Bir gazete haberi üzerine çeşitlemeler

Baha Kuban
1 Kasım 2012

“Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün ABD’li bir firmanın Kilis’te güneş enerjisi yatırımı yapacağını söyledi”. 

Bilim,  Sanayi ve Teknoloji Bakanı’nın demecinden öğrendiğimize göre bir finans şirketi olan  ABD’li  ICA,  200 milyon ABD $ lık güneş paneli üretimi  ve ardından önce 200 MW, zaman içinde de 2 GW’lık GES santralları ile Türkiye için her sektörde büyük olarak kabul edilebilecek bir yatırımı düşünüyor. Ülkemizde uzun zamandır ve büyük sancılarla emeklemeye devam eden  güneş sektörünü yakından izleyenler, yıllardır çeşitli firmalar, yetkililer ve şahıslarca dile getirilen bu tür haberlere karşı epeyce aşılandılar denebilir. Sektörden yükselen kuşkucu yaklaşım ve nidalara da dolayısıyla şaşırmamak lazım. Evet, Türkiye’nin bu alanda büyük yatırımlara gereksinimi var. Bu onlardan biri olabilir mi?  Yargıya varmadan önce bilgi sahibi olmaya çalışalım.

İfade edilen yatırım rakamlar  ile  devletin resmi raporlarında dile gelen  toplam ve bölgesel hedeflerin uyuşmazlığı bir yana, ortaya konulan birim fiyatlar ile ilgili de çeşitli kuşkular ifade edilebilir. Ama benim niyetim özellikle konuyla ilgili yabancı kaynaklardan edindiğimiz bilgilerin de yardımı ile yatırımcı şirket ICA’nın işbirliği yaptığı ABD firması ISET’in (International Solar Energy Technology) geliştirdiği CIGS ince film teknolojisi üzerinden tartışmaya bir katkı yapmak.

CIGS  ince film teknolojisi, Bakır (Cu), İndiyum (In), Galyum (Ga) ve Selen (Se) malzeme sistemi üzerine kurulu. Fotovoltaik araştırmacılarının sevgilisi, üretim mühendislerinin kabusu bir teknoloji ! Yıllardır ince film fiyatlarında,  c-Si verimliliğinde fotovoltaik panel rüyasının merkezinde yeralan CIGS, özellikle c-Si ve diğer ince film sistemi  a-Si teknolojilerini büyük ölçüde Asya’ya kaptıran ABD’li araştırmacı  ve firmaların favori teknolojisi oldu. Dünyada CIGS firmaları arasında verilen telefat sonucunda bile hala firmaların % 75’i ABD’de ve bunların büyük kısmı da California’da oldukca küçük bir  alanın içinde yeralıyorlar.  Fotovoltaik pazarındaki altüst oluş tüm firmaları etkilerken henüz büyük ölçekli üretime geçememiş irili ufaklı CIGS firmalarını darmadağın etti. Birçoğu battı, el değiştirdi ya da sürünüyor. GTM Research’ün son FV Sektörü raporuna göre, 2011’de kayda değer üretim rakamları ve ilgili şirketler şöyle;

Solar Frontier         577 megawatts

Solibro                    95 megawatts (el değiştirdi)

MiaSolé                  60 megawatts

Solyndra                ~40 megawatts (iflas)

Avancis                   25 megawatts

Global Solar          19 megawatts (iflas tehlikesinde)

Soltecture              14 megawatts (iflas)

Nanosolar             10 megawatts (?)

Görüldüğü gibi Solar Frontier dışında rakamlar küçük ölçekli c-Sİ üretim hatları kapasitelerinde. Bu firmalar içinde büyük abilerinin kanatları altında fırtınayı atlatmalarına kesin olarak bakılan firmalar  Solar Frontier  (eski Showa Shell) ve Avancis ( St.Gobain ve Hyundai ortak girişimi). Bunların dışındakiler, içlerinde teknik yetenekleri çok güçlü firmalar olmakla birlikte, son derece tehlikeli sularda. FV alanını izleyen ve raporlayan önemli araştırma firmalarından Lux Research’den Pallavi Madakasira CIGS alanı oyuncularını bir ‘yaşam matrisine’ yerleştirmiş; sağ-üst hakim oyuncular, sol-üst potansiyeli yüksek olanlar, sol-alt  çok uzun vade şansı olanlar. Kategori adları iel kimseyi kırmamaya çalışmış!

