‘’Ormanlar ağaç topluluğu değil, ekosistemdir’’

TEMA Vakfı ODTÜ ve AOÇ Ormanları’nın korunması gerekliliğine dikkat çekti

17 Eylül 2017

TEMA Vakfı ODTÜ ve AOÇ Ormanları hakkında yaşanan gelişmelere yönelik bir açıklama yayınladı.

Açıklama dolayısı ile bir değerlendirme paylaşan TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç şunları söyledi;

‘’ODTÜ ve AOÇ Ormanları ile ilgili gelişmeleri yakından ve üzülerek takip ediyoruz. Çünkü bu bölge Ankara’nın ciğerleridir ve tüm Ankaralıları ilgilendiren alanlardır. Kentlerin kimlikleri doğal ve kültürel değerleri korunduğu ölçüde güçlenir. Cumhuriyetimizin değerleri, Ankara’da sadece tarihi ve kültürel açıdan değil, doğal varlıklar açısından da korunmalı.”

TEMA tarafından yayınlanan açıklama şu şekilde;

Orman sadece ağaç topluluğu değil, yaşam alanı sunduğu tüm bitki ve hayvanları ile bir ekosistemdir. Dolayısı ile hangi nedenle olursa olsun bir ormanın tamamının ya da bir kısmının yok edilmesi ile sadece ağaçlar değil, bir ekosistem yok ediliyor. Habitata verilen geri dönülemez zarar, kentlerin gittikçe azalan yaşam alanlarını daraltıyor. Yok olan orman ekosisteminin yeniden oluşması için uzun yıllara ihtiyaç vardır.

Ağaçların taşınması, yeşil alanların ve orman alanlarının başka amaçlarla kullanılması için başvurulacak ilk çözüm yolu olarak görülmemelidir. Bir yatırımın yeşil alanlara denk gelmesi halinde, söz konusu yatırımın hiçbir suretle alternatif başka alanda yapılamaması durumunda başvurulabilecek en son yol olmalıdır. Bunun da “transplantasyon” diye adlandırdığımız ağaç taşıma tekniğine ve mevsimsel koşullara uygun olarak yapılması gerekir. Aksi halde taşınan ağaçların yaşaması mümkün değildir.

Toplum faydası gözetilerek yapılan çalışmalarda üstün kamu yararı her zaman ekosistemden yana olmalıdır. Ekosisteme verilen zararın bedeli, kamu yararı için yapılacak herhangi bir yatırımın, alternatif başka bir alanda yapılmasının bedelinden daha ağırdır.

Kentsel Kimlik Değişiyor

Toplumların nasıl bir kent istediği, aslında nasıl bir hayat sürmek istediği ile doğrudan ilişkilidir. Anayasa ile garanti altına alınan “sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşam hakkı”  çerçevesinden bakıldığında da Ankara’nın ciğerlerinin bir kısmı olan AOÇ ve ODTÜ’deki yeşil alanların korunması gerekiyor. AOÇ’nin kültürel ve tarihi öneminin yanı sıra yeşil alanlar ve içinde barınan doğal varlıklar gibi Ankara’nın kentsel kimliğini oluşturan önemli unsurlara da dikkat çekmek gerekiyor. Kentlerin doğal kimliğini oluşturan yeşil alanlar, sulak alanlar, ormanlar, su havzaları, tarım alanları gibi doğal varlıklar ve ekosistem bileşenleri; yapılaşma ve kirlilik gibi nedenlerle tahrip edildiğinde ve/veya değiştirildiğinde kentsel kimlik de değişiyor. Kentlerde yaşayanların belleği ve yaşadıkları yer ile kurdukları ilişki de zarar görüyor.

AOÇ, Atatürk’ün vasiyetidir

2015 yılında Birleşmiş Milletler tarafından yayınlanan Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne göre sürdürülebilir kentler dünya ölçeğinde bir önem taşıyor. Ancak bu açıdan bakıldığında günümüzde gelişmekte olan sürdürülebilir kentler yaklaşımının çok önceleri Ankara’da uygulamaya konulduğu görülüyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında Ankara’nın, modernleşme açısından tüm Türkiye kentlerine model olması hedeflendi. Atatürk’ün öngördüğü kentsel yaşam, bütün bireylerin insan haklarının tümünden özgürce yararlandıkları uygar kent yaşamıydı.

AOÇ, kentsel modernleşmenin simge alanlarından biridir. AOÇ’nin kuruluş amaçları, Atatürk’ün çiftliklerle ilgili vasiyetinde yer alıyor. Bu amaçlar arasında tarımsal uygulamalar gerçekleştirmek, ekoloji ile uyumlu tarımsal üretimi ve tarıma dayalı sanayiyi geliştirmek, arazi iyileştirmesine ve düzenlemesine önem vermek, sağlıklı bir kentsel çevre yaratmak, gıda güvenliği için model oluşturmak, tarımsal ve kırsal kalkınmaya katkıda bulunmak özellikle dikkat çekenlerdir.

Kent insanı için doğayla bütünleşme olanağı tanıyan alanlar

Sıkışık kent dokusu içinde doğa ile bütünleşmeye imkan veren yeşil alanlar, insanların dinlenmesi, gezinmesi ve doğaya yakınlaşmaları amacıyla düzenlenen ortak kullanım alanlarıdır. AOÇ ve ODTÜ bu açıdan da korunmalıdır. Yeşil alanlar, insan ile doğa arasında bozulan ilişkiyi dengelemede, toplumsal ilişkilerin geliştirilmesinde ve kentsel yaşam koşulları ile yaşam kalitesinin iyileştirilmesinde etkilidirler. Kentlerin imar planlarıyla, hem var olan yeşil alanları korumaya, onları sanayileşme ve kentleşmenin yıkıcı etkilerinden kurtarmaya hem de onlara yenilerini katmaya bu nedenle özel önem verilmelidir.