AB raporunda Türkiye enerji alanında övülürken, iklim ve çevre alanında eleştirildi
Avrupa Parlamentosu’nda Türkiye’nin 2023-2024 dönemi raporu kabul edildi

Nacho Sánchez Amor tarafından, Avrupa Komisyonu’nun 2023 ve 2024 yılı genişleme raporlarına yönelik olarak Türkiye için hazırladığı raporu kabul etti.[1]
Rapor Avrupa Parlamentosu’nun 9 Nisan 2025 tarihli oturumunda 48 kabul, 3 ret ve 23 çekimser oy ile kabul edildi.
Raporda Türkiye’nin yeşil enerji sektöründe artan yatırım faaliyetlerinin memnuniyetle karşılandığı ifade edilirken, 2030 yılı için belirlediği hedefler ile enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji alanındaki küresel hedeflere bağlı olduğuna vurgu yapıldı.
Türkiye’nin yenilenebilir enerji alanında muazzam bir potansiyele sahip olduğunun da altı çizilen raporda, Türkiye’ye bu potansiyelden faydalanarak enerji politikasını AB müktesebatıyla olan uyumunu geliştirme çağrısı yapıldı.
Bununla birlikte raporda Türkiye’nin LNG alanında dünyanın yedinci büyük pazarı olduğuna ve bölgesel bir enerji merkezi olma potansiyeline de vurgu yapıldı.
Komisyon raporunda Türkiye’nin bu potansiyelini Akdeniz bölgesinde kurulu yenilenebilir kapasiteyi arttırma ve Akdeniz için Yeni Pakt’ın geliştirilmesine yönelik girişimler için dikkate alması ve enerji işbirliğini ortak gündemin parçası haline getirmesi çağrısında bulunuldu.
“İklim eylemi yetersiz, çevre politikaları AB müktesebatıyla uyumsuz”
Raporda Türkiye’nin iklim eylemi konusunda kayda değer bir ilerleme kaydetmediği endişesi yer alırken, bunun gerekçesi olarak da özellikle kapsamlı bir iklim yasasının, yerel bir emisyon ticaret sisteminin ve uzun vadeli düşük emisyonlu bir kalkınma stratejisinin bulunmaması gösterilirken, bu durumun Türkiye’nin 2053 yılı için belirlediği iklim nötr olma hedefine zarar verdiği belirtildi.
Komisyon raporunda Türkiye’de çevresel ve doğal kaynakların korunması için sağlam bir yasal çerçeveye ve daha sıkı uygulama mekanizmalarına ihtiyaç duyulduğunun altı çizildi.
Raporda Türkiye’ye madencilik projeleri yürütürken doğal yaşam alanlarına saygı gösterilmesi de dahil olmak üzere çevre politikalarını AB müktesebatıyla uyumlu hale getirme çağrısında da bulunuldu.
Türkiye’nin Aarhus Sözleşmesi’ne bağlılığının önemi ve Türkiye’deki çevre hakları savunucularının çalışmalarını takdir edildiğine vurgu yapılan raporda Kaz Dağları’ndaki bakır madenciliği faaliyetlerinin genişletilmesi gibi kapsamlı hükümet projelerinin korkunç çevresel etkilerine karşı uyarıda bulunulduğu ifade edildi.
[1]