Yeşil Bina Danışmanlık Firmaları ve Mühendislik – Danışmanlık Hizmetleri Üzerine Genel Bir Değerlendirme…

Arif Künar
18 Ocak 2016

Hep birlikte maalesef artık gelenekselleşmiş-genetikleşmiş ve kronik hale gelmiş; iflah olmaz bir “akıl tutulması” ve “zaafiyet” içindeyiz. Hayatın, sektörün nerdeyse tümünde, bu ülkede yaşayanlar-çalışanlar-şirketler olarak birbirimizi, sektörü ve nihai olarak ülkemizi pek de farkında olmadan hızla yok etme-yok olma-batırma “eğilimi-davranışı” içindeyiz.

Bu sektörü “yok etme-yok olma-batırma” davranışı ve ülkenin-sektörün yavaş yavaş rekabet edememesi, zarar görmesi, firmaların sürdürülemezliği; illa ve yalnızca “vatan hainliği, vatanı satarak, çalarak-çırparak” olmuyor. Bizlerin, tümümüzün içinde yer aldığı birçok yanlış-günü kurtarma “uygulama-hizmet anlayışı” ile de olabiliyor.

Kötü hasletlerimizden biri olan “çok konuşup, az iş yapmanın” yanı sıra, “çok iş yapıp, aslında yanlış ve yaparmış gibi işler”de yapıyoruz. Yapılan yanlış, eksik, kötü, esas amaca hizmet etmeyen bir çok konuda-projede-uygulamada da; yine en çok kendimiz (bizler) şikayet edip, ancak bir taraftan da kendimiz de bu sürecin öyle ya da böyle bir parçasıyız ve az ya da çok içinde yer alıyoruz.

Konuyu aslında şuraya getirmeye çalışıyoruz. Genelde ülkemizdeki tüm sektörlerde yer alan, kamuoyunca nispeten aklı başında sayılan-saygın ve güvenilir mühendis-mimarlar, mühendislik-proje-danışmanlık-müşavirlik firmalarının; doğru, bilimsel işler yapmaları ve etik davranması gerekiyor. Bilimselliğe-mühendisliğe-fizibilitelere aykırı, ülkeye-kamuya ve doğaya uygun olmayan, hatta zarar veren projelerde, uygulamalarda normal olarak yer alınmaması gerekiyor. Özellikle ve öncelikle hizmet verilen kurumları, kişileri, ülkeyi-doğayı zamanla mağdur edecek, yanıltacak, aldatacak hizmeti-projeleri-uygulamaları hiç yapmamak gerekiyor.

En azından yeni başlamış-oturmamış, kendi sistemini-kurallarını konsensusla-standartlarla-şartname ve uygulama usulleri-esasları ile henüz sağlayamamış ve kurum-şirket-uygulama tecrübesiyle daha olgunlaşmamış “gönüllü” sektörlerde-konularda-uygulamalarda; özellikle daha dikkatli olunması gerekiyor. Çünkü başlangıçta oluşabilecek bir güven-kabul eksikliği, olumsuz algı-ön yargı hemen yayılarak, sektörü ve sektörün geleceğini yok edebiliyor.

Dünyada biraz daha geçmişi eski ve oturmuş, ancak ülkemizde çok yeni ve henüz oturmamış birçok konuda-sektörde; bu anlamda en başından itibaren çok ciddi “vahim hatalar ve olumsuz işler” yapılmaya başlıyor. Yavaş yavaş da olsa “yeşil bina sektörü”nde de; genel bir “güvensizlik”, “LEED Sertifikalı Binalara” karşı olumsuz bir algı oluşmaya başladı. Maalesef daha önce “enerji etüt”, “enerji kimlik belgesi”, “enerji yöneticiliği”, “enerji yatırım”, “yapı denetim”, “kalite sistemleri” vb. hizmetlerinde-sonuçlarında yaşanan malum sorunlar ve bunlardan kaynaklı güvensizlik-soru işaretleri; benzer şekilde “Yeşil Bina-LEED Sertifikası” danışmanlık hizmetlerinde ve “LEED Sertifikası”nda da artık ciddice yaşanmaya başladı. Yazıyı çok uzatmamak ve “Yeşil Bina Dergisi”ne uygun olması için, yazımızda yalnızca; “yeşil bina danışmanlığını” bu bağlamda ele almaya çalışacağız.

Daha Çok “Yeşil Bina” mı? Yoksa Daha Çok “Yeşil Dolar” mı?

