Çevre ve iklim için 80. madde endişesi
TBMM’de kabul edilen 6745 sayılı kanunun çevre dostu olmayan enerji yatırımlarını yaygınlaştırmasından endişe ediliyor
20 Ağustos günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda kabul edilen ‘’Yatırımların Proje Bazında Desteklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’’ bugün Cumhurbaşkanlığına gönderildi.
6745 sayılı kanun büyük oranda ilk olarak Türkiye Varlık Fonu kurulmasına dair hazırlanan 6741 sayılı torba kanun teklifi içinde yer alan maddelerden oluşuyor.
Kanunun, 6741 sayılı torba kanun içinde ilk olarak 70’inci, Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmelerinden sonra 75’inci, son aşamada ise 80’inci maddesini oluşturan bölümü ise özellikle çevre örgütleri ve aktivistlerinin tepkisini çekmiş durumda.
Tepkilerin gerekçesini ise bu madde ile nükleer ve termik santral yatırımlarının desteklenebilecek olması ayrıca doğaya zarar verebilecek çeşitli projelere yönelik hukuki mücadele yolunun kapatabileceği endişesi oluşturuyor.
80. madde Bakanlar Kurulu’na Ekonomi Bakanlığı’nın belirlediği bazı projelere çeşitli ve geniş destekler sağlama ile bu projelerin yatırım sürecini aksatan veya yavaşlatan idari işlemlere karşı istisnalar getirilebilmesini hükme bağlıyor.
Düzenlemede Ekonomi Bakanlığı’nın bu projeleri belirleme ölçütlerin çerçevesi olarak ise kalkınma planları ve yıllık programlarda öngörülen hedefler doğrultusunda Türkiye’nin arz güvenliğini sağlama, dışa bağımlılığını azaltma, teknoloji dönüşümünü sağlama, yenilikçi, Ar-Ge yoğun ve katma değeri yüksek olma gibi özellikler belirleniyor.
”Kömür santralleri yapılabilir hale gelecek”
Konu hakkında bir bilgi notu yayınlayan Enerji ve İklim Uzmanı Önder Algedik ise bu maddenin sağlayacağı yüzde 100’e ve 10 yıla varan kurumlar vergisi gibi mali muafiyetler gibi teşviklerin kamu bütçesinde çok önemli açık oluşturacağına dikkat çekti. Algedik aynı zamanda yerli kömür santrallerine getirilen yüksek alım fiyatlarına ek olarak böylesi bir imtiyazın daha eklenmesi ile yapılması ekonomik olarak mümkün olmayan kömür santrallerinin yapılabilir hale geleceği belirtti. Ayrıca, bunun dünyada iklim değişikliği ve ekonomik açıdan sıkışan yatırımcıların kaçacağı adres olarak Türkiye’yi göreceği anlamına geleceğini de belirtti.
‘’İdari işlemler artık dava edilemeyecek’’
Konu hakkında BBC Türkçe’den Fatma Yörür’ün sorularını cevaplayan, çevreye zarar veren HES projelerine karşı yürüttüğü hukuki mücadele nedeni ile ‘’derelerin avukatı’’ olarak tanınan Avukat Yakup Okumuşoğlu bu yasanın nükleer enerji santrallerinden, termik santraller ve sit alanlarına kadar etki edeceğini ve çevreye telafisi olmayacak zararlar verebilecek yatırımlara karşı hukuk yolunun kapanacağını iddia etti.
Avukat Okumuşoğlu açıklamasında şunları kaydetti;
“Akkuyu, Sinop, İğneada nükleer santralleri, HES’ler, alt yapı yatırımları, termik santraller, sit alanları bu yasadan etkilenecek. Bu yasa ile tek bir Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası, yaşanan tüm hukuki mücadelelerimize, Danıştay’ın defalarca verdiği iptal kararlarına rağmen birkaç saat içerisinde çıkacak. Evet bu yasadan önce de süreçlerde hukuksuzluklar yaşıyorduk. ÇED raporlarının iptali, yargı süreçlerine müdahale edilebiliyordu ama hukuki olarak her zaman itiraz hakkımız vardı. Dava konusu edilebilen bu idari işlemler şimdi dava edilemeyecek. Bunun yanı sıra, ilgili kamu kurumları denetim süreci devre dışı bırakılıyor. Elektrik Piyasası Koruma Kanunu, Ormanları Koruma Kanunu, Meraları Koruma Kanunu, Su Ürünlerini Koruma Kanunu, Çevre Kanunu, Toprak Koruma Kanunu, DSİ devre dışı kalıyor. Örneğin bir hidroelektrik santral, meraya yapılacaksa mera komisyonundan geçmesi gerekiyordu. Bu yasa bunu ve tahsis alma zorunluluğunu ortadan kaldırıyor. Orman, mera, toprak cinsi ve ekolojik değerine bakılmaksızın alınacak kararların telafisi olmayacak.”
‘’Amaç yatırımları hızlandırmak ve teşvik etmek’’
Aynı haberde görüşleri yer alan Plan Bütçe Komisyonu Başkanı, AKP milletvekili Mehmet Şükrü Erdinç ise şunları söyledi;
“Bu fıkranın amacı yatırımların hızlandırılmasına ve teşvik edilmesine yöneliktir. Kalkınma ajansları tarafından verilen bazı desteklerde, teşviklerde bazı sınırlamalar olabiliyordu. Artık Bakanlar Kurulu uygun görürse yatırımların teşviki için bu sınırlamaları kaldırabilme yetkisine sahip oluyor. Tasarının son halinde, yapılacak proje bazlı yatırımlarda sağlanacak devlet desteği de düzenlendi. Buna göre, yatırımlar Ekonomi Bakanlığı bütçesinden sağlanacak destekle finanse edilebilecek. Vergi muafiyetleri, prim, faiz, ücret ve enerji desteği, hazine taşınmazlarının özel sektöre devri gibi bir dizi teşvik de yasaya dahil edildi.’’
‘’Türkiye’nin gelecek on yılları feda edilecek’’
Greenpeace Akdeniz tarafından yayınlanan açıklamada ise yasanın Türkiye’nin gelecek on yıllarını termik santral ve nükleer gibi verimsiz, kirli teknolojilere feda etmek anlamına geleceği iddia edildi.
Açıklamada, Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Kampanya Sorumlusu Duygu Kutluay’ın şu değerlendirmesi yer aldı;
“Özellikle kömür projeleri uzun süredir yatırımcı bulamıyor. Zira bu projeler, hem uluslararası hem de ulusal bir çok yatırımcı ve şirket tarafından riskli projeler olarak görülüyor. Varlık Fonu yasasıyla projelerin ekonomik fizibilitesini sağlayan unsur kamu maliyesi, yani bizlerin ödediği vergiler olacak. Başta rüzgar ve güneş olmak üzere yenilenebilir enerji kaynaklarının maliyetleri büyük bir hızla düşer ve küresel ölçekte yeni yatırımların 3’te 2’sinin yenilenebilir enerjilere yapılması beklenirken, Türkiye’de ise Madde 75 ile devletin, gelecek onyıllarımızı tüm dünyanın uzaklaştığı enerji üretim biçimlerine bağımlı kılacağına ve bu projelerin yatırım maliyetlerini üstleneceğine dair endişe taşıyoruz.’’