23’üncü İklim Zirvesi:
121 yıllık dejavu

Önder Algedik
9 Kasım 2017

23’üncü Taraflar Konferansı (COP23) bu sene Fiji’nin başkanlığında Almanya’nın Bonn kentinde gerçekleşiyor. Ülke küçük olunca başkanlık ile ev sahipliğini bir arada götüremediler, ev sahipliği konusunda Almanya ile işbirliğine gittiler. Pazartesi günü başlayan zirve iki hafta boyunca bir dizi iklim haberinin gündeme gelmesini sağlayacak. Böylece hızlandırılmış bir iklim gündemine sahip olacağız. Her yıl çıkan raporların yenisini duyacağız, siyasetçiler çok güzel sözler söyleyecek ve iki hafta bittiğinde iklim değişikliğinin ciddiyetini anlatan bir bildiri ile zirveyi dağıtacaklar.

COP23 söylenenin tekrar söylendiği ama yapılması gerekenin yapılmadığı bir zirve. Zirve boyunca 50, hatta 100 yıl önce söylenen şeyleri duyacağız. Örneğin sera gazlarındaki artışın tehlikeli noktaya geldiğini ve harekete geçmek gerektiğini bizzat IMF, Dünya Bankası gibi kuruluşlar, hükümetler söyleyecek. Halbuki Svante Arrhenius daha 1896’da yayımladığı çalışmasında karbondioksit ile sıcaklık artışı arasındaki bağlantıyı kurmuş, karbondioksit miktarının ikiye katlanması ile sıcaklığın 5-6°C artacağını ortaya koymuştu. Aradan 121 yıl geçmiş ve benzer şeyleri farklı şekillerde bugünlerde tekrar dinleyeceğiz.

Bir dizi isim kömür, petrol ve doğalgazı hızla terk etmek konusunda söylevlerde bulunacak ama bunların önemli bir kısmı yeni kömür santralleri yatırımlarına teşvik verecek, izin verecek. Onlar bugün bunu söylerken Popular Mechanics’in Mart 1912 sayısında dünyanın yılda 2 milyar ton kömür yaktığı ve bunun sonucunda yılda 7 milyar ton karbondioksit salındığı belirtiliyor. Bunun atmosferi siyah bir battaniye gibi kapladığı ve sıcaklık artışına yol açacağı yazıda ifade ediliyor. Yani tam 105 yıl önce kömür ile sıcaklık artışı arasındaki ilişki çok net ortaya konmuş. O zaman kömür kaynaklı 7 milyar ton karbondioksit salınırken yapılması gereken yapılmamış ve kömüre doğalgaz ve petrol eklenerek bugünlerde yılda 35 milyar ton mertebesinde karbondioksit, 50 milyar ton mertebesinde de sera gazı salar hale gelmişiz.

 

Popular Mechanics’in Mart 1912 sayısındaki kömür ve sıcaklık artışı ile ilgili haber

Bu arada geçmişin tekrarı bir dizi bilimsel çalışma daha çıkacak. Bu dönemde mesela deniz seviyesinde yükselmeye dair onlarca çalışmaya atıfta bulunacağız. Tam da beklendiği gibi The Guardian bu konuda yeni bir yazıyı cuma günü yayımladı. Ama 15 Mayıs 1932 Pazar günü yayımlanan New York Times gazetesinde eriyen buzulların deniz seviyesinde yükselmeye ve su baskınlarına yol açtığı haberini tek geçerim. Tabii ki yeni çalışmalar çok önemli. Ancak 85 yıldır konuşulan bu konuların dikkate alınmadığını düşünürsek, bugün yayınlanan çalışmaların dikkate alınması için başka şeyler yapılması gerektiği ortada.

New York Times’ın 15 Mayıs 1932 tarihli haberinin manşeti. Yazı buzullar ile deniz seviyesi arasındaki ilişkiyi ortaya koyuyor.

BONN’DA GÜNCEL OLAN NE?