Birçok konuda olduğu üzere, “yeşil konulara” meraklı-ilgili-gönüllü ya da “iş” anlamında bir gelecek gören mühendisler-mimarlar-teknik adamlar-firmalar-ofisler, özellikle sektöre ilk adımı önce atanlar, öncü olanlar; daha tam pazar oluşmadan, “paylaşılacak pasta” büyümeden-büyütülmeden, piyasayı hemen “manipule” etme-kontrol altına alma ve sektörde-pazarda “tek ve en büyük” kalabilmenin hesabına giriyorlar. Bu hesabı da, “en çok” iş yapmak, “piyasayı” kapatmak, başkasına “pastadan” pay kaptırmamak gibi; “hırs-ego-lider olma-daha çok para kazanma vb.” gibi günü kurtarmaya dönük ticari amaçlarla yapıyorlar. Artık ne pahasına olursa olsun, amaç yalnızca; “daha fazla proje-iş-para” yapmaya” dönüşüyor ve projenin-mühendisliğin-bilimselliğin, ideallerin, kamusal sorumluluğun, etiğin, çevre-doğa vb. saiklerin, “gerçek-sürdürülebilir yeşil bina” yapmanın bir anlamı-kıymeti pek kalmıyor. “Daha fazla proje-iş-para” yapabilmek için de, zamanla mühendisliğin, projenin hakkını verecek adam/gün harcaması yapmak yerine; projenin-işin alınmasına yönelik en düşük fiyatlar verilmeye, bütün işleri almaya, fiyat kırmaya, sürümden kazanmaya, rakiplerine iş yaptırtmamaya, rakipleri yok etmeye dönüşüyor.

Böylece artık sektörde doğru-makul-daha iyi hizmet verebilecek bir bedel-fiyatlama şansı kalmadığı için de, ABD ve AB ülkelerinde aynı işi yapan (örneğin; LEED Sertifikası Danışmanlığı) mimar-mühendisler-proje-mühendislik-danışmanlık firmalarına göre; 10-20 kat daha az ücretlerle “işler” alınıp, yapılmaya çalışılıyor. Böyle bir şey nasıl olabilir ve kabul edilebilir? Neden ABD’de aynı işi yapan ABD’li bir mühendis ve-veya firma, bizden 10-20 kat daha fazla ücret alıyor? Oysa danışmanlığını yaptıkları “yeşil binalar”; Ülkemizden daha ucuza ya da eşdeğer fiyatlara satılıyor, en azından 10-20 kat fazla bedellerle satılmıyor. Bu çelişki; doğru-adil-kabul edilebilir değildir. Bu çelişki nedeniyle yeterli sayıda doğru-iyi ve tecrübeli-uzman mimar-mühendis istihdam etmek, alınan “işlerin” bedelleri ile pek mümkün olamayacağı için de, maalesef hem yeni-tecrübesiz, hem de az sayıda personel ile çok sayıda projeye danışmanlık hizmeti; sadece “yapılmış gibi”, kağıt-proje ve “check list” üzerinde yapılabilir ancak.

Türkiye; LEED Sertifikası Aday Projeleri Listesinde Dünya’da ilk On Ülke Arasında!

Tam bu konu ÇEDBİK ve yeşil bina danışmanlık firmaları arasında tartışılırken, Ülkemiz, bu yıl “en çok LEED Sertifika Projesi” olan, dünyadaki ilk 10 ülke arasına girdi! Ülkemizde iki elin parmaklarını geçmeyen “danışmanlık” firmaları aynı anda kaç “yeşil bina projesi”ne nasıl hizmet verebilir? Her biri 1-2-3 yıl süren, içlerinde hastane ve AVM gibi çok büyük ve komplex binaların da bulunduğu fazla sayıdaki büyük 40-50 adet (milyonlarca m2lik) projeleri, ancak ABD’de olduğu üzere minumum 40-60 uzmanla (LEED AP ve Mühendis-Mimar vb.); “tam para alıp-tam hakkını vererek” yapabiliyorlar. Türkiye’de toplasanız bu kadar sayıda kalifiye-gerçek LEED uzmanı personel zaten nerdeyse yok. Ancak, maalesef bir çok mekanik ve elektrik projelerdeki ya da “TOKİ” projelerindeki; “tip proje” yapmak gibi (TOKİ nasıl, arkasına bakmadan/bakmaya fırsat bulmadan 150 kişi ile 500 000 konutu (!) 5 senede hızla yaptı ise); az sayıda personel ile 100 adet-200 adet farklı projeyi aynı anda yapmakla övünen “danışmanlık firmaları” da, yalnızca bu “sertifikalı(!)” binaların “sayıları” ile övünebilirler.

