Atıklardan Enerji ve Yenilenebilir Enerjilerin Sürdürülebilirliği
Nedense yenilenebilir denince akla ilk rüzgâr ve güneş geliyor… Bu kez de bunların birincil kaynak olamayacağı, ancak birincil kaynaklara destek olabileceği belirtiliyor. Kısaca, mademki rüzgâr ve güneş yenilenebilirdir, ama her zaman rüzgâr esmez ve peki güneşi batınca nereden enerji sağlayacağız denmeye getiriliyor.
Oysa sürdürülebilir, yani her zaman emre amade olan bir yenilenebilir enerji kaynağı var. Hem de başımızın belası… Atıklar…
Örneğin şu anda İstanbul’da 2 tane çöp depolama alanı var: Kemerburgaz ve Şile… Bu depolama alanının civarında oturanlar veryansın ediyorlar… Koku mu dersiniz, kemirgen üretilmesi mi dersiniz, kuşların çöpleri taşıması mı dersiniz, yer altı sularının kirlenmesi mi dersiniz (her ne kadar düzenli depolama alanı da olsalar), sera gazları üretilmesi mi dersiniz, AB mevzuatı gereği depolama alanlarına sınırlama getirilmesini mi dersiniz; ne derseniz deyiniz… Üstelik bu 2 alan da doldu dolacak ve yeni depolama alanı yok…
Oysa, enerji eşdeğeri açısından, bana göre linyit madeni ile çöp depolama alanı arasında hiçbir fark yok… Ha tabii var, ama çöp depolama lehine… Çünkü çöp depolama alanları, ortalama ısıl değeri 2.000 Kcal/kg olan açık kömür işletmelerinden daha avantajlı, daha ucuz ve daha masrafsız… Bu alanlarda yaklaşık 20 milyon tondan 40 milyon ton çöp birikmiş durumda…
Gelin İstanbul için bir hesaplama yapalım.
Depolama alanlarından her birinde (Asya ve Avrupa) ortalama 20 milyon ton rezerv var… Ortalama her gün 8.000 ton da kaynak gelmesi garanti, üreteceğiniz de elektrik… Yani finansman açısından her şey yerli yerinde… Tam da bankacıların ağzının suyunu akıtacak cinsten…
İstanbul’un Asya yakasında kurulacak bir atıklardan enerji üretimi tesisinde, günlük gelen 8.000 tona ilaveten, depolanmış rezervlerden de (30 yılda rezervleri bitireceğimizi varsayarak) günde 2.000 ton kullanalım… Yani toplam, günde 10.000 tonluk bir tesis… Yılda da 3.500.000 ton atık bertaraf edecek ve enerji üreteceğiz, %40 verimli bir enerji santralı kurduğumuzu varsayarsak, 380 MW’lık bir elektrik santralı ile yılda 3.100.000.000 kWh elektrik üretebileceğimizi kolaylıkla bulabiliriz.
Bir başka deyişle, Asya yakasında 380 MW; Avrupa yakasında ise 400 MW olmak üzere toplam 780 MW’lık elektrik santralı kurulabilir. İstanbul’un nüfusunun 15.000.000 ve kişi başına tüketilen elektriğin de 2.000 kWh olduğunu varsayarsak, yaklaşık 1.700.000 kişinin veya İstanbul’un ihtiyaç duyduğu elektriğin ’sinin atıklardan üretilmesi mümkündür.
Aynı şeyi Türkiye için hesaplayalım.
Kişi başına çöp üretimimiz 1.3 kg/kişi/gün… 70.000.000 nüfusumuz var…Günde 91.000 ton çöp üretiyoruz… Yine %40 verimli enerji santralleri kurduğumuzu varsayarsak, toplam 3.527 MW’lık kurulu güçte, yılda 28.222.134.000 kWh elektrik üretebileceğimizi kolaylıkla bulabiliriz.
Yani, neredeyse bir nükleer santral kadar… Üstelik çok çok da ucuza…
Üstelik, rüzgar ve güneş gibi sürdürülebilir olmayan bir yenilenebilir enerji kaynağı da değil… Yılda 8.000 saat emre amade…
Üstelik hem bir başbelası olan çöpten kurtuluyorsunuz, hem de enerji üretiyorsunuz… Bilindiği gibi, çöpler biyokütle içerisinde yenilenebilir enerji kaynağı olarak kabul ediliyor…
Ne dersiniz? Artık yenilenebilir deyince sadece rüzgar ve güneşi mi anlamalıyız?