Acilen cesur siyasi kararlara ihtiyaç var!
Fatih Birol bir kez daha iklim değişikliği ile mücadelede enerji politikalarının önemine vurgu yaptı
Sabancı Üniversitesi’nde kurulu İstanbul Uluslararası İklim ve Enerji Merkezi (IICEC)’nde “Bölgesel ve Küresel İklim Değişikliği: Tespitler ve Politika Seçenekleri” başlıklı “İklim Değişikliği Forumu” gerçekleştirildi.
Etkinlikte “Enerji ve İklim: İklim yolu şimdiden kapandı mı?” başlıklı bir konuşma yapan Fatih Birol olumsuz gidişatı zorlaştıran sorunlar olduğunu söylerken bunları şu şekilde sıraladı; ekonomik kaygılar nedeni ile dikkatlerin enerji politikalarından uzağa çevrilmesi ve bu nedenle müdahale imkanlarının azalması, Fukuşima sonrası nükleer enerjinin geleceğinin belirsizleşmesi, karbondioksit salımlarının tekrar rekor düzeylere yükselmesi ve Ortadoğu ile Kuzey Afrika’daki çalkantıların bölgenin yatırım planları ile ilgili soru işaretleri doğurması olarak sıraladı.
Enerji verimliliğinin, enerji güvenliği ve iklim değişikliğine müdahale için şart olduğunu söyleyen Birol, buna rağmen küresel enerji verimliliğinin yanlış yönde ilerlediğini ayrıca AB’nin petrol ve gaz ithalatı faturalarının tarihin en yüksek düzeylerinde olduğunu söyledi. Birol petrol fiyatlarının yüksekliğinin ise kırılgan Avrupa ekonomisini tehdit ettiğini, avro’nun değerinin düşmesinin de bu olumsuz etkiyi şiddetlendirdiğini ve önümüzdeki yıllarda petrol fiyatlarının düşeceğine dair herhangi bir belirti görülmediğini sözlerine ekledi.
2010 yılında tüm dünyada fosil yakıtlar için 409 milyar dolar sübvansiyon sağlanırken, yenilenebilir enerjilerde bu tutarın 66 milyar dolarda kaldığını söyleyen Fatih Birol iklim meselesinin merkezinde enerjinin yer aldığını ifade etti.
Fatih Birol ayrıca bugünden 2035 yılına kadar toplam karbondioksit salımının 1900’den beri olan toplam salımın dörtte üçünü aşacağını ve Çin’in kişi başı salımının OECD ortalamasına ulaşacağının tahmin edildiğini hatırlatarak, emisyon azaltımında yükün gelişmiş ülkelerde olmasını isteyen Çin’in bu konuda hangi adımları atacağının çok önemli olduğunu, Çin’in içinde olmadığı bir mekanizmanın başarıya ulaşamayacağını iddia etti.
Durban’da tüm ülkelerin küresel sera gazı salımını azaltacak yeni bir çerçeve uygulanmasının kabul edildiğinin altını çizen IEA Baş Ekonomisti Fatih Birol sözlerini şu şekilde sürdürdü;
”Protokolün 2015 itibariyle kararlaştırılıp 2020 yılında uygulamaya geçilmesi gerekiyor; bu süreç, yüksek karbon salımlı bir altyapıya mahkum kalma riskini çok arttırıyor. 2017 itibariyle küresel emisyonun yalnızca yüzde 15’i karbon telafi bedeli kapsamında olacak. Durban’dan bu yana enerji yatırımları karbon açısından daha az yoğun hale gelmedi. Cesur siyasi kararlar verilmesine acil ihtiyaç var.”