Sektör ve herkes şapkasını önüne koymalıdır. Peki bu binaların, yüzde ne kadarı gerçekten; “yeşil”, “enerji etkin”, “sürdürülebilir”, sahibine, yatırımcısına, kiracısına, kullanıcısına ”konfor ve tasarruf” sağlıyor, alınan sertifika kriterlerine uygun işletilebiliyor? Ülkemizi ilk 10 ülke arasına sokan, alınan ve başvurusu yapılmış yaklaşık “500 LEED Sertifika Adayı” binanın ne kadarı; “gerçekten enerji etkin”? Ülkemize ne kadar; toplam “su ve enerji tasarrufu” sağladı-sağlayacak? ABD’de daha önce yapılan bu tartışmaların, ilk 10 ülke arasına girdiğimize göre; artık ülkemizde de yapılması zamanı gelmiştir.

“En çok” iş-proje yapan danışmanlık firmaları, artık oluşturdukları-oluşan; “düşük rayiçli” yeşil bina danışmanlık hizmet sektöründe, kendilerinden daha da “dip rakamlı” teklif veren (ev-ofis çalışan); yeni mezun, 1 günlük eğitim ve sınavdan 70 alıp LEEP AP olan “yeşil bina uzmanı(!)” bir kişi “iş”leri alınca ne yapacaklar? Çünkü “hizmet ve fiyat düşünce”, daha önce “Enerji Verimlilik Danışmanlık Firmaları’nın (EVD)” başına gelen, bazı emekli mühendislerin 10 günlük kurs ile “enerji yönetici”si olup, otel başına 50 TL/ay bedelle, evden, 50 farklı otele gitmeden; enerji verimliliği hizmeti verenlerin “kaderiyle” karşılaşacaklardır. Yine, konutları görmeden, yalnızca proje üzerinden “enerji kimlik belgesi (EKB)” veren, daha önceki projedeki konutun fotoğrafını; “photo shop” ile yapıştıran bireysel “uzman” vb. gibileriyle mi rekabet edebileceklerdir?

Sonuçta “düşük-az fiyat”; mecburen “düşük-az hizmet”i getiriyor. Böylece bu “iş”e iddialı başlayanlar ve gerçekten gönül verenler, “daha iyi ve fazla hizmeti” veremeyecekleri bir bedelle iş alamayacakları için de; hem iyi “danışmanlık firmaları” güçlenemeyecek-yaşayamayacak hem de hizmet verilen “projeler” sürdürülebilir-enerji verimli-maliyet etkin olamayacaktır. Ayrıca, bu gelişmeleri bilen gerçekten de enerji etkin, sürdürülebilir, gerçek “yeşil bina” isteyenler, “LEED Sertifikası” almaktan vazgeçmeye başlayacaklardır, hatta başlamışlardır. Ayrıca, beklediğimiz, hedeflediğimiz sayıda ülkemizde olması gereken “gerçek yeşil-enerji etkin binalarımız” da bu nedenlerle fazla olamayacaktır. Yani hep birlikte tüm yumurtaya birden sahip olmak için, “altın yumurtlayan tavuğu” kesiyoruz.

Sonuç Yerine…

Peki “yeşil” sektörün, ülkemizin ve “danışman” firmaların selameti açısından bu durumdan nasıl çıkılabilir? Naçizane önerimiz; ÇEDBİK’de üye olarak yer alan “danışmanlık” firmaları ile ÇEDBİK Yönetimi tarafından sağlanacak asgari-müşterek bir “LEED Teknik Şartnamesi ve LEED Firmalarında Aranacak Hususlar Şartnamesi” hazırlanması ve mümkünse de “LEED Danışmanlık Asgari Hizmet Bedeli” taban fiyatlarının belirlenmesi, bu “yanlış-olumsuz” gidişatı belki de engelleyebilir, tartışmaları-güvensizlikleri azaltabilir.

Aksi takdirde her “danışmanlık” firması, kendi “Özel LEED Teknik Şartnamesi”ni kullanmak isterse, kurumlar ve ihale yapan sorumlu kişiler; 10 ayrı danışmanlık firmasının “Özel LEED Teknik Şartnamesi” kendilerine verilirse, hangisi ile ihaleye çıkacaklarına nasıl karar verecekler? Böyle sürerse de sürekli sorun yaşanmaya devam edecek ve hem sektör hem de bizler zarar görmeye-gereksiz-faydasız tartışmalara devam edeceğiz.

*Bu yazı ilk olarak Yeşil Bina dergisinde yayınlanmıştır