¨Yasa Yeterli Değil Ama Olumlu Bir Adım¨

Ernst & Young tarafından küresel yenilenebilir enerji sektörü ile ilgili hazırlanan bir yayında Türkiye ile ilgili de değerlendirmelerde bulunuldu.

3 Mart 2011

Uluslararası denetim ve danışmanlık firması Ernst & Young tarafından dönemsel olarak hazırlanan ¨Renewable Energy Country Attractiveness Indices¨ başlıklı çalışmanın Şubat 2011 sayısında dünyadaki yenilenebilir enerji yatırımları alanındaki gelişmeler hakkında ilginç bilgilere yer verildi.

Çalışmadaki veri ve yorumlara göre özellikle rüzgar ve güneş enerjisi sektörleri son yıllarda gösterdikleri güçlü büyümeyi devam ettiriyorlar.

Çalışmadaki ana başlıklara göre ise 2010 yılında en dikkat çekici büyüme yüzde 51’lik oran ile deniz üstü rüzgar enerjisi alanında görüldü. Karasal rüzgar enerjisi alanındaki büyüme ise bir önceki yıla göre Avrupa’da yüzde 14 oranında gerilerken, Çin’deki güçlü büyüme sayesinde ise küresel olarak bu gerileme yüzde 7 oranında kaldı.

Benzer başka çalışmalar gibi Ernst & Young’un çalışmasında da Çin’in yenilenebilir enerji sektöründe elde ettiği liderliğe vurgu yapılırken 2010 yılında ülkenin rüzgar enerjisinde kapasitesinin yüzde 64’lük oran ile 16.5 GW büyüdüğü, ülkenin en yakın rakibi ABD’de ise bunun 5.1 GW seviyesinde kaldığı ifade edildi. Çalışmada ayrıca ülkenin güneş enerjisi sektörünün de hızla büyümekte olduğuna dikkat çekildi.

Yasanın çıkması olumlu ama yeterli değil

Çalışmanın Türkiye ile ilgili bölümünde yapılan analizde ise 2009 yılında çıkması beklenen yenilenebilir enerji yasasının ancak Aralık 2010’da yürürlüğe girebildiği, bu sayede ise belirsizlik ve spekülasyon döneminin ortadan kalktığı ifade edildi.

Analizde Türk hükümetinin yenilenebilir enerji üretimi için sağlanan teşviklerin yeterli olduğunu savunmasına rağmen oranların 2008 yılında yapılan tekliflerin gerisinde, Avrupa ortalamasının ise önemli oranda gerisinde olduğu belirtildi.

Analizde yasada yer alan oranların hükümetin 2023 yılı hedefi olan yüzde 30 yenilenebilir enerji hedefini riske atmasına rağmen, uzun zamandır beklenen yasanın geçmesinin kısa ve orta vadede sektörün büyümesine olumlu katkı sağlayacağı savunuldu.

Rüzgar enerjisinin finansmanını sorunlu

Türkiye’de bugüne kadar 2.3 GW’lık rüzgar enerjisi lisansının sağlandığının, bununla beraber düşük alım fiyatları ve lisansı alınmış bazı bölgelerdeki görece düşük rüzgar hızlarının bu yatırımların finansmanında sorun çıkartabileceği ve bu projelerin sadece yarısının tamamlanmasının mümkün olabileceği iddia edildi. Analizde girdilerin avro ile olduğu sektöre yönelik alım garantilerinin avro yerine dolar olarak belirlenmesinin ise yatırımcılarda kur riski endişeleri doğurduğu ayrıca yer buldu.

Analize göre güneş enerjisinde ise hükümetin yasada Aralık 2013’e kadar kurulumu yapılarak şebekeye bağlanabilecek güneş enerjisi yatırımlarını 600 MW ile sınırlandırmasının ise güneş enerjisinde maliyetlerin düştüğü bir dönemde yatırımcıların başka pazarlara yönelmesine neden olabilecek.

Analizde ayrıca Avrupa İmar ve Kalkınma Bankasının orta ölçekli yenilenebilir enerji projelerinin finanse edilebilmesi amacı ile Türk bankalarına kullandırma kararı aldığı 400 milyon avroluk finansmanın ise Türkiye’nin yenilenebilir enerji potansiyelini değerlendirmesi için gerekli 200 milyar avroluk kaynak için olumlu bir adım olarak değerlendiriliyor.