Vakum teknolojisi kullanmayan iki firma Nanosolar ve ISET, çok ilginç ve istikbal vadeden teknolojilerine rağmen gerilerden geliyorlar. ISET’in kurucusu Vijay Kapur 2011’in başlarında verdiği bir söyleşide hedefledikleri birim maliyeti 0.50 $/Wp olarak açıklamıştı. Ayrıca söyleşide ISET’in pilot ölçekten 30-50 MW kapasiteli hatlara geçmek için büyük çaba harcadığını  ve kaynak bulunmaya çalışıldığını anlatmıştı.

2011 üretimlerini gösteren yukarıdaki liste dışındaki onlarca şirketin kayda değer bir üretimleri yok . En heyecan verici teknolojik alanlardan biri olmakla birlikte üretim teknikleri bakımından, yüksek ölçekli üretim açısından  henüz olgunlaşma sağlayamamış, standart üretim makinalarının geliştirilemediği bir alan CIGS fotovoltaik üretimi. Hızla düşen c-Si panel teknolojisi ve sektördeki kıyıcı rekabet tüm alternatif teknoloji arayışlarını zora sokuyor. Bu firmaların hemen hepsi aynı zamanda proses firmaları, yani aynı anda kendi proseslerini de geliştiriyorlar. ISET, aynı Nanosolar gibi bütün bu manzara içinde en ilginç ve tartışmalı teknolojiye yatırım yapıyor; ıslak üretim, ya da yarı-iletken tabakanın vakumda işlem gerektirmeyen bir mürekkebin püskürtülmesi tekniği ile oluşturulması. Nanosolar ve karizmatik kurucusu üzerine söylenecek çok şey var ama belki iki  sözcük yeterli; “sözüne güvenilmiyor” ! ISET hemen hemen aynı teknik kulvarda koşmakla birlikte sahibi Vijay Kapur,  Nanosolar’ı kendi teknolojisini çalmakla da itham etmişti !  Ancak Kapur’un Nanosolar kadar çok konuşmadığını teslim etmek lazım.

Üretim tekniklerinde fazla ayrıntıya girmeden şunu söylemek mümkün görünüyor: CIGS üretmek iddiasiındaki firmaların ezici çoğunluğu 1-2 ay sonra var olup olmayacaklarını  bilmiyorlar !  ISET’de,  web sayfasından anlaşıldığı gibi, teknolojisini satılığa çıkarmış durumda ki bu şartlar altında son derece normal.

Şimdi bütün bu bilgiler ışığında bu yazının başlığındaki habere gelelim. Vijay Kapur ıslak üretim teknolojisi nedeniyle üretim CAPEX’lerinde (birim üretim için gerekli yatırımın maliyeti)   kısa vadeli hedeflerinin 0.65 $ / Wp olduğunu belirtmişti yukarıda adı geçen söyleşide. Şimdi Kilis yatırımının 200 milyon ABD $ olduğunu ve Kapur’un sözünü tuttuğunu varsayarsak  ne ölçekte bir üretim tesisi (yılda kaç MW? ) kurulmasının düşünüldüğünü (hesabını kendiniz yapın)  ve bunu yapacak şirketin bugüne kadar üretim ölçeğindeki deneyimini ve birikimini lütfen hesaba katın. Burada daha ilginç soru bu haberlerin neden çıktığı ! Bunu  birkaç noktayı vurgulayarak analiz etmek mümkün;

• Firmanın ABD’de ve tüm dünyada cüzdanı kabarık abi arayışı,

• Türkiye’de (‘imtiyazlı’) devlet desteklerinin niteliğinin test edilmesi ve ölçek büyütme risklerinin ne kadarının ev sahibine yüklenebilieceğinin görülmesi.

Yanlış anlaşılmaması için belirtmekte yarar var; devletler, çeşitli nedenlerle yeni gelişen teknoloji ve ürünlere özel destekler verirler. Bu destekler hem arz (teknoloji üretimi; örneğin Arge, teknoloji geliştirme, sektör öncelikleri v.s.) hem talep tarafında olabilir. Teknoloji tarihi esasen  ,  Arge ya da bilim/teknoloji ya da sanayi politikası olarak adlandırdığımız bu politika araçlarının da tarihidir aynı zamanda. Bize göre fotovoltaik teknolojileri,  tam da devletin enerji alanında öncelikli olarak hem arz hem talep tarafında, özel olarak teşvik etmesi , desteklemesi gereken bir alandır. Ama burada öncelikli hedef, yerli teknoloji ve üretim kapasitelerini  orta ve uzun vadede oluşturma ve geliştirme  hedefidir. Bu haberle ortaliğa dökülen olasılıkları kısaca değerlendirirsek sonucun ne olacağını siz de benim kadar tahmin edebilirsiniz !