Bankaların Enerji Sektörüne Bakışı

Mürşat Özkaya
19 Temmuz 2012

Uluslararası Araştırma Enstitüsü (IIR) tarafından Mayıs ayında İstanbul’da düzenlenen ”Türkiye´de Enerji Projeleri ve Finansman Çözümleri” başlıklı konferansta, konuşmacıların sunumları sırasında aldığım notları sizlerle paylaşmak istiyorum. Önemli noktalar içermesi ve farklı bankaların enerji sektörüne yönelik görüşlerini ortaya koyması açısından önemli olduğunu düşünüyorum.

Murat Bilgiç – İş Bankası:

Türkiye’deki enerji finansmanında genellikle yabancı sponsorlar bulunmuyor, çünkü enerji projelerinde uzun vadeli destekleme bulunmuyor. Dolayısıyla yerel bankalar aslında yüksek riske girerek enerji projelerini destekliyorlar. Gelir TL olmasına rağmen, krediler döviz üzerinden olduğu için, kur ve faiz riski ortaya çıkıyor.

Yatırım Dönemi Riskleri:

-Maliyet Artışı

-Takvimden Sapma

-Proje tamamlama riski

-Çevresel Riskler

Faaliyet Dönemi Riskleri:

-Pazar riski(fiyat, rekabet, talep)

-Girdi temini riski

-İşletme ve bakım maliyet artışı

-Verim düşüklüğü

-Çevresel riskler

İş Bankası, şimdiye kadar toplamda 8000 MW’lık proje içinde yer almış durumda olup bu miktarın %54’ü yeni yatırım şeklindedir. Diğerleri ise refinansman, özelleştirme, satın alma vs şeklindedir. Kredilerin çoğunda konsorsiyum şeklinde bulunulmaktadır.

Toplam ticari kredi portföyü 37 milyar dolar olup, bunun yaklaşık ’luk kısmı, yani 3,7 milyar dolarlık kısmı enerji kredileridir.

İş bankası 15 MW altındaki projelere çok fazla kredi sağlama taraftarı değildir. 15 MW üzeri projelerde de ÇED zorunluluğu olmamasına rağmen, çevresel anlamda en az zarar verilmesini istemektedirler.

Meltem Gülsoy – TSKB :

Hidro elektrik projelerinde çevresel riskler oldukça yüksek olduğundan, TSKB’de hidroelektrik projelerine epey çekimser yaklaşıyor. TSKB olarak ÇED’i mutlaka istiyorlar. Hatta bazen çevre açısından ekstra raporlar talep edebiliyorlar.

TSKB olarak hidro projelerinde baktıkları koşullar:

-Su potansiyeli

-Elektrik üretimi

-Birim üretim maliyeti, katkı payı

-Anahtar teslim kontrat durumu(EPC)

-Kamulaştırma

-Çevresel etkiler

Rüzgar projelerinde baktıkları koşullar ise.

-Rüzgar ölçüm

-Ekipman analiz

-Ekipman tedariki ve performans garantisi

-Kamulaştırma

-Çevresel etkiler (kuş ölümü, kanat kopması vs)

Yonca Koçak – Vakıfbank:

Çakışan ve yarışma sonucu kazanılan yenilenebilir projelerde ki katkı payının, yıllara yayılmış olarak değil de tek bir seferde alınması ve de bu miktarın öz kaynaktan karşılanması projenin finansmanı açısından çok önemlidir.

Kamulaştırma konusunda ise durum belirsiz, eskiden EPDK acil kamulaştırma yetkisine sahipti ama Nisan 2012’deki Danıştay kararı ile artık Bakanlar Kurulu kararı gerekecek, bu da projelerde gecikmeye yol açacaktır.

Sermaye yeterlilik rasyosu gibi sebeplerden dolayı, bazen projeler “feasible” olsa dahi “bankable” olmayabilir, o yüzden desteklenmeyebiliyor.

