Benim Üvey Evladım!

Mürşat Özkaya
8 Ağustos 2011

Uzuuun zaman önce bu konuyla ilgili bir yazı yazmaya karar vermiştim ama memlekette o kadar enteresan konular ortaya çıkıyor ki, araya devamlı yazacak başka konular girdiği için bu konuyu hep erteledim. Aslında sadece ben değil devlet olarak, medya olarak, sivil toplum olarak hep erteledik durduk. Konu ne mi? Termal kolektörler!

Bireysel olarak temiz enerji kullanımı açısından ülkemizdeki en eski ve ne iyi ki yaygın uygulamalardan olan bu ekipmanlar, aslında bir nevi kendi kendine bırakılan bir üvey evlat gibi büyüdü büyüdü büyüdü ve bizi dünyadaki sayılı kullanıcılardan ve üreticilerden biri yaptı. Fakat, bir kural koyucu eksikliğinden veya gevşekliğinden dolayıdır ki, kalite açısından standartlara pek uygun olmadan büyüyen bir piyasa doğal olarak iyiden çok kötüye sahip oldu. Bu kötü olanlara da “merdiven altı üreticileri” dendi.

Bu alanda tanıdığım çoğu yetkili, ilgili, üretici vs ben dahil “ah şu merdiven altı var ya” der dururuz. İyi de, o merdivenin altındaki adam, bu lakabı takanlara “memleketin neresi doğru kardeşim” demez mi? Daima kısa vadeli düşünen, “mal ucuz olsun yeter” diyen yurdum insanını ben mi düzelteceğim demez mi? Şehrin göbeğindeki ucuzcuya da, köyündeki fakire de üç kuruşa ancak bunu verebiliyoruz demez mi? Ben olmasam doğalgaz kullanacaklar, hiç yoktan iyidir demez mi? Meşhur Arnavut köfteci gibi “ne ka talep o ka arz” demez mi?

Bir standartlar manzumesi ortada olmayınca, kısmen de bir başıboşluk olunca güneş kolektöründe geldiğimiz bu nokta Türk piyasasına uygun olarak gayet normal. Bununla birlikte, Otorite artık buna bir dur diyecek gibi duruyor, en azından kısmen. Örneğin, geçenlerde DTM tarafından alınan bir karar, bu sektörü etkileyecek gibi duruyor. Müsteşarlık, termal güneş enerjisi sistemlerinde kullanılan vakumlu tüplerin ve güneş enerjili su ısıtıcılarının ithalatına yönelik gözetim uygulaması başlatılmasına ilişkin bir tebliğ yayınladı. Tebliğ, hem yurtiçindeki üreticileri (şimdilik tek) korumak hem de yurtiçindeki bizim meşhur merdiven altıcıların halk dilindeki dandik ürün üretmesini zorlaştıracak bir karar olarak görülebilir.

Aslında bu tebliğin birkaç aşaması var. İşin kafa karıştıran taraflarından biri de bu zaten. 25 Mayıs’ta ki ilk kararda, sadece vakum tüplü termal kolektörlerde kullanılan vakum tüplerin ithalatına gözetim uygulaması getirilmişti. İşte o noktada problem başladı. Neden sadece bu tüplere gözetim getirildi de, bu sistemleri komple olarak dışarıdan getirenlerle ilgili bir karar alınmadı. Bu alanda sadece bir tek üretici olmasından dolayı bu durum bazı insanları kafasını doğal olarak karıştırdı ve birtakım sorular ortaya atıldı. Ama bu karar bu üretici için mi alındı denildi. Böyle olunca da, temelinde mantıklı olan ve bu sistemlerin üretimini yapan ciddi firmalar tarafından da temelde desteklenen bu karar, doğal olarak yanlış anlamalara yol açtı. Ne yani sadece o firmadan mı alacağız denilmesi de bundandır. Neyse ki, sonradan karar da değişiklik yapıldı da, diğer güneş ısıtıcılı sistemlerde olaya dahil edildi. Gerçi gözetim sınırlaması olarak getirilen 20 $/kg ne kadar gerçekçi ise, sonradan getirilen 6 $/kg’da o kadar gerçekçi. Bu kararın sektörün ihtiyaçlarını tam olarak karşılayıp karşılamadığı, ağırlık bazında bir sınırlama getirilmesinin ne derece doğru olduğu gibi soruların cevaplarını tam olarak verememesi sebebiyle karar birtakım soru işaretlerine sahip.

Bu bir gözetim kararı, bir ithalat yasağı değil ama sektördeki bazı firmalar tarafından vergisel anlamda bazı sıkıntılar getireceği söyleniyor. Bakalım firmalar tarafından değişik algılamalarla karşılanan bu kararda geçen fiyatların ne derece doğru olduğu ve daha önce vakumlu tüpler için alınan kararın, bütün sistemleri de içine alacak şekilde alınmasının sektörü nasıl etkileyeceğini hep birlikte göreceğiz.

Dediğim gibi artık bu sektör için de birtakım kararlar alınıyor, birtakım düzenlemeler getiriliyor. PV, rüzgar, gaz, nükleer, artık daha çok duyacağımız yerli kömür ve ileride inşallah daha çok duyacağımız kaya gazımız (shale gas) diye diye unuttuğumuz, ısı enerjisini sağladığımız ve bu sayede daha az doğal gaz veya elektrik kullanmamızı sağlayan termal kolektörlerimizin geleceği için daha umutlu olabiliriz diye düşünüyorum.

Yazıyı yıllar önce ki bir olayla bitireyim. Kaç sene önceydi bilemiyorum, hatta olayın diğer kahramanlarını da hatırlamıyorum ama benimle işyerimde görüşmeye, fikirlerimi almaya gelen iki genç arkadaş vardı. Sanırım yeni mezunlardı veya olacaklardı. Yenilenebilir enerji sektöründe çalışmak istediklerini ama tam olarak hangi alanda çalışmaları gerektiğini bilemediklerini belirtmişlerdi. O zamanlar daha rüzgar, PV vs yeni yeni halkın diline dolanmaya başlamıştı. Uzun uzun konuştuktan sonra birisinin babasının termal kolektör üreticisi olduğunu ama oldukça küçük bir işyerine sahip olduğunu öğrenmiştim (belki de bir merdiven altında!). Onu öğrendikten sonra işler ben de tamamen değişmişti. Verilecek en doğru öğüdün, bu genç mühendislere gidip babalarının işini daha da geliştirmeleri, işyerini daha verimli ürün çıkaracak bir yer haline getirmek için bütün mühendislik bilgileri ile babalarına yardım etmeleri gerektiğini, ellerindeki bu cevheri değerlendirmelerinin daha doğru olacağını belirtmiştim. Acaba doğru mu etmişim ne dersiniz? Umarım o arkadaşlar bu yazıyı okuyunca ortaya çıkarlar da anlarız. 🙂