111 yıl önce sera gazlarının artmasının tehlikesini belirten Arrhenius; 105 yıl önceki kömür ve iklim değişikliği ya da 85 yıl evvel çıkan deniz seviyesinin yükselme tehlikesi haberleri… Bunlar uzun zamandır değişmeyen sahneler. Bu sene öne çıkan başlıklar ne diye soracak olursanız, bu benim listem:

1- F-20: 169 ülkenin taraf olduğu Paris Anlaşması’na hâlâ taraf olmayan ülkeler var. Bu ülkelerden G20 gibi bir anlaşmaya taraf olmayanlara atfen Fosil 20 listesi çıksa, o listede ABD, Rusya, İran, Irak, Kolombiya gibi ülkelerin yanında Türkiye de yer alıyor. Listenin geri kalanı ise yoksullukla mücadele eden ülkeler.

2- Ev Ödevini Yapanlar: Arnavutluk geçen sene ağaç kesmeyi yasakladı. Yeni Zelanda’nın yeni başbakanı benzer şekilde ağaç kesmeyi yasaklıyor. Belçika kömür santrallerini kapatırken, Oslo, Hamburg gibi kentler otomobil girişini yasaklıyor, Hollanda gibi içten yanmalı motorların alım satımını engelleyecek kararlar alan, ayrıca planlara başlayan ülkeler ve kentler var.

3- Devletler Sınıfta Kaldı: Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP), 2017 Emisyon Raporu’nu yayımladı. Rapor medyamızda “acil eylem çağrısı” manşeti ile verildi. Rapora göre 2016’da yaklaşık 50 milyar ton olan sera gazları salımı 2030’da 55 milyar tona çıkacak. Yani Paris Anlaşması’nda sıcaklık artışını 2°C’nin altında tutma hedefi ile fark 11-13,5 milyar ton, 1,5°C’nin altında tutma hedefi ile fark 16-19 milyar ton. 50 birimden 55 birime çıkınca insan okkalı bir küfrü basar. “50’yi 40’ın hatta 35’in altında indirmen gerekiyorken 55’e mi çıkartıyorsun?” diye sorar. Ama UNEP raporu bunu yapamayacağına göre “acil eyleme çağırıyorum” diyor. Tamam UNEP’in kibarlığını anlıyoruz, sonuçta devletlerin üyesi olduğu bir kuruluş. Ama bu raporu biz böyle okuyamayız.

TÜRKİYE’DE RÜZGARIN ÖNÜ AÇIK

Bütün bunlar olurken Türkiye araç garantili köprü, hasta garantili şehir hastaneleri projeleri, yolcu garantili havaalanı projeleri ile parlıyor. Diğer yandan ülke 2016 yılında en sıcak dördüncü yılını yaşadı ve 2016’yı aşırı iklim olaylarının en çok yaşandığı ikinci yıl olarak geçirdi. Buna karşılık rüzgar ve güneş ihaleleri ile iklim değişikliğine dair bir şeyler yapıldığını düşünebilirsiniz ama yanılırsınız. İklim değişikliği fosil yakıtlarla ilgili. Yani hem kömür hem rüzgar derseniz iklim değişikliği devam eder. Kişi başına çeyrek ton buğday üretimini değil de kişi başına bir ton çimento üretimini dert ederseniz iklim değişir. Belediyeleriniz asfalt dökme konusunda rekor üstüne rekor kırma yarışında ise iklim sizi feci vurur. Unutmayın bu ülke 1985-2005 arası bir ton bile kömür bulmak için çaba sarf etmedi, 2000 yılına kadar ithal kömür yakan bir tane bile santralimiz yoktu.

COP24 ÖNERİLERİ

COP24 gelecek yıl Polonya’nın Katowice kentinde gerçekleşecek. O gün de bunların aynısını konuşacağız. 112 yıl önce sera gazlarının artmasının tehlikesini belirten Arrhenius, 106 yıl önceki kömür ve iklim değişikliği veya 86 yıl evvel çıkan deniz seviyesinin yükselme tehlikesi haberlerini yine konuşabiliriz. Ya da daha ötesine geçebilir, kömür aramalarını bırakabilir, ithal kömür santrali bile olmayan yıllarımıza dönebiliriz.

Bu yazı ilk olarak Gazete Duvar’da yayınlanmıştır.