Yenilenebilir enerji projelerinin finansmanının geleceği açısından, projenin dahil olduğu DUY ve YEKDEM mekanizması arasında bir fark oluşması halinde bunun devlet tarafından yatırımcıya ödenmesi gerekmektedir. Banka proje finansmanını yaparken hesabını 7,3’e göre yaptığı için, yatırımcının her sene değişken bir şekilde YEKDEM veya DUY’a dahil olabilmesi, bankanın hesaplarını karıştırabilmektedir.

Virma Sökmen – HSBC:

Uluslararası arenada finansman maliyeti artıyor. Banka olarak sponsora oldukça fazla önem veriyorlar, özellikle proje ve pazar bilgisi yüksek olan sponsorlara güveniyorlar. Rüzgarda çok ciddi tecrübeleri var ve gerekirse diğer bankalarla risk paylaşımları yapabiliyorlar ve genellikle de büyük projeleri desteklemeyi tercih ediyorlar.

Proje vadeleri de genelde 7 yıl olmakta ama EximBank kredileri devreye girerse bu süreler 15 yıla kadar da uzayabiliyor. Bununla birlikte 10 yıl vadeli krediler de az da olsa görülmektedir.

Finansal kiralamada, özellikle küçük projelerde makine tedarikinde öne çıkan bir finansman kaynağı olarak ortaya çıkmaktadır.

Ülkemizdeki kredi kaynakları:

-Yerel bankalar

-Uluslararası bankalar

-İhracat kredi ajansları

-Yatırım/Geliştirme ajansları

Emre Hatem – Garanti Bankası:

Üretim santrallerine yönelik önümüzdeki yıllarda yapılacak özelleştirmelerde toplam güç 16.000 MW civarı olacak, bunlar için yapılacak ihalelerde ise toplam 25-30 milyar dolar civarı bir sermaye ortaya çıkacak. Bu devirler için gerekecek kredi tutarı da yaklaşık olarak 17-20 milyar dolar civarı olacaktır.

Bununla birlikte Özelleştirme İdaresini zor günler bekliyor. Geçenlerde yapılan Hamitabat projesi tek başvuru dolayısıyla iptal edildi ve yenilenecek. Fakat hem Hamitabat hem de sonradan özelleştirilecek olan Ambarlı santralleri -20 oranında verimsiz santraller olup özelleştirilmesi de, proje finansmanı şansı da zor olacak. Fakat özellikle bulundukları arazilerin değeri ve lojistik açısından oldukça önemli santraller.

Bununla birlikte, kömür santralleri daha şanslı gözüküyor. Öncelikle ucuz bir hammadde kaynağı var. Düşük yakıt ve işletme giderleri dolayısıyla 2-5 cent/kWh civarı üretim maliyeti ortaya çıkıyor ki bu da hem projelerin başarısını hem de finansmanını kolaylaştırıyor. Fakat bütün santraller için rehabilitasyon gerekli olacak.

Gene de bu santrallerin maden sahaları ile birlikte değerlendirilmesi gerekiyor. TKİ’nin kömürü sabit ve uzun vadeli fiyatlardan santrallere satması gerekiyor.

Kömür santrallerimizi içinde verimsiz santrallerde var, verimli olanlarda. Ortalamada ise %55 civarı bir kapasite faktörü oluşuyor. Bu santrallere “Ekvator Prensipleri” dolayısıyla yabancı finansörlerin gelmesi pek kolay değil ama yerli bankalar olacaktır.

Doğalgaz konusunda bir alım garantisi vermek pek doğru değil, çünkü dışarıya bağımlılığı arttırıyor. Kömürde ise gerek yok, çünkü zaten ucuz üretim maliyetine sahip.

Özelleştirilecek dağıtım şirketlerine şimdiye kadar yaklaşık olarak 5,4 milyar dolar harcandı. Eğer eskisi gibi büyük ve saçma rakamlar ortaya çıkmazsa, kalan özelleştirilecek dağıtım şirketlerine ise yaklaşık 5 milyar dolar harcanacak. Eğer feasible fiyatlar ortaya çıkarsa finansmanı da kolaylaşır.