Ar-Ge Olmadan Yeşil Ekonomi Olmaz

Süha Yazıcı
5 Kasım 2010

Öncelikle problemi tanımlamamız gerekiyor. Ülke olarak teknoloji üretemiyoruz. Genelde tüm teknolojik alanları, özelde enerji alanını kastediyoruz. Fuarlarda ve teknik toplantılarda göze çarpan o ki, enerji sektöründe dışarıdan bağımsız bir enerji teknolojimiz yok. Şu bizim diyebileceğimiz, göğsümüzü kabartarak bizim markamız diye gururlanabileceğimiz bir isim öne çıkmıyor. En büyük enerji fuarları bile 70 milyonu temsil etmekten çok, çok uzak.

Kalkınmanın sürdürülebilirliği ancak teknolojik destekle mümkündür. İnovasyon sureci, öncekinden daha iyi, daha fonksiyonel, daha beklentileri giderici bir çözüm arar ve ulaşır. Önceki yazımızda nitelikli istihdamdan bahsettik. Yüksek lisans, doktora yapmış insanların istihdamından, insanların odaklanarak uzmanlık alanlarında çalışmalarından. Endüstrinin teknolojik desteğe ihtiyacı var. Bu desteği kendi içlerindeki Ar-Ge oluşumlarından, üniversitelerden ve Ar-Ge merkezlerinden temin etmeleri gerekiyor.

Endüstriyel Ar-Ge oluşumlarında bir az kıpırdanma olmakla birlikte başkalarının lisansları ile üretip, satmak, Ar-Ge için para ayırmaktan çok daha kolay geliyor şirketlere.

Üniversiteler ders verilen kurumlar fonksiyonu görüyor. Lisans derecesinde bu fonksiyonu normal karşılamak gerekir ama yüksek lisans, doktora eğitimi verilen kurumların inovasyon sürecine katkıda bulunmaları şarttır. Kimseyi genellemeden kendi gözlemlediğim şekliyle, üniversitelerde uluslararası bir uzmanlık birikimi göze çarpmıyor. Odaklanmış, uzmanlaşılmış bir oluşum gözlemleyemiyorum. Aynı profesör, birbirinden çok farklı 4-5 konuda çalışıyor, yayın yapıyor veya danışmanlık hizmeti verebiliyor. Bu ister istemez üretkenliği veya alanında isim sahibi olmayı engelliyor. Öğrencilerin, yarı zamanlı olarak yüksek lisans, doktora yaptıklarını gözlemliyoruz. Bu şekilde ne kadar üretilebilir?

Teknoloji desteğinin üçüncü ayağı olarak gördüğüm Ar-Ge merkezleri bizde tamamen eksik. 70 milyonluk Türkiye’de Tübitak Marmara Araştırma Merkezi dışında devlete ait bir enerji araştırma merkezinin olmaması nasıl açıklanabilir? Dışarıda durum çok farklı. Amerika, Japonya, Almanya, Kanada gibi çok gelişmiş ülkelere baktığımızda, Ulusal Ar-Ge laboratuvarlari, teknolojinin ürüne dönüştüğü, ekonomiyi tetikleyen merkezler olmuştur. Amerika’da Enerji Bakanlığına bağlı 10’dan fazla ulusal laboratuar mevcuttur. Her birinde binlerce kişi çalışmakta ve milyarlarca dolar bütçeleri var. Aynı şey bir savunma bakanlığı, sağlık bakanlığı, ulaştırma bakanlığı içinde söz konusudur. Vereceğim internet linkinden Amerika’daki devlet finanslı Ar-Ge merkezlerinin bilgilerine ulaşabilirsiniz (http://www.nsf.gov/statistics/ffrdclist/).

Bu merkezler nitelikli istihdam oluşturmakla birlikte, odaklanmış, sürekli aynı konu üzerine çalışan bilim insanı yapısı ile icatların, yeni ürünlerin yolunu açmaktadırlar.

Inovasyonun göstergesi, alınan patentlerle ölçülüyor. Türkiye’nin Ar-Ge deki eksikliği 2006 yılına ait aşağıdaki istatistikî bilgide göze çarpıyor.

Ülke Her 1 milyon nüfusa düşen
patent sayısı
Türkiye  14.70
Çin 93.24
Almanya 582.59
Japonya  2,720.65
ABD 741.78

Aynı kaynaklar, Türkiye için 2002 yılı ile 2007 yılı arasındaki büyük farklılığa da dikkat çekiyorlar. Hepimiz biliyoruz Ar-Ge için ayrılan payın nasıl arttığını. Yeterli değil tabii ki. OECD verilerine göre İsrail ve İsveç, Ar-Ge için kişi başına Türkiye’den 14 kez daha fazla para harcıyor. Bu kısır döngüyü kırıp, daha fazla kalkınma için daha fazla teknoloji üretmemiz gerektiğini unutmayalım. Bunun için:

1. Ar-Ge merkezlerinin sayısı artırılmalıdır. Bu oluşumlar ülkeye stratejik ölçülerde yayılmalıdır.

2. Enerji, Ulaştırma, Sağlık ve Savunma Bakanlıkları kendi Ar-Ge merkezlerini kurmalıdırlar. AynI bakanlığın değişik bölgelerde farklı fonksiyonları olan uluslararası nitelikte laboratuarları, merkezleri olmalıdır. İşletimleri kamu veya üniversiteler yoluyla yapılmalı veya denetlenmelidir.

3. Ülkemizdeki veya yurtdışından gelen yüksek lisans, doktoralı araştırmacılar, bu merkezlerde istihdam edilerek, icat potansiyelleri değerlendirilmelidir.

4. DPT kaynaklı bölgesel kalkınma ajansları burada önemli bir rol oynayarak, Ulusal Ar-Ge Merkezlerinin sorumlu oldukları bölgede homojen gelir dağılımı ve kalkınmanın örneği olmalarını sağlamalıdırlar.