni adı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bağlı İklim Değişikliği Dairesi, sera gazı emisyonlarına neden olan sektörlerin tesis bazında izlenmesi, raporlanması ve doğrulanmasına ilişkin yönetmelik üzerinde çalıştığını açıkladı. Pek çok sektörü etkileyecek ve bu sektörlere mali bir yük getirecek olan yönetmelik çalışmasını bu yazımda ele almakta yarar görüyorum.

Öncelikle, emisyonların izlenmesi, raporlanması ve doğrulanması (MRV-monitoring reporting and verification) terimlerini açarak ne kastedildiğini ve iklim değişikliği ile ilgilerini ortaya koymak yazımızın devamını anlamakta kolaylık sağlayacaktır. Malumunuz iklim değişikliğine ve küresel ısınmaya atmosferdeki sera gazlarının artışının sebep olduğu çoğunlukla kabul gören bir görüştür. Daha önceki yazılarımda da belirtmiştim; sanayi devrimi öncesi 280 ppm (ppm-milyonda bir parçacık) olan atmosferdeki karbondioksit yoğunluğu, sanayileşmenin etkisi ile artmış olup güvenli düzey olarak kabul edilen 350 ppm üstüne çıkmış ve bugünlerde 393 ppm ulaşmıştır. Sera gazlarının atmosferdeki yoğunluğunun bu hızla artıyor olması iyiye işaret olmayacağı gün gibi açıktır. Peki nasıl durdurabiliriz bu emisyonları? Hangi kaynaklar, hangi kuruluşlar ne kadar emisyona neden oluyorlar? İşte tam bu noktada Bakanlık tesis bazında sera gazı emisyonlarının ne kadar olduğunu bilmek ve izlemek istemektedir. İzleme, raporlama ve doğrulama ile amaçlanan ise:

1) Bakanlık tarafından belirlenecek olan periyot (yıl) içerinde sera gazlarına neden olan kaynakların izlenerek, neden olunan sera gazı miktarının belli bir metodolojiye (Avrupa Emisyon Ticaret Sisteminin 2003/87/EC nolu direktifi) göre hesaplanması,

2) Bakanlık tarafından belirlenen metodolojiye uygun olarak sera gazı emisyon hesaplanma yönteminin ve miktarının raporlanması,

3) Hazırlanmış olan raporların, Bakanlıkça akredite edilmiş kuruluşlar tarafından doğruluğunun denetlenerek, doğrulama raporunun hazırlanması.

2011 yılı sonu itibari ile çıkarılması düşünülen Sera Gazı Emisyonlarının Tesis Bazında İzlenmesi, Raporlanması ve Doğrulanmasına İlişkin yönetmelik ile Bakanlık tarafından belirlenen sektörler ve bu sektörlerdeki kuruluşlar yukarıdaki adımları takip ederek yıllık bazda emisyon miktarlarını izlemek, raporlamak ve doğrulamak ile yükümlü olacaklardır.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığının İklim Değişikliği Dairesi sera gazı emisyonlarının izlenmesi, raporlanması ve doğrulanması konusunda Avrupa Birliği yönergelerini takip etmeyi uygun bulmuştur. Bence de en doğru olan budur. Avrupa Birliği Emisyon Ticaret Sistemi direktifi de İklim Değişikliği Dairesi sayfasında yayınlanmakta olup sektörel görüşlere açılmıştır. Bakanlığın bu konuda yapmış olduğu açıklama da aşağıdaki gibidir:

“Söz konusu yönetmelik çalışmalarında 2003/87/EC sayılı Avrupa Birliği Emisyon Ticareti Sistemi direktifinde yer alan faaliyetler (tesisler) ve ilgili direktifin 2007/589/EC sayılı izleme, raporlama ve doğrulama kılavuzu esas alınacaktır”

Açıklamada bahse konu olan tesisler; Avrupa Birliği Emisyon Ticaret Sistemine dahil olan tesisler ile aynı olması bekleneceği gibi Bakanlıkça belirlenecek sektörlerin de bu uygulama içine dahil edilmesi söz konusu olabilir. AB ETS’ye dahil olan sektörler; Enerji, Çimento, Demir-çelik, Otomotiv, Kok, Rafineri, Metal işleme, Kireç, Cam, Seramik, Kağıt, Nitrik asit / adipik asit, Soda iken Bakanlık bu sektörlere ayrıca şeker, karbon tutma- depolama-taşınması havacılık ve atık sektörlerini de eklemeyi planlamaktadır. Bakanlık, AB ETS‘den farklı olarak, yanma termal girdisi 100 MW’ı aşan tesisleri bu yönetmelik ile sorumluluk altına sokmayı planlayarak (AB ETS’ de bu limit 20 MW’tır), sistem içine dahil olacak tesis sayısının 700 civarında olduğunu açıklamıştır.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yönetmeliği bu yıl sonu itibari ile çıkartabilirse, belirlenen sektörlerdeki tesislerin sırası ile yapmaları gereken uygulamalar; izleme planları hazırlayarak bakanlığa onaylatma, ilgili yılın sera gazı emisyonlarını izleme, sera gazı emisyonlarını raporlama ve doğrulama ve raporların bakanlığa bildirilmesi olacaktır. Bu çerçevede, Bakanlık tarafından belirlenen ilk uygulama yılının 2011 olması imkansız, 2012’nin ise çok iyimser bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum. Tabii ki Bakanlığın yapması gereken alt yapı çalışmalarını da göz önünde bulundurmak lazım. Örneğin sektörel tesislerden gelecek olan izleme planlarını Bakanlığın hangi birimi ya da hangi personeli ilgilenebilecektir. Böylesi bir kapasite var mı ya da Bakanlık bu hizmeti dışarıya yaptırmayı mı tercih edecek? Kapasite artırmaya ihtiyaç olduğu çok açık, ama bunun nasıl yapılacağı henüz belli değil.

Hazırlıkları süren yönetmeliğin Bakanlık için sera gazı emisyonlarını sektörler ve tesisler bazında izlemek ve bu verileri iklim değişikliği müzakerelerinde etkin bir şekilde kullanma konusunda son derece yardımcı olacağı kesindir. Aynı zamanda emisyon miktarının izlenmesi, raporlanması ve doğrulanması süreci, bu süreci yürütmek zorunda olanlar için farkındalık yaratacak ve uzun dönemde ilgili sektörlerde emisyon azaltmaya yönelik daha fazla enerji verimliliği projelerini görmemizi mümkün kılacağına inanıyorum.

Yönetmelik kapsamındaki tesis yöneticilerinin aklına “acaba Bakanlık sera gazı emisyonlarına bir limit getirmeyi planlıyor mu” sorusu geliyordur herhalde. Türkiye’nin iklim değişikliği politikalarına ve müzakerelerde yürütmüş olduğu tartışmalara baktığımızda sanayideki sektörleri bağlayıcı bir limit kısa dönemde görünmüyor.